Moğolistan,Tarihi,Coğrafi Özellikleri,İklimi | Coğrafya Bilgi |
Moğolistan Hakkında Ansiklopedik Bilgi, Orta Asya’da bölge. Doğu ve Orta Asya’da bulunan denize kıyısı olmayan bağımsız bir ülke.

1,564,116 km2. 2.9 milyon nüf.Ülkenin kuzeyinde Rusya, güneyinde, doğusunda ve batısında Çin Halk Cumhuriyeti vardır.
Moğolistan’ın Kazakistan’a sınırı olmamasına rağmen ülkenin en batısı Kazakistan’ın doğu ucuna birkaç mil uzaktadır.
Ulanbatur başkent ve ülkenin en büyük şehri olup yaklaşık olarak burada ülke nüfusun % 38’i yaşamaktadır.
Moğolistan’nın siyasal sistemi parlamenter cumhuriyettir.
Moğolistanın Coğrafi Özellikleri
Yüzey şekilleri. Moğolistan, Rusya ile Çin arasında uzanan yüksek ovaları ve sıradağları içine alan gerçek bir yayladır.
Birinci zaman öncesinden ve Birinci zamandan kalma granitli, gnayslı ve billurlu tabakalardan oluşan bölgenin ortalama yükseltisi 1 580 m’yi bulur.
Kuzeybatı sınırında Altay, Tannu-Ola ve Sayan sıradağları, kuzeydoğusunda ise Baykalctesi yükselen bölge, güneydoğuda verimli, sarı topraklı başka bir yayladan ve Kuzey Çin ovasından, fazla yüksek olmayan bir tepeler dizisiyle ayrılır.
Bu tepelerin kuzey uzantısı olan Büyük Kingan dağları, Mançurya-Moğolistan sınırını çizer.
Güneybatıda yayla, Tibet yaylasının kuzeybatısını sınırlayan Nan Şan sıradağlarına bitişir.
Yaylanın batısında ise alçak Tarım havzası ve Türkistan’ın Cungarya kesimi yer alır.
Bölgenin en yüksek noktası Altay dağlarındaki Kuyten doruğu (4 388 m), en alçak yeri ise yaylanın kuzeydoğu ucunda Rus sınırı yakınındaki Çucu Nor’dur (deniz seviyesinden yüksekliği 532 m).
Moğolistanm hemen her yerinde yüksek, buzla kaplı dağlar yer alır.
Bazı dağlarda aşınma çöküntülere yol açmıştjr.
Bölgenin bazı kesimlerinde de. lav yığınları ortasında, eski volkanların koni biçiminde ağızları yükselir.
Meselâ doğuda, Dariganga bölgesinde, bazı yerlerin görünüşü, yakın zamana kadar volkanik bir alan olduklarını açıkça ortaya koyar.
Sıradağlar ve tepeler arasında uzanan çöküntülerin ve havzaların en alçak kesimleri genellikle tuzlu göller veya tuz tabakalarıyle örtülüdür. Fizikî açıdan Moğolistan üç kısma ayrılır.
Kuzeybatıdaki Dağlık Bölge
Yer yer havzalarla (Kobdo, Tannu Tuva, Selenga) yarılan bu bölge, sıradağlarla (Altay, Saycumen, Hangay, Sayan, Hantey) çevrilidir; ırmakları boldur.
Moğolistan’ın en önemli ve en uzun sıradağları olan Altaylar, bir yay şeklinde Rus Altayları’ndan güney-güney-doğuya doğru, oradan da doğuda Gobi çölüne kadar, daha kütlemsi, hemen hemen yayla görünüşünde olan Hangay ve Hantey dağlarından ayrı olarak 1 500 km boyunca uzanır.
Birçok buzul taşıyan (Potanin buzulu, 19 km) Altayların kuzeydoğu yamaçları Kobdo havzasına doğru alçalır.
Batısında içbükey bir yay şeklindeki Saycumen sıradağları uzanan ve en alçak yeri 1 039 m olan Kobdo havzası, Kobdo ve başka ırmaklarca sulanır; yer yer, mevsimlere göre kuruyan veya yükselen göllerle örtülüdür.
Altaylar’ın 95° doğu boylamının doğusunda Gobi çölüne doğru uzanan ve yükseklikleri 1 800-3 350 m arasında değişen kısmı, doğuya doğru alçalır.
Doğu kesiminde doğu-batı doğrultusunda uzanan başlıca dört sıradağ vardır: Igo Bogdo (Da-fo Şan), Bog Bogdo (Hsiao-fo Şan); Aça Bogdo ve Gurban-Zagan. Dar bir kütle olan igo Bogdo’nun kuzey yamaçları çok sarptır.
Bog Bogdo’nun yüksekliği 3 350 m’yi bulur; ama yayladan yüksekliği ancak 1 200 m’dir.
Aça Bogdo’nun en yüksek kısımları 2 500 m’yi bulmaz. Gurban-Zagan birbirine paralel uzanan birçok sırayı kapsar.
