Meksika,Tarihi,Coğrafi Özellikleri,Şehirleri | Coğrafya Bilgi |
Meksika Hakkında Ansiklopedik Bilgi,Amerika’da devlet; kuzeyde A.B.D., güneyde de Guatemala ile sınırlıdır; 1 969 000 km2; 81 883 000 nüf., (1990). Başkenti, Mexico (15 667 nüf. banliyölerle birlikte 17 milyondan çoktur.)
Meksika Şehirleri
Guadalajara (3 256 000 nüf.); Monterrey (2 658 000 nüf.); Cıvdad Juarez (625 000 nüf.); Puebla (836 000 nüf.); Mexicali (495 000 nüf.); Leon (593 000 nüf.); İguana (932 000 nüf.); Chihuahua (365 000 nüf.); Tbrreon (364 000 nüf.); Merida (400 140 nüf.); San Luis Potosi (407 000 nüf.); Veriacruz (305 000 nüf.); Aguascalientes (293 000 nüf.); Hermosillo (319 000 nüf.); ‘Runpico (268 000 nüf.); Matamaros (188 745 nüf.); Morelia (297 554 nüf.); Durango (204 000 nüf.); Saltillo (322 000 nüf.); Nuevo Loreda (203 000 nüf.);Kuzey Amerika ve Orta Amerika’nın ucunda uzanan ve Latin Amerika ülkeleri grubundan olan Meksika, 31 eyalet, iki arazi ve bir federal idare bölümünden meydana gelen federal bir cumhurivettir
Meksika Coğrafi Özellikleri
Meksika’da gerek yüzey şekilleri gerek iklim bakımından birbirinden çok farklı tabiî bölgeler vardır.
Ülke topraklarının üçte ikisi yüksek topraklar, yaylalar veya dağ kütleleridir.
Meksika, yüzölçümü bakımından Latin Amerika ülkeleri arasında Brezilya ve Arjantin’den sonra 3. büyük ülkedir. Güney Amerika’yı Kuzey Amerika’ya, Pasifik Okyanusu’nu ise Meksika Körfezi’ne bağlayan Meksika, ABD ile 3.141 km, Belize ile 250 km ve Guatemala ile 962 km sınıra sahiptir.
ABD’ye kuzeydeki 6 eyaletten (Baja California, Sonora, Chihuahua, Coahuila, Nuevo León ve Tamaulipas) 52 sınır noktasından geçiş yapılabilmektedir.
Kıyı uzunluğu toplam 9.330 km olan Meksika, yüksek dağların, alçak sahil düzlüklerinin, yüksek platoların ve çöllerin yer aldığı zengin bir topografik yapıya sahiptir.
En son 2005 yılı verilerine göre ülke topraklarının %12,66’sı ekilebilir topraklardan, %1,28’i ise düzenli hasat sağlanan alanlardan oluşmaktadır.
Meksika Tarihi
(yaklş. 900-1200). X. yy.ın başlarında Ce Tecpatl Mixcoatl adlı bir fatih, Meksika vâdisine girdi.
Kuzeydoğudan (Zacatecas, Jalisco veya Lerma ırmağı havzası) gelen barbar bir halkın enderi olan Mixcoatl, Meksika vadisindeki Culhuacan’ı kendine başkent yaptı ve güneyde komşu Morelos vâdisi ile Kuzey Guerrero’ya kadar uzanan bölgeleri ele geçirdi Kısa süre sonra bu istilâcılar orta meksika medeniyetini benimsediler.
Tollan’ın Aztekler ve öteki Çiçimeka toplulukları tarafından alınmasından sonra da aynı medeniyet benimsendi.
Mixcoatl’ın oğlu Ce Acatl Topiltzin, toltek tarihinin başlıca kişisidir.
Tollan’ı (bugün Hidalgo’da Tula) kuran ve kendine başkent yapan To*piltzin’in yönetimine iç huzursuzluklar son verdi ve kral sürgün edildi.
Tollan’da, ilk kralları Matlacxochitl olan yeni bir sülâle iktidarı ele geçirdi.
Bu dönem kıtlık, salgın hastalıklar ve savaşlar devridir.
Sonunda Tollan tahrip edildi; son kral Huemac öldürüldü veya Chapultepec tepesinde kibir mağarada kendini öldürdü.
Tolteka soyluları güney ve güneydoğuya sığındılar.
O sırada Çiçimekalar Orta Meksika’daki birçok tolteka bölgesini ele geçirmişlerdi; bununla birlikte Culhuacan’da tolteka gelenekleri yasadı.
Yabancı istilâcıların X. yy. sonunda Yucatan’a geldiği, mahalli kayıtlardan anlaşılıyor.
Bunların efsanevi önderleri Kukulcan’ın adı, nahua dilindeki Quetzalcoatl («tüylü yılan») kelimesinin maya diline tercümesiydi ve Ce Acatl Topiltzin’in unvanıydı.
Bu durum yucatan ve tollan tarihi arasında bir ilişki olduğunu ortaya koyar.
Tula (Tollan) ve Yucatan’daki Chichen İtza kazıları da bu iki bölge arasındaki kültürel bağları ortaya çıkardı.
Fakat çeşitli belgelerden Quetzalcoatl veya Kukulcan unvanlarının farklı zamanlarda yaşayan farklı kişilere uygulandığı anlaşılmaktadır.
Tolteka istilâcıları, aynı zamanda, Guatemala’nın yüksek bölgelerine de ulaştılar.
Mayaların yükseklerde yaşayan kollarına hâkim oldular ve İspanyol istilâsına kadar süren hanedanlar kurdular.
Tolteka döneminde Puebla ve Tlaxcala vadileriyle Meksika ve Morelos vâdilerinin bir kısmının, VIII. yy.da Cholollan’ı ele geçiren olmek-xicalanca halkının hâkimiyeti altında olduğu anlaşıldı.
Bunların, Toltekalann meydana getiren ırklardan biri olan Nonoalca ile aynı veya akraba bir halk oldukları ve Chocho-Popoloca ve Mixtec’ten geldikleri sanılır.
Bu dönemde saraylarının duvarlarındaki kabartma taş mozaikleriyle ün kazanan bir şehir (Oaxaca’da Mitla) Monte Alban’ın çöküşünden sonra gelişti.
Orta Amerika’da madencilik, Tolteka döneminde yaygınlaştı.
Bununla birlikte, madenler yalnız süs eşyasında kullanılıyordu.
900 yıllarından önceki dönem için, daha önce de belirtildiği gibi, Panama’dan ticaret yoluyla getirilenler dışında, Orta Amerika’da madenlerin varlığını gösteren bir buluntu yoktur; fakat, arkeolojik bakımdan çok az tanınan Batı Meksika bölgesinde madencilik tekniklerinin daha önce de var olması mümkündür.
Bu bölgede bakır (veya tunç) madenciliği daha sonraki dönemlerde çok gelişti ve Batı Meksika’dan geldiği anlaşılan bakır çanlar, 1000 yıllarında kuzeyde, Güney Arizona’ya kadar satılıyordu.
1200 Yıllarından İspanyol istilâsına Kadar
Tollan’ın düşmesinden sonra Orta Meksika’da karışık bir dönem başladı.
Daha önceki salgın hastalıklar ve savaşlar nüfusu son derece azaltmış ve siyasî çözülüş, karışık bir durum yaratmıştı.
Bu sırada çeşitli topluluklar (kızılderili tarih kaynaklarınca toplu olarak Çiçimekalar adı verilir), Meksika vadisini ve komşu bölgeleri istilâ ettiler. Bunların arasında Aztekler de vardı.
XIII. yy., yeni sülâlelerin, Meksika vâdisine yeni gelen topluluklar tarafından kurulduğu karanlık bir dönemdir; bu toplulukları olmec-xicalanca halkının ve müttefiklerinin, vadideki güney bölgelerle, Moreles, Puebla ve Tlaxcala’daki sömürgelerini işgal ettiler.
Cholollan (Cholula) 1292’de Çiçimekaların eline geçti ve Olmek-Xlcalanca kuzeydoğu ve güneydoğuya püskürtüldü.
Meksika vâdisindeki şehir Devletleri
Bu karanlık dönem sonucunda XIII, yy. sonuyla XIV. yy. başlarında birçok şehir devleti kuruldu ve birbirleriyle üstünlük mücadelesine girdi.
Meksika vâdisinin kuzeyinde Xaltocan şehrini başkent yapan bir Otomi krallığı kuruldu.
Bu krallık, Huak, tekler bölgesinin sınırındaki Oxitipan’a kadar uzanıyordu; 1395’te Tepaneler Xaltocan’ı ele geçirince bu krallık da son buldu.
