Osmanlı İmparatorluğunun Çöküşü
Osmanlı imparatorluğunun çöküşü,Osmanlı imparatorluğunun çöküş nedenleri,Osmanlı imparatorluğunun çöküşü ne zaman,Osmanlı imparatorluğunun çöküş nedenleri nelerdir maddeler halinde,Osmanlı imparatorluğu çöküş dönemi,Osmanlı imparatorluğu çöküş tarihi,Osmanlı devletinin çöküş nedenleri dış nedenler,Osmanlı devletinin çöküş nedenleri iç nedenler,Osmanlı İmparatorluğunun Çöküşü,Osmanli devletinden ayrilarak bagimsiz bir devlet olan Kirim, bagimsizligini uzun süre koruyamadi.
Rus generali Potemkin Kirim’a girerek bu ülkeyi Rusya’ya kattigini ve Kirimlilarin bundan böyle Rus tebaasi olduklarini ilan etti(1783).
Küçük Kaynarca antlaşmasinin Osmanli kamuoyu ve devlet adamlari üstünde büyük etkisi oldu.
Devlet ilk defa bir Islam ülkesini kaybetmişti.
Kirim’in Ruslardan kurtarilmasi vaz geçilmez bir amaç oldu.
Alti yil süren savaşlar sirasinda Osmanli ordulari Ruslar karşisinda başari gösteremedi.
Bu durum Osmanli devletinin düşmani olan Avusturya ve Rusya’nin Osmanli topraklarini paylaşmak üzere kendi aralarinda anlaşmalarini sagladi.
Osmanli devletinde ordunun yeniden düzenlenmesi gerektigi ortaya çikti ve modern usullerin kabulü düşüncesi benimsendi.
Çeşme’de Osmanli donanmasinin yakilmasindan sonra yeni ve modern bir donanmanin yapimina girişildi ve deniz subayi yetiştirmek için Mühendishanei Bahrii Hümayun açildi(1776).
Avrupa’dan gemi yapim ustalari, topçu subaylari getirildi ve askeri konularla ilgili kitaplarin tercümesine başlandi.
Osmanlı devleti 1787’de Kırım’ı geri almak için Rusya’ya savaş açtı.
Osmanlı ordusu daha cepheye hareket etmeden Avusturya, Rusya ile anlaşması uyarınca Osmanlı devletine savaş ilan etti; Osmanlı orduları iki cephede savaşmak zorunda kaldı.
Savaşın ilk yılında Avusturya’ya karşı başarılı sonuçlar alındı; fakat Rusya karşısında savaşlar başarısızlıkla sonuçlandı.
Bu savaş sırasında Prusya ve İsveç ile birleşen Osmanlı devleti; Avusturya ve Rusya’ya karşı ittifak yaptı.
Fransız devrimi ve Osmanlı-Prusya antlaşması, Avusturya’yı savaşı durdurmak zorunda bıraktı.
Avusturya ile Ziştovi(sviştov) antlaşması imzalanarak savaşa son verdi(1791); antlaşma gereğince Avusturya savaş sırasında Osmanlılardan aldığı toprakları geri verdi.
Avusturya’nın savaştan çekilmesi durumu değiştirmedi.
Ruslar karşısında yenilgiler devam etti.
Osmanlı-Rus savaşı Yaş antlaşmasıyla sona erdi(1792).
Bu antlaşmada Osmanlı devleti Kırım’ın Ruslar tarafından işgalini kesin olarak kabul etti.
Özi eyaleti Rusya’ya bırakıldı.
Rusya da, savaşlar sırasında işgal etmiş olduğu kale ve şehirleri geri verdi.
Böylece Osmanlı imparatorluğu Kırım’ı geri alma isteğinden kesin olarak vaz geçmek zorunda kaldı.
İki uzun savaş, Osmanlı ordularının geriliğini ve zayıflığını gösterdi.
Osmanlı-Rus-Avusturya savaşları devam ederken Osmanlı tahtına 3.Selim geçti. 3.Selim şehzadeliğinde ve padişahlığı dönemindeki iki büyük savaşta(1768-1774;1787-1792) Osmanlı ordularının Avrupa devletlerinin ordularına göre geri kaldığını; yüz bin kişilik Osmanlı ordusunun sayıca az, fakat disiplinli ve modern ordularına yenildiğini gördü.
Padişah olunca modern ve çağın gerektirdiği şartlara sahip bir ordu kurulması ve çeşitli alanlarda ıslahat yapılması için harekete geçti.
Nizamıcedid adında, Yeniçeri ocağından başka bir ordu kuruldu.
Yeniçeri ocağı, Topçu ocağı, Humbaracı ocağı ve tımarlı sipahiler ile donanmanın yeniden düzenlenmesi yoluna gidildi.
İlk defa Londra, Paris, Viyana, Berlin gibi Avrupa’nın büyük başkentlerinde devamlı elçilikler kuruldu.
Osmanlı devleti bu işlerle uğraşırken Mısır, Fransa’nın saldırısına uğradı(1798).