Moğolistan Halk cumhuriyetinin ortasında yer alan Hangaylar’ın yükseklikleri 3 950 m’yi aşar; kuzey yamaçları yumuşak eğimli, güney yamaçları ise daha sarptır.
Kuzey yamaçtan inen suların çoğunu toplayan Selenga, Orhon ırmağıyla birleşerek Sibirya’daki Baykal gölüne dökülür.
Güney yamaçlardaki ırmaklar ise ya tuzlu göllere dökülür veya Gobi çölünde kaybolur.
Orta Kesim Veya Gobi Bölgesi
Yaylanın en alçak ve tekdüze kısmı olan Gobi çölünün başlıca özelliği birbirinden ayrı ve rüzgârlı alçak sıradağlardır.
Bu bölgenin sert rüzgârları Moğolistanda’ki ince toprak tabakalarını Çin’e uçurmuş, geriye kum ve çakılla kaplı kayalar kalmıştır.
Ayrıca yer yer otla örtülü ince bir toprak tabakası da görülür.
Kenardaki bazı ırmakların dışında, bölgenin iç kısmında ırmak yoktur.
Kuzeydoğuda Hanteyler’den doğan ve doğuda Gobi çölüne giren Kerulen ırmağı, Dış Moğolistan’ı aşarak HuLûn Nor gölüne (uzunluğu 74 km, genişliği 25 km) dökülür.
Hû-Lun Nor sularının fazlasını başka bir ırmak aracılığıyle Amur’a akıtır.
Gölün 48 km kuzeybatısında, Lu-Pin’le sınır arasında toprak duvarlardan oluşan 295 km uzunluğunda tarihî surlar uzanır.
44° Kuzey enleminin güneyinde ve 114° Boylamının batısında, Gobi’nin kum tepeleriyle kaplı en kurak bölgesi yer alır.
Dış ve iç Moğolistan’ı 200 km genişliğinde ve 482 km uzunluğunda bir kuşak şeklinde saran çöl, Sarı ırmağın çizdiği dirseğin batısına kadar uzanır.
Altaylar’ın doğu ucunun güneyinde, kum tepeleriyle kaplı 95 km çapında bir alsn ve Sarı ırmağın (Huang Ho) batısındaki Ala-Şan çölünde de kumla kaplı geniş yüzeyler vardır.
Bu iki kumluk kesim arasındaki geniş bölgede Tibet yaylasından Moğol yaylasına akan en büyük ırmak sistemi yer alır.
Bu sistemin başlıca ırmağı olan O-ci-na-ho veya Ecin Gol (595 km), çeşitli kollarla Dış Moğolistan sınırı yakınındaki birbiriyle bağlantılı iki tuz gölüne akar.
Daha batıdaki Sulo da önemli bir ırmaktır; Çin Seddi’nin İç Asya ucundaki Yûy-Min’den geçerek batıya, Tarım havzasına doğru akar.
Güneydoğu Moğolistan
Gobi’nin iç veya Çin kısmında uzanan bu bölge, dağlarla yarılmış olduğundan kuzeybatı kesimlerini andırır.
Sıradağların arasındaki daha alçak bölge, İç Moğolistan’ın İktisadî bakımdan en canlı yeridir, İç Moğolistan muhtar idare bölümüne (İ.M.M.İ.B.) bağlı olan Doğu İç Moğolistan, 1960’ta Mançurya’daki Min-Ciang ırmağının doğusuna uzanan Büyük Kingan dağlarının iki yamacını kapsıyordu. Güneydoğudaki yayla Ji-Hı tepelerinin de bir kısmını içine aılır.
Buna karşılık İ.M.M.İ.B.’nin sınırları Büyük Okyanus’a akan ırmaklarla iç kısımdaki ırmakları ayıran çizgiden geçer ve üç Moğol banner’ini (eyalet) dışarıda bırakır, İ.M.M.İ.B.’nin kuzey kesimleri oldukça tepeliktir.
Büyük Kingan dağları 48° kuzey enlemi yakınında yükseltisi 1 850 m’yi bulan Cı-vey-Şan gibi doruklar taşıyan bir düğüm meydana getirir.
Bu düğümün güneyindeki Silin gol havzası Güney Mançurya’daki Liao ırmak ovasına açılır ve Moğol yaylası ile Mançurya düzlükleri arasında bir geçit meydana getirir.
Sarı ırmağın kuzeyinde, Ordos çölüne doğru Ta-çin ve Lang dağlarının Yin Şan tepeleri, daha batıda da Pay-yen Şan yer alır.
Hu Hi Hot (Huhehot) havzasının kuzeyinde ve San ırmak dirseğinin doğusunda, su bölümü çizgisinin ötesinde birçok kısa ırmak Gobi çölüne akar.
Moğolistan İklimi ve Bitki Örtüsü
Moğolistan’ın çeşitli bölgelerinde yüzey şekilleri gibi iklim de çok değişiktir.
Gene de bazı genel özellikler ayırdedilir.