Vâdideki öbür büyük devletler: Culhuacan (Toltec geleneğinin ve kanunların yaşatıldığı son yer) ve yeni bir Çiçimek krallığıydı; bu İkincisi, önce Tenayocan’da (Meksika vadisinde Mexico City’nin kuzeybatısında) kuruldu ve sonra Tetzococo’ya (veya Texcoco) taşındı.
Culhuacan, kesin olarak 1347’de yenilgiye uğratıldı ve bunu 80 yıl süren tepanek hâkimiyeti izledi; Tepanekler Azcapotzalco’yu başkent haline getirerek Coatlichan, Huexotzinco (bugün Huejotzingo), Amaquemecan (bugün Amecameca) ve Cuauhnahuac (bugün Cuernavaca) ile ittifak yaptılar. Tepanekler, Meksika vâdisine komşu Toluca vadisinden geldiler.
Irk bakımından Otomi-Matlatzinca-Mazahua grubundandılar.
Sömürgelerinin çekirdeğini, Otomilerin ve onlara akraba toplulukların oturduğu Meksika vâdisinin kuzeybatı bölümü ile bu kesimin kuzey ve batısı meydana getiriyordu.
Tepaneclerin en parlak devirlerini yaşadıkları sırada Tepanec imparatorluğu, doğuya ve güneye yayılmıştı, fetihler ve siyasi ittifaklarla, nahua halklarının yaşadığı ve 40 000 km2’lik bir bölgeyi kapsıyordu; sınırları kuzeyinde İtzmiquilpan’dan (bugün İxmiquilpan) Tlachco’ya (bugün Taxco), güneyde Balsas ırmağına, batıda Tollocan’dan (bugün Toluca) ve ixtlanhucan’dan Tolantzinco’ya (bugün Hidalgo’da Tulancingo) ve doğuda Huexotzinco’ya kadar uzanıyordu.
Tepanecler böylece, Meksika vâdisindeki ve öteki düzlüklerdeki yoğun tarım yapılan sık nüfuslu bölgelerin yanı sıra, onlara yüksek düzlüklerde yetişmeyen pamuk, kâğıt, yeşim, bakır ve tüy sağlayan yarı tropik Morelos toprakları ve Kuzey Guerrero’da da hâkimiyet kurmuşlardı.
Pepanek hâkimiyeti döneminin tek azcapotzalco kralı Tezozomok, derebeylerinin ayaklanmasına engel olmak için gerektiği zaman yerli sülâlelerin krallarını öldürterek, oğullarını şehir devletlerine kral yaptı.
Bununla birlikte, Tezozomoc ölünce (1427), Tenochitilan kralı Itzcoatl ile Tetzeceo krallığının meşru vârisi Nezahualcoyotl’un yönettiği bir ayaklanma başladı.
Bu ayaklanma her şehir devletinde bir iç savaş halini aldı.
Ayaklanma, hanedan kavgaları sayesinde başarıya ulaştı; Tezozomoc’un yerine geçen Maxtla, en büyük evlât olmadığı için gasıp sayıldı.
Tepanek imparatorluğunun komşusu olan Tlaxcalanlar, onların genişlemesinden korkarak ayaklanmaya yardım ettiler.
Azcapotzalco’ya yapılan bir saldırıyla başlayan (1428) savaş, âsilerin Maxtla’nın tımarı Goycacan’ı alarak Tetzcoco’yu bağımsızlığına kavuşturmalarıyla son buldu (1431).
Savaşın sonunda Tepanek imparatorluğunun yıkılması yle meydana gelen siyasi boşluğu doldurmak için galip iki kuvvet (Tenoc chtitlan ve Tetzcoco) ile zayıf bir üye olarak yenilenleri temsil eden Tlacopan arasında üçlü bir ittifak kuruldu.
Aralarında sürtüşmeler olmakla birlikte bu üçlü birlik siyasi istikrarı sağlamayı (vadiye ispanyollar gelinceye kadar) ve dış fetihler için kuvvetlerini birleştirmeyi başardı.
1431-1440 Arasında Nezahualcoyotl,Tetzcoco’nun hâkimiyetini Huakstek bölgesinin sınırındaki Tziuhcoac’a (kuzeydoğuya) kadar genişletti.
Aztek Yayılması
İtzcoaltl, aztek topraklarını güneye doğru, Morelos ve Kuzey Guerrero’dan Balsas ırmağına kadar genişletti.
Montezuma I (Moteczuma İlhuicamina; hük. (1440-1468) zamanından sonra Tenochtitlan Aztekleri, birliğe hâkim oldular ve müttefiklerinin dış siyasetlerini kendi çıkarlarına göre düzenlediler. Montezuma I sınırlarını Orta Veracruz’da körfez kıyılarına kadar genişletti.
Axayacatl (1469 -1481), Tiaxcala’nın kuşatmasıîfı tamamladı ve 1470’lerde Toluca vâdisindeki Matlatzinca bölgelerini ele geçirdi Jakat Michoacan’ı istilâ edemedi.
Ahuitzotl (hük. 1486-1502) büyük bir fatihti. Kuzeydoğudaki Huaks bölgesinin bir kıştomı ele geçirdi.
Güneyde Guerrero kıyısına ulaştı ve Oaxaca’da kurduğu üslerle kendisinden sonra gelenlerin fetihlerini kolaylaştırdı.
Tehuantepec kıstağını geçerek Soconuso’yu (Cbiapas kıyısı) işgal etti ve Chiapas’ın yüksek bölgelerinde bugünkü Guetamala’ya kadar garnizonlar kurdu.
Montezuma II (Moteczuma Xocoyotzin; 1502 – 1520), Mixtecieri ve Oaxaca Zapoteklerini yendi; yalnız Büyük Okyanus kıyısında Tututepec’teki Mixtec derebeyliği bağımsızlığını İspanyollar gelinceye kadar korudu.
Böylece, 90 yıla yakln bir süre içinde, Aztekler ve müttefikleri, 200 000 km2’lik bir bölgede 5-6 milyarı, insanın yaşadığı bir imparatorluk kurdular.
Bunların fetihlerinde, sömürgeleştirmek için toprak kazanmaktan çok, ele geçirilen ülkelerin siyasi ve askeri güçlerini birleştirmek, ticaret yolları açmak, pazarlara hâkim olmak ve haraç almak amacı güdülmüştü.
İmparatorluğun vergi defterleri bu konuda bilgi verir; taşranın teşkilâtlanması ve ödemek zorunda olduğu ağır vergileri belirtir.
Çevresel şartlar ve kültürel sebepler dolayısıyla Aztekler, Çiçimeka bölgesine (kuzeye) doğru yayılmadılar.
Coğrafi şartlar sömürgeciliğe elverişli değildi ve göçebe avcılardan haraç almak imkânsızdı.
Doğuya ve güneye doğru, medeni insanların yaşadığı bölgeleri içine alan ülkeleri fethettiler; bu bölgeler siyasi bakımdan küçük parçalara ayrılmıştı. Bunlar dışında merkezi devletlerle karşılaştıkları zaman başarısızlığa uğradılar.
Tlaxcalanlar. Yukarıda açıklanan sebeplerle, Tlaxcalanlar (veya Tlaxcaltecler) Meksika vâdisinin doğusunda (yaklş. ol. 4 000 km2’lik bir bölgede oturan 20 000 kadar nüfuslu bir topluluktu) aztek saldırılarına başarı yle karşı koydular.
1519’a kadar 600 yıllık süre boyunca Tlaxcalanlar, Aztek imparatorluğunun eyaletleriyle çevrili oldukları ve bu yüzden sürekli bir askeri baskı ve İktisadi abluka altında bulundukları halde, bağımsızlıklarını korudular.
Sınırlar boyunca’ Tlaxcala bölgesi askeri tahkimatla çevriliydi.
Tarascanlar. Aztek kralı Axayacatl, 1470’e doğru batıdaki Toluca vâdisini ele geçirince geriye kalan tek düşman Michoacan’daki Tarascan krallığıydı. Axayacatl’ın Tarascan bölgesini istilâ teşebbüsü, Taximaroa’da (bugün Michoacan’da Ciudad Hidalgo) kesin başarısızlığa uğradı.
O tarihten sonra iki ülke, sürekli olarak birbiriyle savaştı ve karşılıklı kaleler, garnizonlar kurularak ihtilaflı sınır bölgesi tahkim edildi.
İspanyol istilâsı sırasında, Tarascan krallığı 65 000 km2’lik bir bölgede uzanıyordu, nüfusu bir milyen kadardı.
Krallığın çekirdeği, Patzcuaro gölü bölgesiyle gölün batısındaki sierra idi.
Tarascanlar siyasi ve sosyal birlik gösteren, Aztekler gibi yayılma eğilimleri olan bir topluluktu; fakat, Meksika vâdisindeki topluluklara oranla daha az şehirleşmişlerdi.