Mısır’daki Osmanlı kuvvetleri Napolyon Bonopart kumandasındaki Fransız kuvvetleri karşısında geriledi.
Mısır, kolaylıkla Fransızlar tarafından işgal edildi.
Fransa’nın Mısır’ı ele geçirmesi, Akdeniz’de Fransız üstünlüğünü çekemeyen İngiltere ve Rusya’da tepkiyle karşılandı.
Amiral Nelson kumandasında İngiliz donanması Ebukir’de Fransız donanmasını yaktı.
Osmanlı devleti önce Rusya(1798), sonra da İngiltere ile Fransa’ya karşı anlaştı (1799).
Osmanlı ve Rus gemilerinden meydana gelen bir donanma Akdeniz’e çıktı.
Fransızlar tarafından işgal edilmiş olan adalar geri alındı.
Bu deniz savaşları sırasında Napolyon, Suriye’yi almak için Akka kalesini kuşattı; fakat yenilerek Mısır’a geri çekildi (1799).
Bir süre sonra da Mısır’daki Fransız ordusunun kumandasını general Kleber’e bırakarak Fransa’ya gitti.
Mısır’daki Fransız ordusu Napolyon’dan sonra Osmanlı-İngiliz kuvvetlerine karşı koyamadı ve Mısır’ı boşalttı (1801).
Fransızların Mısır’dan çekilmesinden sonra Osmanlı devletiyle Fransa arasında dostluk yeniden kuruldu.
Bu durum Osmanlılar ile Rusya arasında savaş çıkmasına (1806-1812) sebep oldu.
Ruslar savaş ilan etmeden Eflak-Boğdan’a saldırdılar(1806).
Savaşın başlamasından kısa bir süre sonra İngiltere, Osmanlı devletini Rusya ile barışa zorlamak için donanmasını Çanakkale boğazından geçirerek İstanbul önlerine gönderdi, fakat İngilizlerin İstanbul’u tehdidi bir sonuç vermedi; İngiliz donanması çekilmek zorunda kaldı (1807).
İngilizlerin Mısır’a çıkarma yapması, Akdeniz’deki Rus donanmasının da Bozcaada’yı ele geçirmesi bir sonuç vermedi.
Fransızlarla dost kalan Osmanlılar, Rusya ile savaşı sürdürdüler.
Bu savaş devam ettiği sırada İstanbul’da 3.Selim’e ve Nizamıcedide karşı Kabakçı isyanı çıktı
3.Selim tahttan indirildi, yerine 4.Mustafa geçti.
3.Selim zamanındaki yenilik hareketleri son buldu; yenilik taraftarlarının bir kısmı öldürüldü (1807), bir kısmı da Rusçuk’ta bulunan Alemdar Mustafa Paşanın yanına kaçmayı başardı
. Bunlar 3.Selim’i tekrar tahta geçirmek için teşebbüse geçtiler.
Alemdar Mustafa Paşa ordusuyla birlikte, görünüşte 4.Mustafa’ya bağlılığını bildirmek, aslında 3. Selime tekrar tahta geçirmek için İstanbul’a geldi; fakat 3.Selim’i tahta geçirmek istediği gün, 3.Selim, 4.Mustafa’nın emriyle öldürüldü.
Alemdar, 4.Mustafa’yı tahttan indirerek yerine 2.Mahmud’u geçirdi (1808); kendisi de sadrazam oldu.
Yeni padişahın ve alemdar Mustafa Paşanın ilk işi 4.Mustafa tarafından kaldırılan Nizamı cedidi tekrar kurmak oldu; fakat bu ad kullanılmadı.
Yeni orduya Sekbanıcedid adı verildi.
Yeniçeriler, bu hareketin de karşısına çıktılar; Babıâli’yi basarak Alemdar Mustafa Paşayı öldürdüler(1808).
Asiler bu arada 2.Mahmud’u tahttan indirerek yerine 4.Mustafa’yı padişah yapmak istediler.
2.Mahmud, kardeşi 4.Mustafa’yı öldürterek Osmanlı hanedanının tek erkeği olarak kaldı.
Asilerin de istekleri gerçekleştirilemedi, aşama Sekbanı cedit de kaldırıldı.
-Rus savaşı bu olaylar sırasında devam ediyordu.
Rusçuk, Yer göğü ve Niğbolu’yu alan Ruslar, Lofça’ya(Loveç) girdiler.
Osmanlı-Rus savaşına, Bükreş antlaşmasıyla son verildi(1812).
Buna göre Rumeli’de Prut ırmağı her iki devlet arasında sınır kabul edildi.
Anadolu sınırı da savaştan önceki durumuna getirildi; Eflak-Boğdan Osmanlı devletine geri verildi.
Bükreş antlaşmasından sonra Osmanlı devletini uğraştıran en önemli mesele Rum isyanları oldu.