Bunların başlıcaları Orta Asya’nın öbür kesimlerinde de görülen kuraklık ve sıcaklık farklarının çok yüksek olmasıdır.
Kış boyunca yaylanın kuzey köşesinde Asya’nın yüksek basınçlı hava kütleleri yığılır.
Haziran, temmuz ve ağustosta ise Gobi’nin güneyinde alçak basınçlı hava kitleleri toplanır.
Yaz rüzgârları, yükselen alçak basınç kütlelerinin yerine, yani iç kısımlara doğru eser.
Kış rüzgârları ise yüksek basınç alanlarından yola çıkar.
Nem yüklü olan yaz rüzgârları iki yönden eser: Dış Moğolistan’ı etkileyen kuzeybatı rüzgârları, iç Moğolistan’ı etkileyen güneydağu rüzgârları. Yağışlar Sibirya sınırından güneye, Gobi’ye doğru gidildikçe azalır; Gobi’den Çin Seddı’ne doğru yeniden fazlalaşır.
Yaylanın kuzeybatı-güneydoğu kesimleri arasındaki sıcaklık farkı oldukça fazladır: güneydoğuda yıllık sıcaklık ortalaması 11 °C tir (kuzeybatıdan daha sıcak).
Yaz sıcaklıklarının hemen bütün bölgede değişmemesine karşılık, kış sıcaklıkları büyük farklar gösterir.
Kuzeybatıdaki Altay-Sayan kütlesinde Sibirya iklimi hüküm sürer: kışlar soğuktur; yıllık sıcaklık farkları Moğolistan’ın başka yerlerine oranla daha fazladır.
Kuzey kesimde yıllık sıcaklık ortalaması —6,7°C’tır.
En düşük sıcaklık ise (ocak ayında 35°C) kuzeybatıda Ubsa Nor gölünün güney kıyısı yakınındaki Ulan-Gom’da kaydedilmiştir.
Ulan-Batur’da ocak ortalaması —26,7°C, en düşük sıcaklık ise —47,8°C’tır.
En sıcak kesim olan güneyde, haziran ortalaması, 17,8°C’tır; yıllık yağış ortalaması (kar yağışı da dahil olmak üzere) ise 25-50 sm arasında oynar; bu yağışlar batıdan esen siklon özelliğinde rüzgârların sonucudur.
Yağışın yüzde 75’i üç yaz ayı içinde düşer. O
rta Sibirya sınırlarında 30 sm olan yağış, Ulan-Batur’da 21 sm kadardır.
Gobi’de kara iklimi hüküm sürer, özellikle kuzeybatıdan gelen rüzgârlar bütün yıl eser.
Dalan Dsadagad’daki ocak ayı ortalaması —19°C, temmuz ortalaması 21,7°C’tır.
En kurak yerlerde yıllık yağış 5 sm’den azdır.
Güney rüzgârları Gobi’ye ulaşmadan güneydoğudaki yüksek tepelerde nemlerinin hemen hepsini kaybeder, öte yandan, Büyük Okyanus’tan gelen musonların etkisi Güneydoğu ve Doğu iç Moğolistan’ın ikliminde görülür.
Kışın genellikle kuzeybatıdan soğuk rüzgârlar eser; Gobi’de sık sik kum fırtınaları olur.
Güneydoğudan esen yaz musonu rüzgârları, yaylanın kenarlarına yılda 25-35 sm yağış düşürür, fakat kenar tepeleri aşamaz.
Moğolistan Tarihi
Eskiden iç denizler ve bunları çevreleyen dağlarla kaplı olan Moğolistan, Mezozoik çağın sonlarına doğru verimli bataklıklarla örtüldü; o dönemde burada en çok rastlanan hayvanlar dinozorlardı.
Neolitik çağda ise Moğolistan’da avcılar, ren geyiği yetiştiricileri ve göçebeler yaşıyordu.
M.ö. III. yy.da Hun imparatorluğunun merkezi olunca, bölgenin bütün Türk, proto-Moğol ye Tunguz grupları birleşti. O tarihte Moğollar, Çin’in kuzey ve kuzeybatı sınırlarını zorlamaktaydı.
Bozkırlarda yaşayan bu göçebe savaşçıların hayatını kendilerinden çok farklı bulan ve onlara barbar diyen Çinliler, yaptıkları bütün anlaşma ve görüşmelerde de onları küçümsediler. Doğudaki
Türkler M.S.IV ve X yy.da Moğolistan’da büyük önem kazandılar; bu arada Doğu Türkistan’dan gelen Uygurlar, Kuzey Moğolistan’da Selenga ırmağı bölgesinde 745-840 ta başka bir imparatorluk kurdularsada gelişen kırgız hanlığına yenildiler.
M.S. XII ve XIII da kurak Gobi çanağının çevresinde çoğu türk olan ve yüksek bir medeniyet düzeyine ulaşmış birçok devlet vardı.
Hıristiyanlığı kabul eden Nayman türkleri kuzeybatı Moğolistan’da, gene hıristiyan başka bir türk kabilesi olan Keraitler de Tola ırmağının güneyinde yaşıyordu.
