Müderris Nedir,Görevleri Nelerdir | Osmanlı Tarihi Bilgileri |
Müderris Nedir,Görevleri Nelerdir,Yüksek öğretim hocası, profesör.
Bugün kullanılan profesör kelimesi yerine, farsça öğretim yapan İran medreselerinde hâce ve arapça öğretim yapan, selçuklu,
osmanlı, Bağdat, Mısır. Şam v.d. İslâm ülkeleri medreselerinde müderris terimi kullanılırdı.
Bu terimin, ilk medresenin açıldığı, X. yüzyıldan sonra ortaya çıktığı sanılıyor.
Başlangıçta, öğretim kurumlarında, mabetlerde ders veren bütün yetkililere müderris denir ve medreseye de tanınmış bir müderrisin adı verilirdi.
Genellikle büyük medreselerde 4 müderris bulunur, her müderrisin yanına 20 talebe verilirdi.
Başlangıçta müderrislik resmen verilmiş bir paye değildi.
Elkitapları çıktıktan sonra özellikle selçuklu ve osmanlı medreselerinde ders vermek bazı kurallara bağlandı ve müderris olabilmek için belli bir öğrenim ve eğitimden geçme şartı konuldu, resmî bir paye olarak müderrislik icazetle verilmeye başlandı.
İlk müderrisler, daha çok, hadis, fıkıh, tefsir, kelâm gibi Kur’an’a dayanan din bilgileri okutur ve okuttukları ilimlere göre derecelere ayrılırdı.
Yıldırım Bayezid’den Fatih Sultan Mehmed’e kadar gelen medreseler, telvih, miftah ve haşiyei tecrid okutan medreseler olarak üçe ayrıldı.
Bilimlerin çoğalması sonucu müderris kavramının da sınırları genişledi, önceleri yalnız cami, mescit ve din öğretimi yapan kurumlarda ders veren görevlilere müderris denirken, sonraları riyaziye, heyet, tıp, hikmet, ilâhiyat, nebatat, simya, tabiiye okutanlara da müderris dendi.
Müderrisler, ders verdikleri öğrenim kurumlannm niteliklerine göre sınıflara aynldı.
Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethinden sonra medreselere yeni bir düzen getirdi; 8 medreseye Molla Zeyrek, Ali Tusî ye Molla Abdülkerim’i müderris olarak tayin etti; derslerinde bulundu.
Hocazade Mevlânâ Muslihiddin Kestelânî ve Hatipzade bu medreselerde müderrislik yaptılar.
İstanbul’da Fatih ve Süleymaniye; Mısır’da Kahire; Irak’ta Bağdat medreselerinde ders verenler birinci sınıf müderrislerdi.
Medreseler sünnî, şiî, şafiî, hanbelî ve malikî mezheplerine göre değişik inançlara bağlı kuruluşlar olduğu için müderrisler arasında da bu ayrılık vardı.
Edirne ve Bursa müderrislerine devriye müderrisleri denirdi.
Medine, Bağdat, Kahire, İstanbul illerinde, müderrislerin başında reisül müderrisin (müderrisler başı) unvanını taşıyan bir yetkili bulunurdu.
Buna dârülhadis müderrisi de denirdi.
Bunlar Mahrec mevleviyetleri olarak Kudüs, Halep, Galata, İzmir, Sofya, Trabzon’a tayin edilirdi.
Mûsilei Süleymaniye müderrislerine kadar olanlara kibârı müderrisîn denirdi.
Osmanlı medreselerinde önceleri birer müderris bulunurdu, Mehmed IV zamanında 3 müderris bulunması öngörüldü.
Tanzimattan sonra kurulan yüksek öğretim kurumlarmda görev alan yetkililere yine müderris dendi, derecelerine göre müderris muavini (bugün doçent), müderris (bugün profesör) adları verildi.