Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Mülki Teşkilat Nedir,Görevleri | Osmanlı Tarihi |

Mülki Teşkilat Nedir, Mülki teşkilat terimi, İdari teşkilattan daha dar anlam taşır.

İdari teşkilat, bütün kamu tüzel kişilerinin içinde yer aldığı bir hukukî bütünü ifade eder.

Buna karşılık mülkî teşkilât, yalnız devlet kamu tüzel kişisinin ülkedeki teşkilâtıdır.

Mülkî teşkilât, devlet tüzel kişisinin bütünü de değildir.

Bu terim içine askerî kuruluşlar ve bunlara ilişkin sırf askerî hizmetler gören personel girmez.

Mülki teşkilât denince, sadece, bir merkezî idare olarak görünen devletin, merkezde ve taşradaki kuruluş ve uzantıları anlaşılır.

Türkiye’de bugünkü teşkilâtın temel esasları, Anayasada gösterilmiştir.

Ancak, özellikle Tanzimat sonrası teşkilâtı, Cumhuriyet dönemine ve bugünkü mülkî teşkilâta öncülük etmiş ve kaynak olmuştur.

Tanzimat öncesi devre, son dönemindeki ıslahat hareketleri bir yana bırakılırsa, bugünün teşkilât ve kurumlarına benzemez.

Merkezde sadrazam, şeyhülislâm, vezirler, defterdarlar, yeniçeri ağası; taşrada, mülkî taksimata uygun olarak beylerbeyleri ve sancakbeyleri vardı.

Merkezde dört önemli kapı hizmet görüyordu.

Bugünün bakanlıklarına benzetilebilecek olan kapıların başlıcaları şunlardı: Paşa (veya Sadrazam) kapısı; Şeyhülislâm kapısı; Defterdar kapısı; Yeniçeri (veya Ağa) kapısı.

Bu daireler, kişilere bağlı olduğundan, ayrı ve özel binalarda bulunmuyordu.

Ayrıca, bugünkü anlamda bit organ sayılmamakla bitlikte, Divan’ı Hümayun ve öteki divanlar da faaliyet gösteriyordu.

Osmanlı devletinin çöküş dönemine girmesi üzerine, askerî ve mülkî teşkilâtta ıslahat tedbirlerine başvuruldu.

Islahatın ilk zamanlarında, askerî ve mülkî teşkilât birbirine bağlıydı.

Sonradan bu iki kurulup birbirinden ayrıldı. Ayrıca, idatî faaliyetlerinde işbölümü esasını sağlamak amacıyla bazı nezaretler kuruldu.

Meselâ sadrazama bağlı olan kâhya, bey ve reisülküttaplik, bir nezaret durumuna getirildi; birincisine Umuru Mülkiye nezareti, ikincisine de Hariciye nezareti adı verildi; öte yandan Ticaret nezareti kuruldu.

Sonradan Umuru Mülkiye nezareti, Dahiliye nezareti adını aldı.

Bu şekilde işbölümü, sadrazamlığın da niteliğini değiştirdi; bu makama, Mahmud Iİ’nin emriyle başvekâlet unvanı verildi.

Tanzimatı hazırlayan bu ıslahat hareketleri, özellikle mülkî teşkilâtı değiştirerek geliştirdi ve devletin görünüşünü de, bugünkü sisteme yaklaştırdı.

Tanzimat, mülkî teşkilât bakımından, özellikle Mahmud II devrinde konulan ilkelerin devamı oldu, îdarede tevsii mezuniyet (yetki genişliği) ilkesi kabul edildi.

Bu ilke, merkezin sıkı baskısını biraz hafiflet

mek ve işlerin gecikmesini önlemek için, valilere icraî kararlar alma, denetleme ve belli bir alanda serbestçe hareket edebilme yetkisini verdi.

Yetki genişliğine daha belirli bir biçimde yer veren Tanzimat, yeni bir mülkî taksimat da getirdi.

Buna göre ülke eyaletlere, eyaletler sancaklara, sancaklarda kazalara ayrılıyordu.

Bazı sancaklar da herhangi bir eyalete bağlı tutulmadı ve doğrudan doğruya merkeze bağlandı.

Eyaletlerin yönetimi valilere verildi, öteki bölünmelerin adları zaman zaman değişiklikler gösterdi: liva, kaza, kariye gibi.

Müstakil sancakların başında mutassarrıf’lar vardı.

Eyaletlerin sıkı bir merkeziyet ilkesiyle yönetilmesi, merkezin işlerini çoğalttığı ve mahallî işleri aksattığı için, bu bölüme değişik bir hukukî düzen ‘yerilmek istendi ve hazırlanan nizamname ile sistem kısmen değiştirilerek, adı zaten vilâyet olan eyaletlerdeki adlî işler, ıdarî işlerden ayrıldı.

İkinci Meşrutiyeti (1908) takip eden anayasa düzenine uygun olarak, 26 mart 1913’te İdare Umumiye Vilâyet Kanunu Muvakkati yürürlüğe konuldu ve bugünkü il, teşkilâtının temeli atıldı.

Bu geçici kanunun il özel idaresine ilişkin kısmı, bir kanun niteliği almış olarak bugün de yürürlüktedir.

Cumhuriyet dönemi müikî teşkilâtı, Osmanlı devleti son döneminin izlerini önemli ölçüde taşır.

Ancak, başta laiklik ilkesi olmak üzere Cumhuriyet olarak nitelenen devlet biçiminin gerektirdiği zorunlu değişiklikler de kabul edildi; İkinci Cumhurriyet anayasası olan 1961 Anayasası da yeni bazı ilkeler getirdi.

Bir yanıt yazın