Tarascan devletinin toparlanması, 1370’lerde Tariacuri’nin zamanına rastlar; bu kral, Michoacan’ın kuzeybatısını ve ona bitişik jaliseo’yu, güneyde de Balsas ırmağının orta havzasını ele geçirdi.
Tariacuri ölünce krallık üçe bölündü. Patzcuaro, Tzintzuntzan ve Coyuca (bugün Guerrero’da Coyuca de Cata-an), bölünen bu üç devletlerin başkentleriydi.
Kral Tzitzic Pandacuare, devletleri birleştirdi; güneybatıya doğru fetihler yaptı ve 1460’larda Büyük Okyanus kıyılarına ulaştı.
Taximaroa’yı istilâ etmek isteyen Axayacatl’a yenildi.
Ondan sonra Tarascanlar Büyük Okyanus kıyısındaki hâkimiyetlerini kaybettiler, fakat Azteklere karşı başarılı oldular.
1500’lerin başında indaparapeo’ya yapılan bir istilâ teşebbüsüne karşı koyarak tarascan-aztek sınırına kuzey sınırda El Bajio’daki (bugün Guanajuato ve Querexaro eyaletleri) Çiçimekalara akınlar yaptılar.
Sınırları korumak amacıyla yapılan bu saldırılar, bölgenin ele geçirilmesi amacını gütmüyordu.
İspanyol istilâsı
Meksika’nın ispanyollar tarafından istilâsı önceleri bir kültür çatışması şeklindeydi; fakat zamanla kültürler arasında bir kaynaşma oldu.
Bir yanda kuvvetli bir ortaçağ özelliği taşıyan İspanyol medeniyeti, öte yanda Orta Meksika’daki Azteklerin hâkim olduğu ve homogen bir hale getirdiği kızılderili medeniyeti. İspanyolların başlıca iki hedefi vardı: katolik inancını yaymak ve kazanç sağlamak.
İstilâ Küba’dan başladı.
1517 Yılında Fransisco Hernandez (veya Fernandez) de Cordoba, yaptığı seferde Yucatan’a ulaştı, fakat Mala Pelea (Kötü Savaş) körfezinde yenildi.
Sonra Campeche kıyısını keşfetti.
1518’de juan de Grijalva yönetiminde ikinci bir seferde kıyı, Kuzeyde San Juan de Ulua’ya, bugünkü Veracruz şehrine kadar keşfedildi.
Elde edilen sonuçlar öteki serüvencileri de cesaretlendirdi ve başlarında Hernan Cortes (1485-1547) olan bir topluluk, Küba valisi Diego Velazquez’in emriyle yeni bir sefere çıktı.
Vali tarafından seçilmiş olmakla birlikte Cortez, valinin sonradan onu değiştirmek için yaptığı teşebbüslere karşı koymak zorunda kaldı ve 18 şubat 1519’da yetkisi olmadığı halde denize açıldı.
Sefer sırasında şu yol izlendi: Yucatan açıklarındaki Cozumel adası, Grijalva ırmağı (Tabasco’da), İsla de Sacrifios ve San iuan de Ulua; sonunda bugünkü Veracruz bölgesinde karaya çıkıldı.
Aztek imparatoru Montezuma II (daha doğrusu Moctezuma), kötü işaretlerden ve doğudan dönecek bir tanrıdan bahseden Quetzalcoatl efsanesinden korkarak, Cortes’in ülkenin içlerine doğru ilerlemesini engellemek için şiddete başvurmadı.
Cortes, ülkedeki ayrılıkları ve korkuları anladığı için yaptığı seferi, bir istilâ haline getirdi.
27 Nisanda Veracruz şehri kuruldu ve Velazquez ile haberleşme kesildi. Cortes bundan sonra yeni şehrin belediye yetkililerine kendini genel kumandan seçtirdi ve ispanya’ya bir gemi göndererek kralın da onayını sağlamak istedi, öteki gemiler 14 ağustosta yakıldı ve Cortes, Veracruz’da küçük bir garnizon bırakarak, bugünkü Mexico City bölgesinde Texcoco adasındaki aztek başkenti Tenochtitlan’a doğru sefere çıktı, ilerleyişi sırasında, Azteklerin sürekli düşmanları Tlaxcalanlarla bir ittifak yapıldı.
İspanyolların kuvvetli olduğunu yapılan iki savaşta gören Tlaxcalanlar, o tarihten sonra onların sürekli müttefiki oldular ve istilâ sırasında önemli yardımlar yaptılar.
Cortes, ekimde Cholula’ya vardı; yerlilerden yüzlercesi hileyle öldürüldü.
Montezuma’nın bu seferi durdurma ümitleri kırıldı, ispanyollar 8 kasım 1519’da Tenochtitlan’a ulaştılar.
Aztek imparatorunun aracılığıyla Aztekleri kontrol altına almayı ümit eden Cortes, Montezuma’yı yakaladı; fakat Az tekler boyun eğmediler.
Şehir halkının ispanyollara karşı düşmanlığının arttığı sırada vali Velazquez tarafından Cortes’i tutuklamakla görevlendirilen Panfilo de Narvaez Meksika’ya ayak bastı.
Pedro de Alvarado’yu (1495 7- 1541) Tenochtitlan kumandanı olarak bırakan Cortes, küçük bir kuvvetle Cempoala’ya döndü ve orada bir baskınla Narvaez’i yakaladı; kuvvetlerini emrine aldı.
Bu arada Tenochtitlan’da Azteklerin dini bir tören için toplanmalarını yanlış anlayan ve bunu İspanyollara karşı bir saldırının başlangıcı sanan Alvarado, çok sayıda kızılderiliyi öldürttü.
Cortes döndüğü zaman İspanyollar kuşatılmıştı.
Montezuma halkını yatıştırmaya çalıştı, fakat taşlanarak öldürüldü.
30 Haziran – 1 temmuz 1520 gecesi ispanyollar ve Tlaxcalanlar ele geçirdikleri servetin büyük kısmını yanlarına alarak şehir dışına, Tlacopan’a giden karayoluna çıkmak için savaştılar ve çok kayıp verdiler.
Esir olanlar Aztekler tarafından kurban edildi. Tlaxcala’ya çekildi.
Tenochtitlan’ı savunan Cuitlahuac (Montezuma’nın kardeşi) imparator oldu.
Kızılderili derebeyleriyle ittifaklarını yeniledi; fakat salgın hastalıklar sonucu nüfus azaldı ve bu salgınlardan birinde Cuitlahuac da öldü. Yerine son imparator olan Cuauhtemoc geçti.
Cortes, Tenohtitlan’ı almak için birçok sefer yaptı; önce Segura de la Frontera’dan (bugün Puebla’da Tepeaca), sonra Texcoco’dan ve en son Tenochtitlan’ın güneyinden saldırdı.
Bu hazırlık seferlerinden sonra, ertesi yıl, Küba’dan gelen kuvvetlerle birliklerini takviye ederek aztek başkentine tekrar hücum etti.
Kuşatma 26 mayıs 1521’de başladı ve 13 ağustosa kadar sürdü; şehir tahrip edildi, Cuauhtemoc yakalandı; sonra Cortes’in seferi sırasında rehin olarak Honduras’a götürüldü ve idam edildi (1525).
Tenochtitlan’ın alınmasından sonra İspanyollar çeşitli yönlerde yayıldılar, Cortes’in Panuco ırmağına yaptığı seferle: kuzeye (1522); Cristobal de Olid’in Colima ve Jalisco’ya yaptığı seferlerle batıya (1522 -1524); Cortes’in Aşağı Kaliforniya’ya yaptığı seferle (1535) kuzeybatıya.
Bugünkü Guatemala ve El Salvador bölgeleri Pedro de Alvarado tarafından ele geçirildi (1524 – 1526).
Olid, 1524’te Honduras’a bir sefer yaptı ve burada güneyden ilerleyen kuvvetlerle çalıştı.
Bunları yenerek Cortes’ten ayrı hareket etmeğe çalıştı, fakat Fransisco de las Casas’a yenilerek öldürüldü.
Cortes de kendi başına Honduras’a bir sefer yaptı (1524-1526).
Yucatan’da Maya’ya da birçok sefer yapıldı, fakat bu bölge Fransisco de Montej’o tarafından yapılan seferlere kadar (1540-1546) alınamadı.
Sömürge Dönemi
Orta yaylanın bir kısmı ve kuzey bölgeler henüz fethedilmemişti.
Bu bölgelerdeki faaliyetler, sömürgeci grupların özelliklerine .uygun olarak gelişti.