Çölün güneyinde güçlü Tangut (Hsi – Hsia) imparatorluğu uzanıyordu.
Tibet kültürüne bağlı buddhacı bir devlet olan Tangut’un kendi yazısı vardı. Bütün bu devletlerin başkentleri sabitti.
Tarımda Çinlileri çalıştırırlardı. Bu sırada Kuzey Çin’de Sung hanedanının yerini alan Moğol – Tunguz asıllı gruplar tarafından yönetilen Moğol devletleri Çin imparatorluğuyla İktisadî ve kültürel bağlar kurdular.
Harizm ülkesinin doğu komşusu olan Maveraünnehirdeki Karahıtay devleti ise batıya giden yolda bir engeldi.
Bütün bu gruplar ve devletler asıl Moğolistan’ı kültür ve din açısından etkilediler ve burada ayrı bir Moğol imparatorluğunun kurulmasına katkıda bulundular.
Moğolların (Mengu ta-ta) en yakın komşuları ve rakipleri olan ve Onon ırmağının doğduğu yerde, Baykal gölünün güneydoğusunda, Moğolistan’ın doğu kesiminde göçebe yaşayan Tatarlar sığır yetiştiriciliği ve avcılıkla geçiniyorlardı.
Çin sınınna sürekli olarak akınlar yapıyor, tarım ürünlerini ve yerleşik ekonominin öbür üretim maddelerini yağmalıyorlardı.
Mengu Moğol kabilesinin adı metinlerde ilk olarak 1146’da geçer.
1146’da Çin imparatorluğu başa çıkamadığı bu kabilelerle bir antlaşma yaptı.
Daha sonra Cengiz Han adını alan Temuçin’in babası Yesugey zamanında, Moğolların gücü daha da arttı.
Yesugey’in Tatarlar tarafından zehirlenerek öldürülmesi kısa süreli bir gerilemeye yol açtıysa da, Temuçin, bozkır halklarını birleştirmek isteyen babasının amaçlarını gerçekleştirdi.
Genç soylulardan meydana gelen bir grubun başına geçen Cengiz Han, kabilelerin şaman önderlerinin desteğini sağladı.
Keraitlerin yardımıyla Tatarları yendikten sonra 1206’da Moğolların kağanı ilân edildi.
Cengiz, eski müttefiki Keraitleri de hâkimiyeti altına aldıktan sonra Doğu Moğolistan’ın en önde gelen kişisi oldu ve 1206’da en güçlü düşmanları Naymanları yendi.
Cengiz Han askerî ve siyasî başarısını ordusunun çok iyi teşkilâtlanmış olmasına borçluydu.
Ordu gerek dost, gerek eskiden düşman olan kabilelerden gelen savaşçıları kapsıyordu.
Bunlar sıkı bir disiplin altındaydılar.
Cengiz danışmanlarını iyi yetişmiş Uygurlar ve öbür Batı Asyalılardan seçiyordu.
Cengiz Hanın ilk siyasî eğilimi tarım kaynaklarını ele geçirmek istediği Çin’i fethetmek olduğu halde, sonradan Orta Asya’daki müslüman ülkelere yöneldi.
1215’te Kuzey Çin’deki Çin imparatorluğunu yıktıktan sonra Orta Asya’daki devletleri ele geçirmeye başladı.
Böylece Moğollar, indus’a, İran körfezine ve Güney Kafkas’lara kadar yayıldı.
Cengiz Han 1227’de Hsi-Hsia’ya karşı açtığı bir seferde öldü.
Moğolların Yayılması
İran ve Rusya’ya kadar uzanarak imparatorluklar kurdukları ve Kubilay Han (1264-1294) zamanında Çin’i istilâ ettikleri halde, asıl Moğolistan yine Moğolların anayurdu olarak kaldı.
Moğolların çoğu, fethettikleri yeni ülkelerde yaşadıkları halde, Moğolistan hiç bir zaman boş kalmadı, ilk başkent Karakurum’u Cengiz Hanın yerine geçen oğlu Ügedey (1229-1241) yaptırmıştı.
Duvarlarla çevrili olan şehirdeki sarayların zenginliği, batılı tacir, misyoner, elçi ve gezginleri moğol sarayına çekti.
Başkentin Kubilay Han zamanında Pekin’e nakledilmesiyle Karakurum önemini kaybetti.
XIII. ve XIV. yy.larda ülkenin her yerinde birçok anıt inşa edildi, şehirler kuruldu.
Moğol kaynakları yeni başkent Daidu’nun (Pekin) dışında Kubilay Hanın yaptırdığı üç şehirden söz eder.
Japon arkeologları iç Moğolistan’da, Peyling – miao’nun kuzeyinde Giovanni di Monte Corvino’nun hıristiyan bir moğol prensi jçin yaptığı gotik üslûbunda bir kilisenin kalıntılarını buldular.
Moğol ordularının Galiçya ve Orta Avrupa’ya kadar uzanması Moğolların denetiminde olan ülkelerde büyük bir huzur (paxmongolia) ve yolculuk güvenliği sağlamıştı.