1814’te Odesa’da , bazı Rum tacir ve aydınlarının kurduğu gizli Etniği Eter ya cemiyeti, Yunanlılar arasında propaganda yaparak isyan ortamını hazırladı; ancak, Rumların her çeşit faaliyetini öğrenen Yanya valisi Tepe delenli Ali Paşa onlara isyan etmeleri için fırsat vermiyordu.
Tepe delenli Ali Paşanın isyan etmesi ve Babıâli’nin gönderdiği ordulara yenilerek öldürülmesi üzerine(1821) Rumlar büyük bir engelden kurtuldular.
Bu olaydan hemen sonra Mora Rumları ayaklandı.
Bütün Mora asilerin eline geçti.
Osmanlı devletinin Mora’ya gönderdiği ordular isyanı bastıramadı.
2.Mahmud, Mısır valisi Mehmed Ali Paşadan yardım istemek zorunda kaldı.
Mora ve Girit valilikleri Mehmed Ali Paşaya verildi.
Mehmed Ali Paşa da İbrahim Paşa kumandasında bir mısır ordusunu Mora’ya gönderdi (1824).
İbrahim Paşa asileri yendi.
Mora da asilerin eline geçmiş olan şehir ve kasabalar geri alındı.
Mısır ordusunun işe karışmasına İngiltere ve Rusya tepki gösterdi.
Ege denizine kuvvetli bir mısır ordusunun ve donanmasının yerleşmesini her iki devlet istemediği için Petersburg’da imzaladıkları bir antlaşma ile, Mora da Osmanlı devletine vergi veren muhtar bir yunan devletinin kurulmasına karar verdiler (1827).
İmzalanan bu antlaşmaya daha sonda Fransa da katıldı.
Osmanlı devleti İngiltere, Fransa ve Rusya’nın tekliflerini içişlerini bir karışma olarak kabul etti ve reddetti.
Üç müttefik devlet Osmanlılara baskı yapmak için donanmalarını Mora sularına gönderdiler.
Müttefik donanması Navarin’de Osmanlı-Mısır donanmasını yaktı (1827).
Rusya da savaş ilan etti.
Osmanlı devleti 1826’da yeniçeri ordusuna kaldırmış ve yerine Asakiri Mansurei Muhammedive adı altında yeni bir ordu kurulmasına karar vermişti; fakat yeni ordu henüz kuruluş halindeydi.
Ruslar Eflak ve Boğdan’ı aldıktan sonra Tuna kıyısında Kalas, İbrail, İakçı, Tolçi, Maçin ve Silistre kalelerini ele geçirerek Balkanları aştılar ve Edirne’ye kadar ilerlediler.
Osmanlı devleti uğradığı bu yenilgi karşısında Rusya’dan barış istemek zorunda kaldı.
Yapılan Edirne antlaşması gereğince Rusya, Rumeli’de işgal etmiş olduğu yerleri Osmanlı devletine geri verdi.
Prut ırmağı eskiden olduğu gibi iki devlet arasında sınır oldu.
Doğu Anadolu’da Anapa, Poti, Ahıska Ruslara bırakıldı.
Erzurum, Kars ve Doğubeyazıt Osmanlı devletinde kaldı.
Osmanlı devleti on milyon altın savaş tazminatı vermeyi kabul etti (1829).
Bu antlaşmadan sonra Osmanlı devleti bağımsız bir yunan devletinin kurulmasını da kabul etmek zorunda kaldı (1830).
Cezayir, Fransa tarafından işgal edilerek Osmanlı devletinden ayrıldı (1830).
Osmanlı imparatorluğu bu olaylardan sonra Mısır valisi Mehmed Ali Paşanın isyanıyla uğraşmak zorunda kaldı.
Rum isyanları sırasında Mehmed Ali Paşaya Girit ve Mora valilikleri verilmişti.
Mora da bağımsız yunan devletinin kurulmasından sonra Mehmed Ali Paşa Suriye valiliğini kendisine verilmesini istedi; istekleri kabul edilmeyince Akka kalesini kuşattı; bunun üzerine asi ilan edildi (1832).
Ağa Hüseyin Paşa Mısır, Girit ve Suriye valisi tayin edilerek Mehmed Ali Paşaya karşı görevlendirildi.
Mısır ordusu kumandanı İbrahim Paşa, bütün Suriye’yi ele geçirdikten sonra Beylan’da Osmanlı ordusunun başına Reşid Mehmed Paşa serasker tayin edildi.
İbrahim Paşa bütün Çukurova’yı işgal ettikten sonra Konya’ya geldi.
Burada yapılar ikinci bir savaşta Osmanlı ordusu tekrar yenildi.
Mısır ordusu Kütahya’ya kadar ilerledi.
Mehmed Ali Paşaya karşı koymak için elinde kuvvet kalmayan 2. Mahmud, Rusya’ya başvurdu ve yardım istedi.
Bir Rus donanması İstanbul’a gelerek Büyükdere’de demirledi.
Bunun dışında 15 000 kişilik bir Rus ordusu da Beykoz’a yerleşti.