İspanyol ailesinde veraset geleneğine göre erkek evlât hakkı başta geldiği için, küçük oğullar genellikle serüvenci oldular.
İspanya tahtının dağıttığı toprak imtiyazları, dağınık nüfuslu büyük bölgeleri kapsıyordu, imtiyaz elde edemeyenler de ele geçirilmemiş uzak bölgelere gidiyordu.
Sosyal ye İktisadi teşkilâtlanma kanunu. ispanyollar gerek maddi, gerek sosyal bakımdan kızılderililere hâkimiyetlerini kabul ettirmeye çalıştılar.
Kızılderililer İspanyol hukuk ve iktisat kurumlarına bağlandı; en üstte İspanyolların bulunduğu bir derebeylik düzeni kuruldu.
Kolonlar, Amerika’ya kendilerine sosyal bakımdan daha iyi şartlar sağlamak için geldiklerinden, Avrupa’daki XV. ve XVII. yy.ın derebeylik sistemini sürdürdüler: aşağı tabaka emek gücünü ortaya koydu, üst tabaka da yönetim ve askerlik görevlerini üzerine aldı.
Bu üst sınıflar, aynı zamanda, Ispanya’dan gelen misyonerleri ve hükümet memurlarını da kapsıyordu.
Bütün ülke ele geçirilince, kral ile istilâcılar arasında anlaşmalar yapılarak uzlaşma sağlandı.
Savaşta elde edilen, esir, altın, inci ve değerli tüyler gibi ganimetlere karşılık alınan devamlı imtiyazlar (kralın verdiği markilikler, encomienda’lar ve repartimiento’lar) birbirinden farklıydı.
Bu imtiyazları elde edenlerin, Kızılderilileri sömürmek ve sömürgeye bağlanmalarını sağlamak gibi ikili bir görevleri vardı.
Kızılderilileri yeni sosyal ve İktisadî düzene uydurmanın yanı sıra hıristiyanlaştırmakla da görevliydiler.
Kızılderili işçiler ve inanç meselesi. Tarım, madencilik, sanayi ve inşaat için gerekli emek gücü Kızılderililer tarafından sağlanıyordu; ayrıca, zenci esirler ve Mestizolar da (İspanyol ve meksikalı karışımı melezler) istihdam ediliyordu.
Çıkarılan çok sayıda işçi kanununun amacı bu işçilere kötü davranılmasını önlemekti.
Kızılderililerin köleleştirilmesi, istilânın önemli sonuçlarından biri ve mantıki sonucuydu; ilke olarak Romalıların esir anlayışını uygulayan İspanyollar, Kızılderilileri eşya ile bir tutuyorlardı; fakat uygulamada Kızılderililer çeşitli serbestlik derecelerine ayrılıyor ve Romalıların anlayışına ender olarak (pazarlarda esirlerin satılması gibi) uyuluyordu, istilâcıların esirlere kötü davranması ve esirliğin farklı derecelerde uygulanması, din gruplarının, hükümet memurlarının ve askerlerin krala şikâyetlerde bulunmalarına yol açtı.
Kızılderililerin bağımsızlığı için mücadele edenler arasında tarihçi ve misyoner Bartolome de las Casas’ın (1474-1566) çalışmaları önemli yer tutar.
İspanya tahtına, birbiriyle çatışan gruplardan çeşitli baskılar geliyordu.
Krallık bir yandan dini ve ruhani görüşleri benimserken, köleliğin İktisadi etken olarak maddi değerinin de farkındaydı, ispanya tahtı bir süre tereddüt ettikten sonra 20 kasım 1542’de köleliğin kaldırılmasını ilke edinen Leyes Nuevas’ı (Yeni kanunlar) çıkardı.
Haklı savaşların bile kadın ve çocukları köleleştirmek için bir kanuni sebep olamayacağı kabul edildi.
Kölelik kurumu ancak sömürge sistemine karşı direnenler için bir ceza olarak devam etti.
Kızılderili, haraç ödeyen ve hizmette bulunan bir serf olarak kaldı.
Ama kızılderilinin kısmen bağımsız olması zenci köle çalıştırmanın gelişmesine yol açtı ve yabancı tüccarlar «Yeni ispanya»’ya köle taşımaya devam ettiler.
1549’a kadar kızılderili işçi çalıştırmanın başlıca yolu, encomienda sistemiydi.
Encomienda bir ispanyola (genellikle istilâcılardan birine) emek ve mal haracı olarak verilen krallık imtiyazıydı.
Önce Antiller’de uygulanan ve yerli halk için çok kötü sonuçlar doğuran encomienda.
Cortes tarafından düzenlenen şekliyle Antiller’deki kötüye kullanmaların önlenmesi amacını güdüyordu.
Ne olursa olsun, sömürgenin ayakta durabilmesi için, kızılderili emeğinden yararlanmak gerekiyordu; Kızılderililer de, kendi açılarından, geçim durumlarıyla ilgilenecek bir koruyucuya ihtiyaç duyuyorlardı.
Bununla birlikte, Yeni Ispanya’da encomienda sisteminin yayılmasına krallık karşı koydu; bu direnişin insanlık adına yapılan bir hareket olduğu kadar, merkezi ve mutlakıyetçi bir iktidarın karşısına derebeylik gücünün çıkmasını önlemek amacını da güttüğü de anlaşılmaktadır.
20 Haziran 1523’te Carlos V, Cedula de Valladolid emirnamesiyle encomienda sistemine son vermek istedi; fakat sömürgenin şiddetle karşı koyması üzerine uygulanamayan emir kaldırıldı.
Benzer bir teşebbüs de 20 kasım 1542 tarihli Leyes Nuevas ile yapılmak istendi; buna göre, yeni encomienda imtiyazları verilmeyecek ve genel valilerin, valilerin, krallık memurlarının, piskoposların, manastırların ve hastahanelerin elindeki imtiyaz lar kaldırılacaktı.
Encomiendalar artık veraset yoluyla geçmeyecek, encomendero’nun ölümünde krallığı kalacaktı.
Amaç, bir nesilde bütün sistemin ortadan kaldırılmasıydı; fakat bu kararname de uygulanamadı.
Carlos, Cedulas de Malinas ile isteklerini geri aldı, fakat angaryanın kaldırılmasında diretti.
1573’ten sonra encomendero’ların imtiyazları, sadece Kızılderililerden haraç toplamaktı.
Kızılderilileri korumak ve eğitmekle gene yükümlüydü; fakat onlar üstündeki derebeylik gücü kaldırılmıştı.
Son encomiendalar da XVIII. yy.da kaldırıldı.
Encomienda sistemi zayıfladıkça yerini, zorla uygulanan repartimiento aldı.
Bu eski İspanyol usulüne göre, zorla sağlanan işçiler, tarım, madencilik ve inşaat işlerinde çalışıyorlardı; hizmet geçiciydi; mukaveleye bağlıydı ve işveren, ücretleri ödemek zorundaydı.
Genel valilik. Yeni Ispanya’nın ilk genel valisi 1529’da tayin edildi ve 1535’ten 1550’ye kadar görevde kaldı.
Genel valiler, genellikle altı yıldan fazla görevde kalmadıkları halde, bu sık değişme, residencia mahkemelerinin sağladığı sıkı sistem sayesinde dengeli bir şekilde yürütüldü.
Her yeni genel vali, kendinden önce gelenin relacion’unu (rapor) izliyor ve oidorelerin fikrini alıyordu.
Aynı zamanda audiencia’ya başkanlık ediyor ve vali, krallık hâzinesi nazırı ve kilisenin baş koruyucusu olarak görev yapıyordu.
Audiencia, önemli bir yargı organıydı.
Oldukça önemli davalardaki kararı kesindi; çok önemli davalarda ise Ispanya’daki Hint Adaları konseyine başvurulabiliyordu.
Genel valinin bulunmadığı zamanlar, audiencia başkanı veya üyeleri, onun yerine yönetim görevlerini üzerine alabiliyordu.
Daha aşağı yönetim işleri taşra valileri tarafından yönetiliyor, daha küçük bölgelerde ise aynı görevler corregidoreler ve alcaldes mayores denilen memurlar aracılığıyla yürütülüyordu.
Kızılderililerin kasabalarını yönetmek üzere özel corregidoreler tayin ediliyordu.
Bunlardan başka kendi meclisleri (ayuntamientos) tarafından yönetilen muhtar municipio’lar (belediyeler) vardı.
Genel valilerin kişilikleri önemliydi; kişikliklerinde bütün hükümet gücünü, bütün yasama, yargı ve yürütme kuvvetini topluyorlardı. Kral, Allah’ın temsilcisi olarak tanındığına göre, hükümetin de yönetme hakkı tabiî ve ilâhiydi.