Bir fransisken papazı olan Piano Carpini Moğolistan’a gelen ilk avrupalı gezgindir (1246).
Onu fransız krallarının ve papanın elçileriyle birçok tacir takip etti.
Bu dönemde Moğolistan’da birçok katolik, nasturî, mani’ci, buddha’cı ve müslüman topluluğu yaşıyordu.
Kubilay Hanın yönetimi sırasında Tibet Buddha’cılığı çok yaylaştı.
Phakpa adlı bir imamın yönettiği Sakyapa mezhebinden tibetli papazlar, Kubilay’ı çok etkilediler ve ona buddha’cı devlet idaresini öğrettiler.
Phakpa, tibet alfabesine dayanan yeni bir moğol yazısı buldu. «Phakpa yazısı» adını taşıyan bu yazı yalnız resmî belgelerde kullanılıyordu.
Başka bir tibetli rahip, Kos kyi’od zer, yaygın olan uygur alfabesini daha modern bir hale soktu.
Bu yazı bugün kullanılan modern moğol yazısıyla hemen hemen aynıdır.
Moğolların Çöküşü
1368’de, Çin’deki son moğol imparatoru Togan Timur (çince Şundi) Çinlilerin giriştiği milliyetçi hareket sonucunda kaçınca, asıl Moğolistan yeniden merkez oldu; Çin’de de Ming hanedanı kuruldu.
Togan Timur, Kerulen ırmağı kıyısındaki Bars Hotay’ı başkent yaptı ve 1370’te orada öldü.
Yerine oğlu Biligtü Han (1338-1378) geçti.
Çin’deki moğol hanedanına hizmet eden Moğollardan ancak küçük bir kısmı Togan Timur ile dönmek istemiş veya dönmeyi başarabilmişti.
Moğol kaynaklarına göre moğol hanedanına (Yûen) hizmet eden moğol ve yabancıların sayısı ancak 60 000, yabancılara göre ise 1 000 000 kişiydi. Çoğunluğun, yeni kurulan Ming hanedanına hizmet etmek üzere Çin’de kaldığı sanılır.
Bu moğol birlikleri daha sonra Çin sınırlarına saldıran soydaşlarına karşı savaştılar.
Moğol imparatorluğunun çökmeye başladığı ilk yıllarda Togan Timur’un yerine geçenler hâlâ «büyük kağan» unvanını taşıyor, Çin’deki eski durumlarını yeniden elde etmek için de devamlı olarak ming ordularına saldırıyorlardı.
Ming hanedanı da (özellikle imparator Yung Lo [1403-1424]) yeni bir moğol gücünün kurulmaması için sık sık Moğolistan’a asker yolluyordu. Moğolistan’ın eski başkenti olan Karakurum, bu çin akınla-rından biri sırasında (1380) yıkıldı.
Togan Timur’un yerine geçenler bir süre daha büyük kağan unvanını muhafaza ettilerse de, hükümetin merkezî gücü, moğol prens ve kabile reisleri arasında rekabet çıkmasıyla yavaş yavaş azaldı.
XV. yy.ın başında batıdaki Oyrat Moğolları Güney ve Doğu Moğollanna hâkimiyetlerini kabul ettirdiler.
Oyratlardan Esen ve Togan’ın önderliğinde savaşan kabileler bir süre için birleştiler.
Batı Moğollarının hâkimiyetine, Dayan Han (1488-1504 veya bazı kaynaklara göre 1543) kumandasındaki Doğu Moğolları son verdi. Dayan Han, Batı Moğollarını kesin bir yenilgiye uğrattı.
Moğol kaynakları bu savaşın Tas Bürtü’de yapıldığını kaydeder.
Bütün bu savaşların gerçek amacı büyük kağan unvanını elde etmekti; hattâ merkezî yönetime karşı gelen oyrat önderleri bile Cengiz Han mabedinde yapılan bir törenle kendilerini Büyük Kağan ilân ederlerdi.
XV. yy.da Cengiz Handan kalan eşyaları koruyan Ordos kabilesi Sarı ırmağın Kurak Ordos büklümünü ele geçirince, tören orada yapılmaya başlandı.
Dayan Hanın ölümünden sonra büyük kağan unvanını oğlu Törübolod’un çocukları aldı.
Töriibolod, Çahar kabilesinin önderiydi.
Fakat Dayan Hanın öbür oğulları, özellikle Tümed kabilesi önderi Altan Han (1507-1582) XVI. yy.da büyük kağandan tamamen koparak bağımsızlıklarını ilân ettiler.
XVI. yy.ın sonunda Tümed, Karaçin ve Ordos kabileleri «Bütün Moğolların Kağanı» unvanının meşru sahibi olan Çahar kabilesi önderiyle rekabet halindeydiler.
1552’de Altan Han, Kuzey Moğolistan’da, Karakurum bölgesinde yaşayan Doğu Moğollarından Oyrat kabilesine karşı kesin bir zafer kazandı. Bu savaş sonunda Halha kabilesi Kuzey Moğolistan’a göç etti.