Rusya’nın kara ve deniz kuvvetlerinin İstanbul’a gelmesi İngiltere ve Fransa’yı endişelendirdi.
Bu iki devlet Mehmed Ali Paşa ile 2.Mahmud arasında arabuluculuk yaparak meseleye bir çözüm yolu bulmaya çalıştılar; sonunda Kütahya barışı yapıldı.
Buna göre Mısır ve Girit valiliklerinden başka Suriye valiliği Mehmed Ali Paşaya Adana valiliği de İbrahim Paşaya verildi (1833).
Mısır meselesinin bu şekilde çözümünden sonra Hünkar İskelesi antlaşması yapılarak Rus kuvvetleri İstanbul’dan çekildi (1833).
Hünkar İskelesi antlaşmasına göre Rusya, padişah istediği zaman yardım kuvvetler göndermeyi, padişah da bu kuvvetlerin masraflarını karşılamayı kabul ediyordu.
Antlaşmanın gizli maddesindeyse Osmanlı devleti Çanakkale ve İstanbul boğazlarını Fransa ve İngiltere savaş gemilerine kapamayı taahhüt ediyordu; buna karşılık Rus donanması istediği zaman Akdeniz’e geçebilecekti.
Mehmed Ali Paşa ile Osmanlı devleti arasında imzalanan Kütahya barışı devamlı olmadı.
1839’da iki ordu arasında savaş başladı.
Nizip’te yapılan savaşta Osmanlı ordusu yine yenildi (1839).
Bu yenilgi haberi İstanbul’a gelmeden 2. Mahmud öldü, yerine oğlu Abdülmecid geçti.
İngiltere, Fransa, Avusturya, Prusya ve Rusya Babialiye bir nota vererek Osmanlı hükümetinin tek başına Mehmed Ali Paşa ile görüşmemesini istediler.
Londra’da Osmanlı devletinin ve beş Avrupa devletinin katıldığı bir konferans toplandı (1840).
Bu konferansta Mısır valiliğinin veraset yoluyla, Suriye valiliğinin de yaşadığı sürece Mehmed Ali Paşaya bırakılmasına karar verildi.
Mehmed Ali Paşa bu kararları kabul etmediğinden savaş hazırlıklarına başlandı.
İngiliz donanması Beyrut’u bombaladı.
Fransa dışında bütün devletlerin aleyhine döndüğünü gören Mehmed Ali Paşa, Suriye’yi de bırakarak yalnız Mısır valiliğiyle yetinmek zorunda kaldı (1840).
Mısır meselesinin çözümünden sonra Boğazlar meselesinin çözümü için Londra’da ikinci bir konferans toplandı (1841).
Bu konferansta alınan kararlara göre Boğazlar bütün milletlerin savaş gemilerine kapatıldı.
Mısır meselesinin çözümünden kısa bir süre önce Osmanlı devleti Tanzimat fermanını ilan etmişti (1839).
Bu ferman gereğince padişah, mülkiyet hakkına saygı gösterileceğini, vergilerin belli ve adil bir ölçüde toplanacağını, askerlik için belli bir süre tayin edileceğini, mahkemelerin açık olacağını, mahkeme kararı olmadan kimsenin idam edilmeyeceğini ve bu fermanda tanınan hakların her dinden olanlara uygulanacağını bildiriyordu.
Böylece Osmanlı imparatorluğunda Tanzimat devri başladı.
Tanzimat’tan sonra Osmanlı devleti Lübnan meselesiyle uğraşmak zorunda kaldı.
Lübnan’da Müslümanlarla (Dürziler), Hıristiyanlar (Maruniler) arasında vergi toplama meselesinden çıkan bir olay (1841) üzerine serasker Mustafa Nuri Paşa Lübnan’a gönderildi.
Mustafa Nuri Paşa, Hıristiyan Şihab ailesinden olan Lübnan emiri Mir Kasımı azlederek Ömer paşaya Lübnan emiri tayin etti.
Ancak Fransa, Hıristiyanların koruyucusu olarak ortaya çıktı; Osmanlı devleti, Fransa’nın protestosu karşısında Ömer paşayı azlederek biri Müslüman öteki Hıristiyan olmak üzere iki kaymakam tayin etti; fakat olaylar yatışmadı.
Babıali, olağanüstü yetkilerle hariciye nazırı Şekib Efendiyi Lübnan’a gönderdi.
Şekib Efendi halkın elindeki silahları toplatmaya başladı; bu davranış olayları daha da büyüttü; kaymakamlar tutuklandı.
Fransa, donanmasını Lübnan’a göndererek karaya asker çıkaracağını bildirince Şekib Efendi Hariciye nazırlığından azledildi; tutuklananlar serbest bırakıldı, yeni bir idare şekli kuruldu (1846).
Buna göre Lübnan biri Dürzi.
Öteki Maruni iki kaymakamın yönetimine verildi; her kaymakamın eteki dinden bir yardımcısı olacak, Bunun dışında maiyetlerinde on iki kişiden kurulu bir meclis bulunacaktı.