Antonio de Mendoza, iyi bir genel valiydi ve sonradan gelenlere etkili bir örnek oldu.
ikinci audiencia ile sıkıca işbirliği yaptı ve dönemi adalet ve düzen içinde geçti; Yeni Ispanya’da düzenli bir yönetim geleneği kurdu.
Mendoza, aynı zamanda çeşitli kızılderili savaşlarına da girişti; bunların en önemlisi Mixton. savaşıydı (1541); Jalisco’da yapılan bu savaştan başka Fransisco Vazquez Coronado kumandasında, efsanevi Cibola’nın Yedi Şehrine başarısız bir sefer düzenledi (1540).
Mendoza’nın yerine geçen Luis de Velasco, ekim 1550’den temmuz 1564’e kadar görevde kaldı; İspanyol medeniyetini kuzeye doğru ilerletmekle ve Kızılderililerin haklarını korumakla ün kazandı.
Kendisine «Kızıderililerin Babası» unvanı verildi, önemli bir genel vali de 1673-1680 arasında görev yapan Enriquez de Rivera’dır.
Yönetimi sırasında önemli bir olay olmadı; fakat adil ve ilerici bir kişiydi ve gözle görülür ilerlemeler sağladığından halk tarafından seviliyordu.
Krallığın denetlemesi. Genel vali, Yeni Ispanya’da kralın temsilcisiydi.
Genellikle kral, sömürgelerini Hint Adaları konseyi (Consejo de İndias) aracılığıyla yönetirdi; fakat bazen doğrudan doğruya krallık emirnameleri de gönderirdi.
1524’te Carlos V tarafından Hint adalarını ilgilendiren meseleler hakkında krala danışmanlık yapması amacıyla kurulan Hint Adaları konseyi zamanla sömürgeler üstünde yasama, yürütme ve yargılama hakları olan bir kurul haline geldi ve 1714’te Hint Adaları Evrensel sekreterliği kurulunca sadece yüksek bir mahkeme olarak kaldı.
Cadiz İspanya anayasasının yürürlükte olduğu süre içinde (1812-1814, 1820-1824) konsey ortadan kalktı, fakat sonra on yıl için (1824-1834) tekrar kuruldu.
Casa de Contratacion (Ticaret odası) sömürgenin yönetiminde görev alan başka bir önemli kuruluştu.
1503’te kuruldu ve yavaş yavaş bütün Hint adalarında ticareti ele geçirdi; göçlerle, keşiflerin artmasında ve tüccarlarla gemi sahipleri arasındaki meselelerin çözülmesinde önemli bir etken oldu.
Hint adalarıyla ilgili bütün gemicilik faaliyetine yetkili tek ispanya limanında bulunan Casa’nın bütün meşru sömürge ticareti üstünde mutlak bir denetimi vardı.
Yeni Ispanya’ya giriş limanları da Körfez’deki Veracruz ve Büyük Okyanus kıyısındaki Acapulco idi.
Bu tekelcilik İspanya imparatorluğuna zararlı oldu; çünkü İspanyolların ve yabancıların yaptıkları kaçakçılık gelişti ve bunun sonucu olarak kanuna ve otoriteye saygı azaldı.
Casa da Contratacion 1717’de Cadiz’e nakledildi.
Casa de Contratacian’un keşif faliyetleri de önemliydi.
Casa’nın Amerigo de Vespuci (1451-1512) tarafından yönetilen bir deniz-çilik okulu vardı; bu büyük denizciye dünyaca tanınmış başka denizciler de yardım ediyordu.
Okulu Vespuci’den sonra gene tanınmış denizciler yönetti.
Consulados denen bilinen ticaret mahkemeleri ence İspanyol Amerikası’nda ve sonra bütün dünyada kuruldu ve Casa de Contratacion tarafından geliştirildi.
Bourbon dönemi
Bourbonların Ispanya’ya girişiyle (1700), Fransa kralı Louis XIV’ün torunu Philippe V’in kişiliğinde İspanyol düşüncesi büyük ölçüde değişti.
Fransız usulü merkeziyetçilik kuvvetlendi ve krallığın gücünü zayıflatabilecek muhtariyet ve serbestlikler kaldırıldı.
Cizvitlerle çıkan anlaşmazlıklar büyüdü ve 1767’de sürgün edilmeleriyle sonuçlandı.
Zenginlik anlayışı değişti, üretim güçlerinde yeni değerler ortaya çıktı.
Emeğe saygı duyuldu, bilim gelişti ve sosyal kanunlar tasarlandı.
Genel valiler. Bourbon krallarının ilk genel valisi olan Linares dükü ve Valdefuentes markisi Fernando ve Alencmastre Norona y Silva, 1711’den 1716’ya kadar görevde kaldı.
Yeniçağın ilk büyük genel valilerinden biri olan Silva, acordada mahkemesiyle işbirliği yaptı; bu mahkeme, genel valiliğin başına dert olan eşkıyalık salgınını önleyerek yolların güven altına alınmasına çalışıyordu.
Silva, başkentte Arcos de Belen su kemerini yaptırdı.
Aynı zamanda kuzeyde şehirler kurdurdu, din adamlarının ve devlet memurlarının esaslı bir incelemesini yaparak onların meziyetlerini, kusurlarını ve iş görme usullerini açık bir şekilde tespit etti; bu çalışması kendinden sonra gelen genel valiler için çok yararlı oldu.
Casa Fuerte markisi Juan de Acuna’ya (1722 – 1134), «büyük vali» denilir.
Kuzey eyaletlerde dört yıl süren tahkimat işleri yaptırdı.
Başkentte hazine ve gümrük binalarını inşa ettirdi.
Antonio Maria Bucareli y Ursula (1771-1779), kuvvetli kişiliği ve yönetim yeteneği ile sivrildi.
Kişiliğine örnek olarak, bavulunu Mexico City gümrükçülerine vererek arattırması ve yeni genel valilere şehir tarafından verilmesi gelenek haline gelen hediyeyi reddetmesi gösterilebilir.
Yönetici olarak da denk bütçe yapmayı başardı.
1762’de Havana’nın ingilizler tarafından alınmasından etkilenerek Yeni ispanya için bir savunma düzeni kurdu, lalapa yakınındaki San Carlos de Perote kalesini tamamlattırdı, Acapulco kalesini yaptırdı ve Veracuz’daki San Juan de Ulua savunma tesislerini kuvvetlendirdi.
Orduyu yeniden teşkilâtlandırdı ve 1 299 000 pesoluk bir bağış toplayarak yeni savaş gemileri yapımına girişti.
Yeni hayır kurumlan meydana getirdi. İlkokullar açtırdı ve İspanyolların, Kızılderililere İspanyolca öğretmesini hızlandırdı.
juan Vicente de Güemes Pacheco y Padilla (1789-1794), etkili bir yöneticiydi; kuvvetli ve akla dayanan bir yönetim kurdu.
Mexico City’nin yollarının döşenmesini ve aydınlatılmasını sağladı.
Bourbonların getirdiği ideolojik değişiklik, sömürgeye XVIII. yy.ın ortalarında girdi: bu değişmenin başlangıcı Bucareli ve Revillagigedo gibi kudretli genel valilerin ülkeye gelerek gerçekten sömürgenin refahı için uğraşmalarıdır.
1786’da Fransızların sömürge yapısı anlayışına uygun olarak Yeni ispanya 12 intendencia’ya ayrıldı; intendencialatın başına yalnız tahta karşı sorumlu olan yöneticiler getirildi; böylece yabancı tehditlerine karşı sömürge üstündeki İspanyol denetimi kuvvetlendi.
Encomienda, repartimiento ve corregidore’ler (kızılderili kasabalarından kaldırılmasına rağmen), küçük birer despotluk haline gelerek sosyal ve İdari reformların yapılmasını çok geciktirdiler.
Ülkede huzursuzluk arttı. Revillagigedo’nun yerine gelen Branciforte markisi genel vali Miguel de la Grua Talamanca y Branciforte, boş yere Fransız devrimi düşüncelerinin ülkede yayılmasını engellemeye çalışırken, A.B.D.’ye gönderilen sürgünler meşrutî fikirleri yaydılar.
Çözülme. Ispanya’nın Napolyon tarafından istilâ edilmesiyle 1808’de siyasi çözülme başladı.
Carlos IV ve oğlu Fernando VII’nin tutuklanmasıyla ortaya çıkan hükümdarlık meselesi, Fransızların yarattığı şehir cuntalarına (konseyler) karşı İspanyolların ayaklanması, Fernando’nun tekrar tahts çıkması içindi.
Buna benzer bir hareket de ayuntamiento’nun kralın yokluğunda genel vali Sosâ de iturrigaray’ın yüksek emirlere dayanmadan hüküm süreceği hakkında bir irade çıkardığı Mexico City’de oldu.