Bütün bu çekişmelerin sürdüğü yıllarda, Çinlilerin tarım ürünlerine, özellikle tahıllara göz dikmiş olan Moğollar, Çin’in kuzey ve kuzeybatı sınır bölgelerine durmadan akınlar yapıyorlardı.
1550’den sonra Ming hükümetinin fidye ödemesi, Moğol önderlerine çin askerî rütbeleri vermesi ve takasla ticaret yapılan pazar yerleri açması, Moğolların Çin sınırını zorlamalarını önleyemedi.
Ayrıca Moğolların hizmetinde Ming Çin’inden sürülmüş, sözde – buddha’cı beyaz lotüs mezhebine bağlı çinli ihtilâlci ve kaçaklar vardı.
Bunlar Altan Hanın kuvvetlenerek Tümed topraklarında Köke Ho-ta (Gûy-hua) şehrini kurmasına çeşitli yönlerden yardımcı oldular.
Buddha’cılığın Canlanması
Çin’deki Moğol imparatorluğunun 1368’de yıkılması tibet menşeli buddha’cı inancın zayıflamasına yol açtı.
Eskiden yaygın olan Şaman dini yeniden ortaya çıktı, ayrıca Çin’deki tao’cu inançlar da Moğolistan’a sıçradı.
Bütün bunlara rağmen Moğolistan’da, reform geçirmemiş olan Sakyapa ve Nyingmapa mezheplerinin birçok manastın Yardı.
XVI. yy.ın başında Batı Moğollan, özellikle Torgut ve Çungarlar, Tibet yakınında yaşadıkları için tibet menşeli Buddha’cılığın yenileştirilmiş bir mezhebini benimsediler.
Yeni Batı Moğol Buddha’cılığının ilk önemli temsilcileri Neyici Toyin (1557-1653) ve birinci Caya Pandita’ydı (1599-1662).
Neyici Toyin Doğu Moğollanna giden ilk buddha’cı misyonerdi.
Altan Han yönetiminde Tibet’e yapılan Tümed seferleri (1566-1573), Tümed’lerin tibetli buddha’cı rahiplerle ilk defa karşılaşmalarını sağladı; bunun sonucunda Tümed ve Ordos topraklarında gizli gizli yaşayan Buddha’cılık canlandı.
Üçüncü «dalay lama»nın 1577’de Tümed ve Ordos, 1587’de de Karaçin kabilesini ziyaret etmesi bu kabilelerin kitle halinde Buddha’cılığı kabul etmesine yol açtı.
Eski halk dini olan Şaman dini bastırıldı; Buddha’cılık şamancı görüşlerin çoğunu kendine mal etti.
Bu dönemin başlıca olayları birçok buddha’cı manastırın kurulması, moğol soylularından birçoğunun bu dini kabul ederek manastır hayatı yaşamaya başlamalan, okuma yazma bilen, Tibetçe ve Sanskritçeden Moğolcaya tercüme yapan bir aydın sınıfının yetişmesi, birçok dinî eserin Moğolcaya çevrilmesi, bunun sonucu olarak da Moğolca yazılı, din dışı bir edebiyatın ortaya çıkmasıdır.
Doğu Moğollarının Tibet Buddha’cılığını kabul etmesini sağlayan Neyici Toyin ve müritleri gibi misyonerlerin çoğu da Tümed topraklarındaki Hohehota’da yetişmişti.
1579 ,1629 Arasında buddha’cı misyonerler öğretilerini yayarken yenileştirilmemiş olan Sakyapa ve Nyingmapa mezheplerini temel alıyorlardı.
Halha bölgesi de buraya gelen tibetli buddha’cıların etkisiyle sonunda bu dini kabul etti.
Ligdan Han (1604-1634)
Güney Moğolistan’ın Altan Hanın hâkimiyetine girmesinden ve Halha kabilesinin Batı Moğollarından Oyrat’ları yendikten sonra Dayan Hanın oğlu Gerasanca yönetiminde kuzeye doğru ilerlemeye başlamasından sonra, güney moğol kabileleri de doğuya doğru harekete geçti.
«Büyük kağan» sıfatını taşıyan Çahar kabilesinden Darayisun, Kingan sıradağlarının doğusuna, Liao Ho’ya gelerek, bugünkü Küriye banner’ini (idare bölgesi) yeni Çahar anayurdunun merkezi yaptı.
Bu arada Karaçin kabilesi de Darayisun’un terk ettiği topraklara, Yûen’lerin eski sayfiye yeri olan Kayping’e yerleşti.
Moğolların son büyük kağanı Ligdan Han (1604-1634) durumunu sağlamlaştırmak ve Mogolları Doğu Mançurya’dan gelen mançu tehlikesine karşı birleştirmek için çok çalıştı Fakat bu çabaları ne batıdaki Tümed ve Ordos kabilelerinin, ne de Karaçinlerin ye doğrudan doğruya kendi denetiminde olan dogu kabilelerinin (Horçin, Bağarin Darut, Dzalait v.b. gibi) ilgisini çekti! Mançulara karşı Ligdan Handan ilk yardım isteyenler Doğu Moğolları oldu.