Bu meclislere idari, adli ve mali yetkiler verildi.
Lübnan, her yıl yalnız 3500 kese vergi ödeyecekti.
Avrupa’da çıkan 1848 ihtilalleri Osmanlı devleti üstünde de etkisini gösterdi: Eflak ve Boğdan’da ihtilaller çıktı.
Osmanlı devleti bu hareketleri Rusya’nın yardımıyla bastırdı.
Avusturya’ya karşı isyan ederek başarıya ulaşamayan ve Osmanlı devletine sığınan Macar mültecileri de Babıali için önemli bir mesele oldu.
Osmanlı devleti, Avusturya ve Rusya’nın ütün baskılarına rağmen bu mültecileri onlara teslim etmedi.
Mülteciler meselesinden sonra Osmanlı devletiyle Rusya arasında Kutsal yerler meselesi çıktı.
Rusya, İstanbul’a Prens Mençikov’u göndererek, Filistin’de Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen Kamame kilisesi, İsa’nın mezarı ve Meryem’in türbesi üstünde Ortodoksların hak ve imtiyazlarını korumak bahanesiyle Osmanlı devletine baskı yaptı; aslında bu davranışın sebebi Osmanlı imparatorluğunu ve Osmanlı Hıristiyanlarını Rus himayesi altına almaktı.
Osmanlı devleti Mençikov’un isteklerini Fransa ve İngiltere’nin de teşvikiyle reddetti (1853).
Bu olay, Kırım savaşının çıkmasına sebep oldu.
Osmanlı devleti Tuna boyunda tek başına, Kırım’da ise Fransa, İngiltere ve Piemontea krallığıyla birleşerek Rusya’ya karşı savaştı.
Savaş, Rusya’nın yenilgisiyle sona erdi ve Paris antlaşmasına göre (1856), Osmanlı devleti bir Avrupa devleti olarak kabul edildi; topraklarının bütünlüğü antlaşmayı imzalayan devletlerce garanti altına alındı.
Karadeniz’de hiçbir devletin savaş gemisi bulundurmaması kabul edildi.
Osmanlı devleti, Paris antlaşması imzalanmadan önce Islahat fermanını ilan etti (18 şubat 1856).
Bu fermanla, Hıristiyan ve Müslüman bütün tebaasını eşit kabul ettiğini bildiriyordu.
Paris antlaşmasının imzalanmasından sonra Osmanlı devleti barış devrine girmekle birlikte iç karışıklıklar devam etti.
Cidde’de hac mevsiminde Müslümanlar, Hıristiyanlara saldırdılar.
Bu arada Fransız ve İngiliz konsolosları da öldürüldü.
Cidde’ye gelen Fransız v İngiliz savaş gemileri şehri bombaladı.
Şehir ileri gelenlerinden on iki kişi idam edildi.
Lübnan’da Dürziler ile Maruniler arasında yeni olaylar çıktı; Dürziler Marunilere saldırdı, bir çok Hıristiyan öldürüldü (1860).
Lübnan olaylarının büyümesinden sonra Şam’da da Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında karışıklıklar çıktı.
İçlerinde Hollanda ve Amerika konsoloslarının da bulunduğu bir çok Hıristiyan öldürüldü, malları yağmalandı.
Fuad Paşa olay yerine gönderilerek olayın suçluları cezalandırıldı.
Avrupa devletleri, Lübnan’a ve Suriye olaylarına müdahale ettiler.
Fransa, Lübnan ve Suriye’ye birlikler gönderdi (1860).
Lübnan için yeni bir nizamname hazırlandı.
Buna göre Lübnan, Hıristiyan bir vali tarafından idare edilecek, valinin başkanlığında her cemaatten iki kişinin katılmasıyla meydana gelecek bir meclis kurulacak, Lübnan altı kazaya ayrılacak, asayiş, yerli kuvvetler tarafından sağlanacak, vergi gelirleri yalnız mahalli ihtiyaçlar için sarf edilecekti (1861).
Bu olaylar sırasında Abdülmecid öldü, yerine Abdülaziz Osmanlı tahtına geçti.
Onun tahta geçmesinden sonra Balkanlarda yeni olaylar çıktı.
Rusya’daki Panslavistlerin teşvikiyle hersek Hıristiyanları, Mostar’daki yabancı devlet konsoloslarına baş vurarak, Osmanlı memurları ve mahalli idare nezdinde Hıristiyanların çıkarlarını korumak için, bir kocabaşının tayini, kiliselerin serbestçe yapılması, okulların açılabilmesi, Osmanlı askerlerinin geri alınması, çiftlik sahiplerine ürünün yalnız dörtte birinin verilmesi ve bunun kendi temsilcileri tarafından alınması, vergilerin ev başına maktu olarak kocabaşılar tarafından toplanmasını istediler.
Osmanlı devleti Herseklilerin bu isteklerini kabul etmedi ve Ömer Paşa kumandasında kuvvetler gönderdi.
Ömer Paşa, asileri dağıttı.
