Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Mescid,Tarihi,Yapılış Sebepleri,Önemi | Din Bilgileri |

Mescid «Secde edilen, namaz kılınan yer» anlamına gelen mescit, İslâm dininin doğuşuyla ortaya çıktı.

Mescidin Tarihi

Müslümanlığın ilk yıllarında toplu olarak ibadet edenlerin sayısı oldukça azdı.

Hepsinin küçük bir yapı içinde toplanması . kolaylığı vardı.

Bu yüzden, Hz. Muhammed, kendisine bağlanan, ileri sürdüğü inanç ilkelerini benimseyen bütün müslümanları aynı çatı altında toplayabiliyordu.

Zamanla mescit, «üstü kapalı, etrafı duvarla çevrili bina» anlamında kullanılmaya başlandı.

İslâm dini tarihinde ilk mescitler Mekke ve Medine illerinde yapıldı.

Hz. Muhammed’in imam olarak namaz kıldırdığı ilk mescitte, açıkça ilk ezanı okuyan da Bilâli Habeşi idi.

Müslümanların sayısı çoğaldıkça mescitler de arttı.

İslamda Mescidlerin Önemi

Mescitler küçük ibadet yerleri olduğu için, mimari bakımdan büyük bir önem taşımaz.

Bu yüzden, uzun ömürlü olmadılar, İslâm dininin gelişmesi, büyük ülkelere yayılması sonucu, mescidin yerini büyük camiler aldı.

Mekke, Medine, Kudüs illeri dışında mescit yerine büyük camilerin yapımı başladı.

Bundan sonra da yapım ve toplum şartlarına göre, bazı kurallar teşekkül etti.

Camilere yakın yerlerdeki mescitlerde cuma ve bayram namazının kılınmaması bu kuralların başında gelir.

Mescidin yapılmasını gerektiren iki toplumsal sebep vardır

1. müslümanların veya toplu olarak namaz kılanların az olduğu yerler.

2. görev dolayısıyla namaz kılanların günün belli saatlerinde bulunmak zorunda oldukları yerler.

Her iki durumda da, ibadet edenlerin sayısı az olduğu için cami yapımı gerekmedi.

Bu yüzden camiden uzak yerlerde, özeliikle devlet dairelerinde, okullarda, kışlalarda, köylerde, küçük kasaba merkezlerinde, kalelerde, mezarlık yanlarında, yaz aylarında yaylağa çıkılan yörelerde mescit yapımına önem verildi.

Mescitten camiye geçiş, islâm dininde müslümanların çoğaldığını, siyasi bir güç niteliğini kazandığını gösterir.

Osmanlı imparatorluğunda, özellikle XVII. yy.a kadarki dönemlerde varlıklı kimseler, herhangi bir sebepten mallarının ellerinden alınması tehlikesi doğarsa, çocuklarının yoksul kalmamaları için mescit yaptırırlar, bütün mallarını, topraklarını mescide vakfederler, vakıf işleriyle de aile mensuplarını görevlendirirlerdi (mütevelli seçerlerdi).

Böylece hem bir hayır kurumu yapmış görünür, hem de ailenin geleceği sağlama bağlanırdı.

Mescitlerin en yaygın olduğu dönem, Hz. Muhammed’in yaşadığı çağ ile Dört Halife devridir.

Bu ilk dönemlerde yapılan mescitler, kubbesiz, düz tavanlı ve eğik çatılı, taş veya kerpiç duvarlı yapılardı. Çoğunun minaresi küçük ve ahşaptı. Bazı mescitlerde minare yoktu.

Ezan, cumbaya benzeyen çıkıntılarda okunurdu.

Bunlara salât köşkü denirdi, özellikle büyük çarşılar ve kapalıçarşılardaki mescitler, kervansaray mescitleri böyleydi.

Bu tür mescitlerde ahşap işlemeciliği, tahta oymacılığı, ağaç kakma işleri özel bir gelişme gösterdi.

Emevi, abbasi, selçuklu ve olmanlı mescitleri ağaç işçiliğinin en gelişmiş Örneklerini veren yapılardı. Mescitlerin duvarları taş, tuğla, kerpiç veya dolma olurdu.

Selçuklularda, daha sonra Osmanlı Türklerinde kubbeli mescit yapılmaya başlandı.

Köylerde, kervansaraylarda, küçük kasabalarda, yazlıklarda üzeri kurşun örtülü kubbeli, dört kanatlı üçgen damlı mescitler yapıldı.

Bazılarının yanına küçük şadırvanlar, imam odaları eklendi.

Bazı mescitlerde mimber, mihrap, avlu ve müezzin yerleri vardır.

Avlusunun bitişiğinde mezarlık, türbe olan mescitlere de rastlanır.

Bazı sünnî tarikatların da mescitleri vardı, özellikle şeriat kurallarına bağlı kalan, beş vakit namazı değişmez bir ilke olarak benimseyen tarikatların merkezi durumunda olan tekkelerin yanında küçük minareli mescitler vardır.

Kubbeli, şadırvanlı, maksure denen özel bölmeli mescitleri, halk arasında cami de denir.

Gerek Anadolu’nun, gerek İstanbul’un küçük semtlerinde yapılan ve mimari bakımdan, osmanlı sanatının en yüksek çağındaki özellikleri taşıyan mescitler, cami olarak adlandırılır.

Topkapı, Yıldız saraylarındaki mescitler bu türdendir.

Mescitler, genellikle küçük ve ucuz yapılar olduğu için de mimari bakımından büyük bir gelişme gösteremedi.

Bir yanıt yazın