1623’te Ligdan, topraklarının batısındaki Karaçinlerle savaştı; püskürtülen Karaçinlerden sağ kalanlar Mançuların hâkimiyetini kabul etmek zorunda kaldılar.
Ligdan ile Ming hanedanı arasında yapılan anlaşma Moğolların çökmesini önleyemedi.
1629’dan beri mançu ordusu, Ligdan’a karşı yürümek isteğini açığa vurmuştu; özellikle Orta Çin’deki ming ordusunu saf dışı bırakmak isteyen Mançular bu isteklerini 1632’de, Ligdan yollarını kesmeye kalkışınca gerçekleştirdiler.
Ligdan o tarihten sonra Köke Hota’daki Tümedler’i tehdit ederek, Tibet’e yürüdü.
Yol üstündeki Ordos ülkesini ve Cengiz Han mabedini yıktı; fakat 1634’te Çınghay gölü kıyılarında ansızın öldü.
Koyu bir buddha’cı olan Ligdan, hayatı boyunca sakyapa rahiplerinden Sarba Hutuhtu’nun öğütlerini dinlemiş, fakat son yıllarında onunla da bozuşmuştu.
Ligdan güçlü bir moğol krallığı kurmak gerektiğini, bu krallığın Mançuları durduracağını ve Doğu Asya’da yeni kurulacak dengede üçüncü bir kuvvet unsuru yaratacağını doğru olarak gördüğü halde, bu siyasî amaçlarını gerçekleştiremedi.
En büyük başarısı Buddha’cılıkta kutsal sayılan kitapları Moğolcaya tercüme ettirmesidir.
Bu iş için topladığı Moğolistan’daki en ünlü 35 rahip ve yazıcı 1628-1629’da 113 ciltlik eseri tamamladılar.
Tercüme için ayrıca daha eski metinlerden de yararlanıldı.
Mançu Hâkimiyeti
Ligdan Hanın ölümünden ve iki karısıyla küçük oğullarının Çahar kabilesinin geride kalanları ile birlikte teslim olmasından sonra, hemen bütün Güney ve Doğu Moğolları Mançuların hâkimiyetini kabul ettiler.
Teslim olduktan sonra mançu imparatorunun hizmetinde çalışmaya başlayan moğol soylularına imparator, soyluluk sıfatları verdi; yıllık gelir bağladı.
Bu prensler imparatorluk ailesinden prenseslerle evlendiler; moğol soylularının kızları da cariye olarak saraya kabul edildi.
Bu açıdan Mançularla en sıkı ilişkileri Doğu Moğollanndan Horçin kabilesi kurdu.
Güney ve Doğu Moğolistan her birinin başında Mançuların güvendiği soylu moğol ailelerinden seçilme yöneticiler bulunan 49 banner’e (eyalet) ayrılmıştı.
Yalnız Çaharlar Ligdan Hanın torunu Burni önderliğinde 1675’te ayaklandıkları için, bunların bir Moğol tarafından yönetilmesine izin verilmemişti ve mançu yöneticileri tarafından yönetiliyorlardı.
Gene de bütün Moğolların mançu hâkimiyetine girmeleri uzun zaman aldı.
XVII. yy .da yer yer birçok küçük isyan ve ayaklanma oldu; halk genellikle mançu yönetiminden hoşnut değildi.
Bu dönemde Kuzey Moğollanndan Halhaların Mançularla tek ilişkisi vergi vermekti, fakat 1688’de Cungarlann önderi Oyrat Galdan Bosugtu Han, bütün Moğolları içine alacak büyük bir moğol devleti kurmak amacıyla topraklarına girince, Halhalar, Mançularla daha sıkı siyasî ilişkiler kurmak zorunda kaldılar.
Buddha’cı yüksek rahiplerden Cebtsun Damba Hutuhtu gibi birçok moğol prensi de İç Moğolistan’a kaçarak Mançulara sığındı.
1691 ’de mançu imparatoru Kanghsi, Dolonner’de bütün halha prenslerinden sadakat yemini aldı.
Sonunda mançu ve moğol birliklerinin 1694’te Galdan’ı kesin bir yenilgiye uğratmaları üzerine Halhalar Kuzey Moğolistan’daki eski topraklarına döndüler.
Bu sırada Ruslar Kuzey Moğolistan’ı denetimleri altına almak için ilk teşebbüslere giriştiler.
1618’de İvan Petlin’in Köke Hoto’ya, Tümed’lere, yaptığı yolculuktan sonra rus tacirleri Moğollar ve Oyratlarla ticarete başladı.
Bir yandan da (1640-1641’de) Altın Hân yönetimindeki Kuzeybatı Mogolları rus birlikleriyle çarpışıyordu.
Rus nabız yoklayıcılan bu arada halha prensleriyle görüşmelere başladılar.