Karşı görüşte olan audiencia üyeleri (hepsi İspanyol) halkın iradesini temsil ettiklerini ileri sürdüler.
İturrigaray’ın yerine genel valiliğe Pedro de Caribay getirildi ve audiencia halkın temsilcisi olarak ortaya çıktı.
Bu irade ilk bağımsızlık hareketine yol açtı.
Fransız emirnamelerine karşı çıkıldı ve Fernando’nun tahta çıkması kararında ısrar edildi; sonunda rahip Miguel Hidalgo, Dolores kasabasında ülkenin mutlak bağımsızlığını ilân etti (16 eylül 1810).
1810-1830 arası Meksika
İspanya’nın Napolyon tarafından istilâ edildiği ve Carlos IV ile oğlu Fernando VII’nin tahttan çekildiği haberleri 1808’de duyulduğu zaman ülkede durum, ayaklanmaya çok elverişliydi.
İspanya tahtına Joseph Bonaparte oturdu, fakat Amerika’daki İspanyol sömürgeleri onu tanımadı.
Meksika’da kreoller, hükümranlığın halka geçtiğim ileri sürdüler; fakat peninsulareler (Ispanya’da doğmuş olanlar) bağımsızlık hareketinden korktukları için, Ispanya’da Fransızların istilâ etmediği yerleri yöneten cuntaları desteklediler.
Kişisel hırsları yüzünden kerolleri destekleyen genel vali Pedro de Garibay getirildi.
Bununla 16 eylül 1808 gecesi bir grup zengin peninsulare tarafından yakalanarak yerine geçici genel vali Pedro de Garibay getirildi.
Bununla birlikte, meşru otoritenin yokluğu ve ideolojik huzursuzluklar yüzünden ayaklanmaların sonu gelmedi.
Garibay’ın yerine başpiskopos Francisco Javier de Lizana getirildi ve 14 eylül 1810’da Grito de Dolores ile bağımsızlık hareketinin ilân edilmesinden iki gün önce, krallığın göndirdiği genel vali Fransisco iavier Ve-negas, Meksika’da göreve başladı.
Bağımsızlık
Queretaro’da bir ılımlı kreol grubu ile Mestizolar (İspanyol – kızılderili melezi), aydınlar ve askerler gizli bir harekete hazırlanıyorlardı.
Bunlar arasında Dolores bölgesi rahibi ve Meksika bağımsızlığının babası Miguel Hidalgo (1753-1811) ihtilâlci düşünceyi temsil ediyordu; kraliçenin muhafız alayı kumandanı İgnacio Ailende de (1779-1811) ordunun temsilcisiydi.
Başkalarını da bu yolda çalışmaya teşvik etmeleri hükümetin dikkatini çekti ve tutuklanmaları için emir çıktı.
Durumu zamanında haber alan Hidalgo, cesaretli bir çıkışla 16 eylül 1810’da şafak vakti Dolores kasabasında (bugün Guanajuato’da Dolores Hidalgo) Grito de Dolores adı verilen bildiriyle bağımsızlığı ilân etti ve Kızılderililerden kurduğu zayıf bir orduyla bağımsızlık kampanyası açtı; ordusu hızla büyüdü.
Ayaklanma, kısa süre içinde ezilmiş kitlelerin başkaldırması haline geldi; biriken bütün hırsların birdertbire ortaya çıkışıyla korkutucu bir hareket halini alan isyan, zengin kreollerin hükümeti desteklemesine yol açtı.
Hidalgo, zengin bir şehir elan Guanajuato’nun komşusu Celaya’yı aldı; sonra da Valladolid’i (bugün Morelia) ele geçirerek köleliğin kaldırıldığını ilân etti.
Zacatecas, San Luis Potosi, Guadaîajara ve Saltillo şehirleri, başka asi grupları tarafından ele geçirildi.
Hidalgo, sonra başkente yürüdü. Fakat, 30 ekim 1810’da Toluca ve Meksika vâdileri arasındaki Monte de las Cruces’te 80 000 kişilik kötü düzenlenmiş ordusuyla 7 000 kişilik İspanyol kuvvetlerini yendikten sonra, Vallodolid’e döndü ve Guadalajara’da hükümetini kurdu.
Bu sırada askerleri onu terk etmeye başladı.
Krallık subaylarının en beceriklisi ve meşhuru olan Felix Calleja, Guanajuatoyu Ailende’den geri aldı ve Ailende, Guadalajara’daki Hidalgo kuvvetlerine katılınca, Lerma ırmağı kıyısındaki Calderon köprüsünde âsi birlikleri kesin yenilgiye uğrattı.
Hidalgo ve Ailende, A.B.D. sınırına ulaşmak için kuzeye doğru kaçmaya çalıştılar, fakat 21 martta Coahuila’daki Acatita de Bajan’da yakalandılar. Hidalgo yargılandı ve 30 temmuz 1811’de Chihuahua’da kurşuna dizildi.
Morelos. Ayaklanmanın ilk şiddeti geçince, onu haklı çıkarmak isteyen teşebbüsler oldu.
Hidalgo’nun başlattığı hareketi sürdüren rahip Jose Maria Morelos (1765 -1815) siyasi ve askeri çalışmalarıyla tanındı.
Morelos, bugünkü Guerrero eyaletinde 9 000 kişilik bir ordu kurdu.
Maiyetinde Mariano Matamoros (17707-1814) ve Vicente Guerrero (1783 – 1831) gibi güçlü kimseler vardı.
Morelos, âsi kuvvetlerin başkanı olarak bugünkü Guerrero, Oaxaca ve Morelos eyaletlerinde savaşı durdururken başka topluluklar da Orta yayla v.b. de savaştılar.
Calleja kuzeyde ve Michoacan’da ayaklanmayı bastırmak için çok uğraştı, fakat 1812 başlarında güneye doğru indi.
Morelos, ona, tarihi Cuautla kuşatmasında karşı koydu (bugün Morelos eyaleti; 5 mart-2 mayıs 1812), sonra, savaşarak kuşatmadan kurtuldu.
Calleja, başkente dönünce Morelos, Cuautla’yı yeniden işgal etti ve Orta Meksika’nın doğusuna bir sefer yaparak Veracruz’un batısındaki Orizaba’yı ve öteki şehirleri aldı.
1813’te Chilpancingo’da toplanan milli bir kongrenin bağımsızlığı ilân etmesi ve 22 ekim 1814’te Apatzingan anayasasını yayımlaması, Morelos’un kararlı ve hırslı çalışmalarıyla gerçekleşti Bununla birlikte 1813 şubatında Venegas Ispanya’ya döndü ve yerine Calleja geçti.
Ülkenin harap olması yüzünden halk, yavaş yavaş hükümeti desteklemeye başladı.
Morelos Valladolid’i almak istediyse de, krallık subaylarından Agustin de iturbide’nin çabaları yüzünden başarılı olamadı; Putuaran’da tekrar yenilgiye uğradı, Matamoros yakalandı, sonra kurşuna dizildi.
Oaxaca, Cuanutla ve Chilpancingo kralcıların eline geçti; Morelos da, isyanın ortasında, Guerrero’daki Tezmalaca yenilgisinden sonra Tehuacan’daki Milli kongreyi yönetirken yakalandı.
Yargılanarak başkent yakınındaki San Cristobal Ecatepec’te kurşuna dizildi (22 aralık 1815).
Morelos’un ölümü üzerine Guerrero’nun yönettiği son asi gruplar, güneydeki ve Guanajuato’daki dağlara çekildiler.
1816’da genel vali olarak Calleja’nın yerine geçen Juan de Apodaca, teslim olan herkes için İspanya tahtının emriyle af çıkarıldığını bildirdi ve böylece ülkeyi yatıştırmayı oldukça başardı.
1817’de barışı tehdit eden tek olay, gerçek bir liberal savaşçı olan İspanyol Fransisco Javier Mina’nın (1789 – 1817), ispanya’dan gelerek Guanajuatodaki âsilerle birlikte çarpışmasıdır.
Mina’nın ekimde yakalanarak kurşuna dizilmesiyle bu tehlike de savuşturuldu. iturbide. Cadiz’de 1820’de general Rafael de Riego, Ferdinando VII’nin mutlakıyetçi rejimine isyan etti ve kral yerinde kalabilmek için liberal 1812 Anayasası üstüne yemin etmek zorunda İnaldı.
Anavatandaki bu değişikliğin Meksika’da önemli yankıları oldu.
Peninsulareler, liberal reformlardan korktular; meksikalı asiler de harekete İspanya ile anlaşabilmek için yeni bir imkân gözüyle baktılar.