Hersek asilerine yardım eden Karadağlıları yendi (1861).
İsyanın bastırılmasından sonra Girit’te ayaklanma oldu.
Asiler, Yunanistan’dan subay ve silah yardımı alıyordu.
Ömer paşa asileri yenerek ellerindeki silahları aldı.
Ömer Paşanın başarıları üzerine Avrupa devletleri Girid’e milletlerarası bir komisyon gönderilmesini istediler.
Osmanlı devleti buna meydan vermemek için sadrazam Ali Paşayı Girid’e gönderdi.
Ali Paşa, önce Girit’te bir genel af ilan etti, her nahiyeden iki temsilcinin katılmasıyla bir genel meclis kuruldu; burada adanın yerli halkının şikayetleri dinlendikten sonra bir fermanla Girid’in yeni düzeni ilan edildi (1868).
Bu fermana göre adanın vergisi yalnız mahalli ihtiyaçlar için sarf edilecek, valinin, biri Müslüman biri Hıristiyan iki yardımcısı olacak, adada Hıristiyan halkın çoğunlukta bulunduğu kazalara Hıristiyan mutasarrıflar tayin edilecek, mahkemeler Müslüman ve Hıristiyan üyelerden meydana gelecekti.
Alınan bu tedbirler Girit’te karışıklığı yatıştırdı.
Sonra Hersek’te yeni olaylar meydana geldi.
Hersek sancağına bağlı Nevesin kazası halkından 160 kişilik bir topluluk, vergilerin ağırlığından şikayet ederek Karadağ’a sığındı.
Bunlara karşı asker gönderilmedi; olay bütün Hersek’e yayıldı.
İsyan, kısa bir süre sonra Bosna Hıristiyanlarına da sıçradı.
Avrupa devletleri, bu olaylardan Osmanlı devletinin iç işlerine karışmak için yararlandı.
Avusturya başvekili kont Anrassy, Osmanlı devletine bir nota vererek Rusya, Almanya ve Avusturya’nın bu konuda düşüncelerini bildirdi.
Andrassy, notasında Hıristiyan tebaa için tam bir din ve ayin serbestliğini, aşar vergisinin kaldırılmasını, vilayet meclislerinin Hıristiyan ve Müslümanlardan meydana gelmesini, vergilerin mahalli ihtiyaçlara harcanmasını istedi (1876).
Osmanlı devleti bu notayı kabul ederek dört hafta içinde silahını teslim edenlerin affedileceğini bildirdi; fakat asiler u teklifleri kabul etmediler ve Karadağlılarla birleşerek savaşa devam ettiler.
Hersek isyanları devam ederken Bulgarlar da ayaklandı.
Filibe’deki asiler, bir Bulgar olan Rum konsolosunun teşvikiyle harekete geçtiler (1876).
Pazarcık ve Filibe’ye bağlı Müslüman köyleri yakıldı.
Bulgarlara karşı askeri birlikler gönderilerek isyan daha fazla yayılmadan bastırıldı.
Bulgaristan olaylarının başlamasından kısar bir süre sonra Selanik’te Müslüman olan bir Bulgar kızının Bulgarlar tarafından kaçırılması üzerine çıkan olaylarda Fransız ve Alman konsolosları öldürüldü.
Bunun üzerine Fransa, Almanya, Rusya, Avusturya ve İtalya donanmalarını Selaniğ’e gönderdi.
Bunların askısıyla olayda suçlu görülenler idam edildi (1876).
Bulgaristan olayları ve Selanik meselesi Avrupa devletlerinin Osmanlı devletine yeni bir nota vermelerine sebep oldu (Berlin memorandumu).
Bu notada Selanik olayı gibi olaylarda, Avrupa devletlerinin donanmalarını göndererek silahlı müdahalede bulunacağı bildiriliyor, Andrassy notasının tam olarak uygulanması isteniyordu.
Bunun dışında Bosna – Hersek’te Osmanlı devletinin yapmayı kabul ettiği ıslahatın uygulanmasının konsolosların denetleyeceği bildiriliyordu.
Bu son olaylar üzerine, Mithat Paşa ve birçok Osmanlı Aydını, devletin kurtulması için tek çare olarak “Meşruti bir idare”düşündüler.
Abdülazizi tahttan indirilerek yerine 5. Murat getirildi (1876); Kanuni Esasi hazırlıklarına başlandı.
5. Murat’ın , tahta geçirildiği gün çıkan olay yüzünden akli dengesi bozuldu ve kısa bir süre sonra tahttan indirilerek yerine 2. Abdülhamit getirildi.
Bu olaylar sırasında Sırbistan ile Karadağ Osmanlı devletine karşı birleştiler; Sırbistan Osmanlı devletine savaş ilan etti (1876).
Sonra Karadağ da Sırbistan’a katıldı.
Sırp ordusuna Rus generali Çernayev kumanda ediyordu.
Osmanlı orduları Abdülkerim Nadir Paşa ve Muhtara Paşa kumandasında Sırbistan ve Karadağ ordularını yendiler.