1665’te rus elçisi V. Bubennoy, prenslerle Urga’da (Ulan-Batur) buluştu ve Halhalann rus hâkimiyetini kabul etmelerini istedi.
Ertesi yıl Moğollar rus elçisi P. Kulvinskiy ile görüştüler.
Bu görüşmelerin sonucunda Selenginsk şehri kuruldu.
1667’de Barga bölgesinde bir moğol önderi olan Gantimur rus uyruğuna girdi, 1675’te Halha’lı elçiler Moskova’da görüşmelere başlamıştı.
Fakat ölöt’lerin halha topraklarını istilâ etmeleri, Halhaların son anda Mançulardan yardım istemelerine ve mançu hâkimiyetini kabul etmelerine yol açtı.
1689’daki Nerçinsk antlaşmasıyla Mançu Çin’i ve Rusya arasındaki sınır tespit edildi.
Mançular Moğolistan üstündeki hâkimiyetlerini sağlamlaştırabilmek için 1754-1758’de Cungarlann Batı Moğolistan’da başlayan bağımsızlık hareketini bastırmak zorunda kaldılar.
Cungar önderlerinden Amursana kaçtı ve 1757’de Sibirya’da çiçekten öldü.
Cungarlarla ölötler’in yenimesinden sonra Mançular bütün Moğolistan’a hâkim oldular.
Moğol prenslerinden çoğunun Çinlilere benzer bir hayat sürmesi, prenslerin sattığı geniş verimli topraklara birçok Çinlinin yerleşmesi ve mançu yöneticilerinin halk arasında yarattığı hoşnutsuzluk, XIX. yy.ın ortalarında Moğollar arasında huzursuzluğa ve milliyetçilik bilincinin doğmasına sebep oldu.
İlk yeraltı teşkilâtları mançu vergi siyasetine ve çinli göçmenlere karşı kuruldu.
Buddha’cılığın yozlaşmış biçimleri daha çok tenkit edilmeye bağlandı. Bazı iyi eğitim görmüş rahipler (bu arada Ordos’lu lama rahibi Dan Cilvangsil) hicivli bildirilerle genel hoşnutsuzluğu ve huzursuzluğu kışkırttılar. Bir moğollama’sı olan, ülkenin en ünlü şairi Rabcay de harekete katıldı.
Bu arada rus hâkimiyetinde yaşayan ve 1790’da îrkutsk’ta açılan ilk buryat okulunda eğitim gören Buryatlar da Moğolistan’da yeni fikirleri yayıyorlardı.
1783’ten sonra Doğu Moğol banner’i Ongniğud’da katolik misyonerler çalışmaya başlamıştı; daha sonra hıristiyan misyonerlerin faaliyeti bütün Moğolistan’ı etkiledi.
Yavaş yavaş bağımsızlık fikri Moğolistan’ın her köşesine giriyordu.
XX. yy. 1912’de Çin’de mançu hanedanının çökmesinden ve Çin cumhuriyetinin kurulmasından sonra Çarlık Rusyası’ndan yardım gören moğol prensleri, Çin’e karşı Moğolistan’ın bağımsızlığını ilân ettiler.
Kuzeybatıdaki Barga ve Mançurya’daki Horçin banner’leri bağımsızlıklarını kazanmaya çalıştılarsa da çin birlikleri bunların Dış Moğolistan’a katılmasını önledi.
Güney ve İç Moğolistan banner’leri Çin’e sadık kaldı.
Barga Moğolları ise Çin ile çarpışmaya devam etti, Çin 1915’te bunlara muhtariyet tanımak zorunda kaldı; fakat 1928’de bu hak geri alındı.
Dış Moğolistan’ın kurulması 1912’de Rusların Moğollara yardım etmesini öngören Rus-Moğol antlaşmasıyla gerçekleşti.
1911’den sonra İç Moğolistan’ın muhtariyeti Çin’in azınlıklar siyaseti yüzünden büyük ölçüde kısıtlandı.
Bu yüzden Japonlar Çin’e girdiğinde Moğollar Japonya’yı tuttu; bir kısmı da Dış Moğolistan’daJci yeraltı komünist faaliyetinin etkisinde kaldı.
Japon’lar Çin’in kuzeydoğusunu i§gal ederek 1932’de Mancuguo kukla hükümetini başa getirdiklerinde, Doğu Moğol banner’leri dört muhtariyet Hsingan (Kingan) bölgesi halinde yeniden teşkilâtlandı.
Moğollar böylece belli bir dereceye kadar mahallî ve kültürel muhtariyet elde ediyorlardı.
İç Moğolistan’da da japon işgali sırasında (1935-1937) bunlara benzeyen mahallî muhtar bölgeler kuruldu.
İkinci Dünya savaşının bitmesinden ve Japonların yenilmesinden sonra İç Moğolistan’daki bağımsızlık hareketleri komünist çizgide devam etti.
Anti komünist Moğol grupları yenildi; İç Moğolistan banner’leri Çin Halk cumhuriyeti içinde İç Moğolistan muhtar bölgesi adıyla yeniden teşkilâtlandı.