1820’de Vicente Guerrero’nun güneydeki isyanını bastırmakla görevlendirilen Bajio bölgesinin eski kumandanı Agustin de iturbide, artık silâhlı mücadeleden usanan Meksika’nın siyasi partilerini uzlaştırmak için bir fırsat çıktığını gördü.
Guerrero’nun güvenini, rahip sınıfının desteğini (bunlar liberal İspanyol hükümetinin kilise tarafından kullanılan mallara elkoymasından korkuyorlardı) ve kreollerin onayını sağladı.
İturbide, Guerrero’nun da onayladığı 24 şubat 1821 tarihli İguala planını benimsedi.
Bu plan reformlar ve siyasi değişiklikler sağlayan ve üç Garanti adıyla de tanınan bir programdı:
1. Meksika’nın bağımsızlığı.
2. peninsularelerin ve Amerikalıların birleştirilmesi.
3. tek din: Katoliklik.
1921 Yazında bütün Meksika, bu plan çevresinde toplandı.
30 Temmuzda liberal bir genel vali olan Juan O’Donoju, Apodaca’nın yerini almak üzere Veracruz’a geldi. iturbide, ordusunu yeni genel vali ile başkent arasına koyarak, 24 ağustos 1821’de Cordoba meclisinin iguala planını kabul etmesini sağladı.
Böylece etkili tir askeri çalışma ve propaganda sonucu iturbide’nin ordusu, yeni ülkenin başkentine girdi (27 eylül 1821).
Chiapas ve Meksika ile Panama arasındaki beş modern devleti kapsayan Guatemala Genel kumandanlığı da 1821’de bağımsızlığını ilân etti ve ertesi yıl İturbide’nin imparatorluğuna katıldı.
Bu katılma sırasında birçok güçlük çıktı ve iturbide’nin iktidardan çekilmesinden sonra Chiapas, 1823’te Meksika’dan ayrıldı.
Devleti kurmak için mücadele. O tarihten sonraki 36 yıl içinde Meksikalılar, eski sömürge yapısını değiştiren kurumlar meydana getirmye uğraştılar.
Siyasi liberalizmin parolalarına bağımsızlık ve eşitlik ülkülerine kendilerini kaptırarak gerçeklere karşı savaştılar ve birçok hayal kırıklığından sonra 1857 Anayasasını hazırladılar.
Meksika’nın oağımsız bir millet olarak yaşaması için hangi hükümet şekli seçilecekti? Kralcılar ve din adamları tarafından desteklenen iturbide, meşruti bir krallığa taraftardı; çünkü ülkenin siyasi alışkanlıklarının cumhuriyetten çok krallığa uygun olduğuna inanılıyordu.
Halk, bağımsızlığını sonuna kadar kullanmanın coşkunluğu içindeydi; fakat kısa süre içinde bağımsızlığın güçlüklerini de kavradı.
İspanya’dan ayrılma sırasında kaybedilen hayatların ve servetlerin acısı bir an için unutulmuştu; fakat kısa süre içinde yoksulluk, düzensizlik ve huzursuzluk yönetici gruplar arasında çatışmalara yol açtı, ispanya, Cordobo anayasasını tanımayı reddetti ve Ispanya’nın ticaret siyasetinin yerini alması teklenen serbest ticaret ilkeleri bir türlü düzenlenemedi.
İflâs etmiş bir maliye ve aç bir halk, yönetim işlerini güçleştirdi.
Ülkeye bir düzen getirmek ümidiyle ordu, 18 mayıs 1822’de iturbide’yi imparator ilân etti; kongre dağıtıldı, imparatorluk sarayının inşa masrafların artmasından başka işe yaramadı ve kısa süre sonra halk temsilcileri hükümetinin kurulmasına taraftar olanlar ayaklandı; aralıkta general Antonio Lopez de Santa Anna, Veracruz’da cumhuriyeti ilân etti.
Ispanya’ya karşı girişilmiş olan savaşın önderleri de (Guerrero dahil) ona katıldılar.
Îturbide, yeni ihtilâli bastıramadı.
19 Mart 1823’te tahtan feragat ederek yurt dışına çıktı.
Kongrenin çıkardığı bir irade ile kanun dışı ilân edilerek ülkeye dönmesi yasaklandı; İturbide yeni ümitlerle ertesi yıl Sote La Marina’da karaya çıktığı zaman bu yasak uygulandı ve 19 temmuz 1824’te Padilla’da kurşuna dizildi
Monarşi ortadan kaldırıldıktan sonra, Meksika’nın federal veya merkezi bir devlet olması meselesi mücadelelere yol açtı.
Federasyonun büyülü bir çare olduğuna ve halka mutluluk getireceğine inanıldı; fakat, merkeziyetçiliğe karşı bazı hareketlere de girişildi.
31 Ocak 1824 Federal anayasası liberallerin ordunun ve din adamlarının tavizlerine dayanan bir anayasaydı.
Bu anayasa 1836’ya kadar uygulandı; sonra merkezi ve federal hükümet şekilleri üstünde kısa süreli denemeler yapıldı.
Siyasî partilerden görüşlerini «liberal» adı altında tanımlayanlar, genellikle federalistlerdi ve kilisenin gücünün azaltılmasını istiyorlardı; muhafazakârlar genellikle merkeziyetçiydi (bazıları kralcı) ve büyük toprak sahipleri tarafından destekleniyordu.
Masonlar da siyasi bakımdan etkiliydi ve İskoçya locasından olanlar Muhafazakâr partiye bağlıydı; York locasından olanlar ise liberalleri destekliyordu.
Hiç bir parti, ülkenin görüşlerini birleştirecek ve halkın desteğini sağlayacak kadar güçlü değildi.
Bu durum askeri caudillolaı için de aynıydı; herkes kendine göre birini tutuyordu.
ilk cumhurbaşkanı, bağımsızlık mücadelesinin emektarlarından biri olan ve 1824’ten 1829’a kadar görev yapan Guadalupe Victoria’dır.
Onun yerine bir isyan sonucu Vicente Guerrero geçti.
Birkaç ay sonra Guerrero da kendi başkan yardımcısı Anastasic Bustamante tarafından devrildi (1829); Bustamante 1832’de caudilloların en tanınmışı olan Santa Anna tarafından görevinden alındı (Santa Anna 1829’da kral Fernando’nun Meksika’yı tekrar ele geçilmek için son denemesini başarısızlığa uğratmıştı).
Santa Anna, yetkilerini başkan yardımcısı Valeritin Gomez Farias’a bıraktı; Farias’ın yönetimi sırasında 1833 Reformu yapıldı:kilise ile devlet ayrıldı ve laik eğitim sağlandı.
Bununla birlikte ertesi yıl Santa Anna, muhafazakârlar adına iktidarı aldı ve bu reformun büyük kısmı yürürlükten kaldırıldı.
29 Aralık 1836’da «Yedi Anayasal kanun» adı verilen yeni bir anayasa yürürlüğe girdi; bu anayasa iktidatı merkezileştiriyordu.
Yeni anayasa ve A.B.D.’den gelerek Texas’ta yerleşenlerin faaliyetleri Texas’ın aynı yıl Meksika’dan ayrılmasına yolaçtı.
Santa Anna, ayaklanmayı bastıramadı ve Veracruz’daki çiftliğine çekildi.
Kısa bir aradan sonra, Bustamante yeniden cumhurbaşkanı oldu (1837-1841).
1833’te, bir fransız donanması, vatandaşlarının alacaklarını istemek bahanesiyle, Veracruz’a saldırarak limanı işgal etti.
Savunmaya katılan Santa Anna eski ününü bir dereceye kadar yeniden kazandı ve tekrar cumhurbaşkanı olmayı başardı (1841 -1842).
12 Haziran 1843’te Bases Organicas denen, son derece merkeziyetçi bir anayasa kabul edildi ve Santa Anna, bu anayasa ile 1844’te cumhurbaşkanı oldu fakat Jose Joaquin Herrera tarafından devrildi ve Herrera cumhurbaşkanlığına (1844 -1845) getirildi.
1846’da yerine geçen Mariano Paredesin cumhurbaşkanlığı sırasında A.B.D. ile savaş başladı.
Bu karışık dönemde tarım ihmal edildi, madencilik gelişemedi ve yeni yeni başlayan sanayileşme korunamadı.
Hükümetin aldığı vergilerin çoğu orduya gitti; isyanları bastırmak için orduyu iyi beslemek gerekiyordu.
Hazine, iç ve dış istikrazlarla desteklendi; birbirini izleyen hükümetlerin para ihtiyacı birtakım dürüst olmayan alışverişlere yol açtı.
Bu güç durum, yabancı tüccarlar ve spekülatörler tarafından istismar edildi.