Osmanlı ordularının bu başarısı üzerine, Paris antlaşmasını imzalamış olan devletler, Babıali’ye bir nota vererek mütareke yapılmasını istediler.
Osmanlı devleti bu teklifi bazı şartlarla kabul edebileceğini bildirdi.
Sırbistan, ileride bir daha savaşa teşebbüs etmeyeceği hakkında teminat verecek ve savaş tazminatı ödeyecek; Sırp beyi Milan Obrenoviç, İstanbul’a gelerek padişaha bağlılığını bildirecek; Belgrat, Böğür delen, semendere, Feth-i İslam kalelerinde Osmanlı askeri bulundurulacak ve Sırp ordusu on bin kişiye indirilecekti.
İstanbul’daki elçiler bu şartları ağır buldular.
Bu arada Sırp ordusu, Çernayev’in teşvikiyle prens Milan’ı kral ilan ederek savaşa yeniden başladı. Osmanlı ordusu Sırpları tekrara yenilgiye uğrattı.
Sırp ordusunda bulunan Rus subaylarının çoğu öldü.
Prens Milan İstanbul’daki Rus elçisi İgnatiyev’e bir telgraf çekerek mütareke için aracılık yapmasını istedi; İgnatiyev Babıali’’e bir nota verdi ve kırk sekiz saat içinde savaş durdurulmazsa, İstanbul’u terk edeceğini bildirdi (31 Ekim 1876).
Osmanlı devleti Rusya’nın bu isteğini kabul ederek savaşları durdurdu.
Mütarekeden sonra da İngiltere, Balkan meselelerinin çözümlenmesi için bir konferans toplanmasını teklif etti.
Bu konferans 23 aralık 1876’da İstanbul’da başladı.
Aynı gün Osmanlı devleti Birinci Meşrutiyeti ilan etti.
Konferansta Osmanlı devleti temsilcileri yabancı delegelerin isteklerini Kanunu Esasiye aykırı olduğunu ileri sürerek kabul etmediler.
Osmanlı devleti tebaasının meselelerini kendi temsilcileri aracılığıyla çözümleyebileceğini bildirdi.
Konferans, bir karar alınamadan dağıldı.
Bunun sonucu 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı çıktı.
Savaşlar Balkanlarda ve Anadolu cephesinde yapıldı.
Osmanlı ordularının direnmesine rağmen Ruslar Ayastafanos’a ve Erzurum’a kadar ilerlediler.
Önce Ayastafanos, sonra da Berlin barış antlaşmaları imzalandı.
Ayastafanos antlaşmasının imzalanmasında kısa bir süre önce 2. Abdülhamit, Meclisi Mebus anı dağıtarak bir istibdat idaresi kurdu.
Berlin kongresi başlamadan önce de İngiltere Kıbrıs’ı işgal etti.
Berlin antlaşmasından sonra önemli eyaletler birer birer imparatorluktan ayrılmaya başladı.
Avusturya Bosna – Hersek’i (1878), Fransa Tunus’u (1881), İngiltere Mısır’ı (1882) aldı.
Berlin antlaşmasına göre Osmanlı imparatorluğuna bırakılan, fakat özel bir idareye sahip olan Doğu Rumeli eyaleti de Bulgaristan’a bağlandı (1885).
Yunanistan, Berlin antlaşmasiyla Epir bölgesinde bazi topraklari sinirlarina katmakla birlikte, amacina ulaşmamişti; Girid’i elde etmek istiyordu.
Albay Bas sos (Vassos) kumandasinda 10000 yunan gönüllüsü Girid’e çikti.
Girit Müslümanlari öldürülmeye başlandi.
Albay Bas sos adayi yunan rali adina ele geçirdigini ilan etti (1897).
Avrupa devletleri Girid’e donanmalarini göndererek katliamlari bir dereceye kadar önlemeye çalişti; fakat Yunanistan, Avrupa devletlerinin durumun normale dönmesi için harcadigi çabalara önem vermedi ve Rumeli’de Osmanli sinirina saldirdi.
Bu saldirilar karşisinda Osmanli devleti Yunanistan’a savaş açti (1897).
Edhem Paşa kumandasindaki Osmanli ordulari birçok savaşta yunan ordularini yenilgiye ugratti.
Yunanistan bariş istemek zorunda kaldi ve Istanbul barişi imzalandi (1897).
Osmanli devleti savaşlari kazandigi halde bu antlaşmadan az yarar sagladi.
Ayrica, antlaşmadan kisa bir süre sonra Girid’e muhtariyet verildi ve prens Georgios Girit valisi tayin edildi; böylece Girit de Osmanli devletinden ayrilmiş oldu.
Yunanlilar ile bariş antlaşmasi yapildiktan sonra Makedonya’da ihtilaller başladi.
Selanik, Manastir ve Kosova vilayetlerinden meydana gelen Makedonya, Ayastafanos antlaşmasiyla Bulgaristan’a başlandigi halde, Berlin antlaşmasiyla tekrar Osmanli devletine verilmişti.