Yüzyılın basından beri gelişen anlaşmazlıklar, A.B.D. ile 1846-1848 yılları arasında yapılan savaşa yol açtı; bu savaş Meksika’yı çok bitkin olduğu bir zamanda yakalamıştı.
Askeri mücadele Meksikalıların nasıl düzensiz ve zayıf olduğunu ortaya koydu.
Meksika, Guadalupe Hidalgo antlaşmasıyla (2 şubat 1848) topraklarının yarısını A.B.D.’ye bırakmak zorunda kaldı.
1846’da Pare-des’in devrilmesinden sonra, savaş sırasında halkı birleştirmek amacıyla 1824 Federalist anayasası yeniden yürürlüğe konuldu.
Savaş için geriye dönen Santa Anna 1848’de ülkeyi terk edince Jose joaquin Herrera tekrar cumhurbaşkanı oldu (1848 -1851); yerine 1851’de meksika tarihinde ilk defa barışçı yoldan Mariano Arista geçti (1851-1853) Arista, muhafazakârlar tarafından görevden uzaklaştırıldı.
Muhafazakârlar Santa Anna’yı diktatör olarak işbaşına getirdiler; fakat bu sırada siyasi meseleler en gergin dönemine varmıştı.
Bir zamanlar Morelos’an subaylarından olan Juan Alvarez ve Ignacio Comonfort’un yönetimindeki grup, Santa Anna’yı 1855’te son defa devirdi ve 10 mart 1854 tarihli Ayutla planıyla ortaya çıktı; bu plan, federalist bir anayasa öngörüyordu.
İmtiyazlara ve oligarşik gruplara son verme isteği, bundan sonraki dönemi, bir sosyal devrim dönemi haline getirdi.
Alvarez’in cumhurbaşkanlığı sırasında, ağustos-aralık 1855’te adalet bakanı Benito Juarez, Ley Juarez (Juarez kanunu) ile ordunun ve kilisenin imtiyazlarını kaldırdı.
Alvarez’in yerine geçen Comonfort’un hazine bakanı Miguel Lerdo, Ley Lerdo ile (1856) dinî toplulukların mal ve mülklerini tedavüle koyabilmek için vakıf mallarını otadan kaldırdı.
Bu kanunlar, ülkenin İktisadi ve siyasi gelişmesinin temelleri oldu.
Bu a;ada bir kurucu meclisin hazırladığı yeni anayasa 5 şubat 1857’de yürürlüğe girdi.
Bununla ortaya konulan çok cesur ve ilerici ilkeler muhafazakârların muhalefetiyle karşılaştı.
Başkan Comonfort da anayasaya karşı çıktı ve muhafazakâr grup başkentte general Felix Zuloaga’nın önderliğinde bir hükümet darbesi yaptı. Comonfort’un ihanetiyle Reform savaşı denilen çatışma başladı (1858-1861).
Liberal kurumları savunmak görevi, Yüksek mahkeme başkanı Benito Juarez’e (1806-1872) düştü.
Kurduğu hükümet, Zuloaga ve general Miguel Miramon’un yönettiği muhafazakârların muhalefetiyle karşılaştı ve sonunda Juarez, Veracruz’da hükümeti yerleştirerek Leyes de Reforme (Reform kanunları) denilen (1859-1860) ve liberallerin İktisadi ve sosyal siyasetini en aşırı şekliyle ortaya koyan kanunları yürürlüğe koydu.
Bu kanunlar, kilise mülklerinin millileştirilmesini, medeni nikâhı mezarlıkların laikleştirilmesini, manastır tarikatlarının kaldırılmasını, kilise ile devletin ayrılmasını ve ibadet hürriyetini kapsıyordu.
Veracruz, Miramon tarafından alınamayınca, Santos Degellado ve Jesus Gonzalez Ortega kumandasındaki liberal ordu, 22 aralık 1860’ta Miramon’u Calpulalpam savaşında yenilgiye uğrattı.
Liberal birlikler başkenti tekrar işgal etti ve Juarez, mart 1861’de cumhurbaşkanı seçildi.
Üç yıl süren bu savaştan sonra ülkenin yeniden düzene konması güç bir işti.
Bazı bölgelerde çeşitli muhafazakâr gruplar henüz savaşa devam ediyor ve eşkıyalık yüzünden karayollarında yolculuk güvenliği sağlanamıyordu.
Savaş masrafları ve milli servetin tahrip olması hâzineyi boşaltmıştı; Juarez kamu borçlarının ödenmesini ertelemek zorunda kaldı (17 Temmuz 1861 kararnamesi).
Meksikalı muhafazakârların teşvik ettiği Fransa ve İspanya, İngiltere ile birleşerek borçlarının ödenmesini istemek bahanesiyle bir üçlü ittifak kurdular (Londra antlaşması, 31 ekim 1861).
Fakat Napoleon III, Meksika’ya doğrudan doğruya müdahale etmeye karar verdi; çünkü A.B.D.’deki iç savaşta kurulan konfederasyona yardım etmeyi ve Meksika tahtına bir prens çıkarmayı tasarlıyordu.
Yabancı birlikler Veracruz’a varınca (aralık 1861-ocak 1862 arası), Juarez delegeler yollayarak meseleyi barışçı yollardan tartışmak istedi.
İspanya ve İngiltere’nin temsilcileri Juan Prim ve sir Charles Wyke, Meksika’nın haklarını tanıdılar ve birliklerini geri çektiler.
Yalnız Fransızlar uzlaşmaya yanaşmadılar ve ülkeyi işgal ederek asıl amaçlarını ortaya koydular.
Dindar ve muhafazakâr grupların da katıldığı Fransızlar, başkente doğru yürümeye başladı; fakat Puebla’da 5 mayıs 1862’de yenildiler.
Meksika ordusu büyük bir zafer kazandı.
Napoleon III, ülkeyi ele geçirmek için destek kuvvetler göndermek zorunda kalınca güneyliler safında savaşan birliklerini geri çekti.
Buda Amerika’da kuzeylilerin ağır basmasına yol açtı.
Takviye edilen fransız ordusu (general Elie Frederic Forey ve Achille Bazine’in kumandasında) Meksikalıları yendi ve haziran 1863’te başkente girdi.
Kuzeye doğru takip edilen Juarez kuvvetleri San Luis Potosi, Saltillo ve Monterrey yoluyle Paso del Norte’ye (bugün Ciudac Juarez) kaçtı.
Junta de Notables (Uerigelenler topluluğu) adı verilen zengin meksikalı muhafazakârlardan meydana gelen grup, Napoleon III ile anlaşarak avusturyalı arşidük Maximilian’a Meksika tacını teklif etti.
Maximilian, Avrupa’daki haklarından vaz geçti ve Napoleon’a, onu desteklenmesi karşılığında ağır tavizler verdi.
Maximilian ve karısı bütün Meksika’nın kendilerini beklediğine inanıyorlardı; fakat haziran 1864’te çok soğuk karşılaşınca hayal kırıklığına uğradılar.
Maximilian önce muhafazkârların desteğini kazandı; fakat adil ve ılımlı bir siyaset izlemek isteyince ve reform kanunlarını iptal etmeyince, muhafazakârların ve din adamlarının desteğini kaybetti.
Ülkedeki isyancı tutum da sona ermedi; hiç beklenmeyen yerlerde vatansever hareketler ortaya çıktı.
Çok uzayan bu serüven Fransızlara pahalıya mal oldu, önemli ticari kazançlar elde etme ümitleri söndü.
Amerika’da kuzeylilerin zaferi (1865) üzerine Monroe doktrinine başvuruldu ve Napoteon III, 1866’da Meksika serüveninden vaz geçti.
Tahtlarını korumak için Maximilian ve Carlota, avrupa saraylarına başvurdular, hattâ Juarez ile anlaşmayı denediler.
A.B.D.’den yardım sağlayan Juarez’in generalleri yavaş yavaş imparatorluk kuvvetlerini yenmeye başladı.
Maximilian 14 mayıs 1867’de Queretaro’da teslim oldu ve 19 haziranda kurşuna dizildi.
Cumhuriyetin Yeniden Kurulması
15 Temmuz 1867’de Benito Juarez, milletine düşmanın yenildiğini bildirdi ve «barışın kişiler arasında olduğu kadar milletler arasında da başkalarının haklarına saygı duymak» olduğunu ilân etti.
Juarez savaş sonrası meselelerle karşılaştı; âsi grupları tasfiye etmek, 1857 Anayasasını ve reform kanunlarını yürürlüğe koymak, Meksika’da yeni bir çağı açacak olan «ilerici devrim»i başlatmak.
Juarez, generallerinden Porfirio Diaz’a (1830-1915) karşı 1867 seçimlerini kazandı.
1871 Seçimlerinde de Diaz ve Lerdode Tejeda