Dogu Rumeli eyaletini alan Bulgaristan bu defa Makedonya’yi ele geçirmek istedi.
Makedonya’da ilk ihtilal 1902’de çikti. 2. Abdülhamit, Hüseyin Hilmi Paşayi Vilayeti Selase (Selanik, Manastir, Kosova) mütefettişi umumisi tayin etti.
Babiali’de de Rumeli Vilayetleri Islahat komisyonu kuruldu.
Bu komisyonun hazirladigi nizamnameye göre her vilayette Nafia müdürlükleri kurulacak, valiler ticaretin, tarim ve sanayinin gelişmesi için çalişacaklar; her kasabada karma mahkemeler meydana getirilecek; 50 haneden fazla olan her köyde okullar açilacak; milli egitim hizmetleri için alinan verginin üçte ikisi,yerinde sarf edilecekti.
Rusya ve Avusturya bu tedbirleri yeterli görmedi; Osmanlı devletine, Viyana Islahatı programı adıyla yeni tekliflerde bulundu.
Buna göre, polis ve jandarma, Osmanlı devleti hizmetine girecek olan yabancılardan meydana gelecek; Hıristiyan köylerin bekçileri Hıristiyan olacak, genel af ilan edilecek; vilayetin bütçesi, Osmanlı bankası tarafından denetlenecek ve aşar yerine toprak vergisi konulacaktı.
Osmanlı devleti bu programı kabul etti; fakat uygulamaya fırsat kalmadan Makedonya’da yeni bir ihtilal çıktı (1903); 30 000 Bulgar çetecisi bütün Makedonya’ya hakim oldu; yalnız Müslümanlar değil Bulgar olmayan öteki Hıristiyanlar da öldürülmeye başlandı.
Yunan ve Sırp çeteleri kendi ırkdaşlarının yardımına koştu.
Makedonya’da bu ihtilaller devam ederken İttihat ve terakki cemiyetinin baskısıyla 2. Abdülhamit, Kanunu Esasiyi yeniden yürürlüğe koymak zorunda kaldı (1908).
Meşrutiyetin ilanı Makedonya’da çetelerin faaliyetini bir süre durdurdu.
Meşrutiyetin ilanından sonra Avusturya Bosna – Hersek’i, Yunanistan Girid’i aldı. Bulgaristan da bağımsızlığını ilan etti (1908).
Osmanlı Meclisi Mebus anı 17 Aralık 1908’de açıldı.
Meclisin açılmasından bir süre sonra (13 Nisan [31 Mart] 1909) İstanbul’da İttihat ve Terakkiye karşı bir ayaklanma oldu.
Ayaklanma, Selanik’ten gelen Hareket ordusu tarafından bastırıldı, 2. Abdülhamit tahttan indirilerek 5. Mehmet padişah oldu (27 Nisan 1909).
Onun zamanında Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasına sebep olan olaylar birbirini kovaladı.
İtalya Trablusgarp’a saldırdı; On iki ada İtalyan donanması tarafından işgal edildi; Uşi antlaşmasıyla Trablus garp ve On iki ada İtalya’ya bırakıldı (1912).
Osmanlı devleti Trablusgarp’ta savaşırken Balkan devletleri bu durumdan yararlanarak Balkanlardaki Osmanlı ülkelerinde yapılacak ıslahatın birlikte yürütülmesini, silah altında bulunan Osmanlı ordusunun hemen terhis edilmesini istediler (13 Ekim 1912).
Arkasından da savaş ilan ettiler.
Osmanlı orduları dört balkan devleti karşısında ağır bir yenilgiye uğradı.
Balkan devletleri, ancak Çatalca’da durdurulabildi.
Barış görüşmelerine 16 Aralık 1912’de Londra’da başlandı.
30 Mayıs 1913’te Londra’da imzalanan antlaşmaya göre Midye-Enez hattı Osmanlı devletinin sınırı oldu; Edirne Bulgarlara bırakıldı.
Osmanlı devleti Girit üstündeki bütün haklarında vaz geçti.
Fakat, balkan devletleri Osmanlı devletinden aldıkları toprakları paylaşmada anlaşmazlığa düşünce aralarında başlayan savaştan yararlanarak Osmanlı devleti Kırklareli ve Edirne’yi geri aldı.
Balkan savaşlarının bitmesinden sonra Birinci Dünya savaşı çıktı.
Başlangıçta Osmanlı devleti tarafsızlığını ilan ettiyse de daha sonra Almanya’nın yanında Fransa, İngiltere ve Rusya’ya karşı savaşa girdi (11 Kasım 1914).
Dört yıl süren savaşlar sırasında Doğu Anadolu’da Ruslara, ırak, Suriye, Filistin ve Mısır’da İngilizlere karşı savaşıldı.
Çanakkale’de itilaf devletlerinin ortak ordu ve donanmaları yenildi; fakat Almanya, Avusturya ve Bulgaristan ile birlikte Osmanlı devleti de İngiltere – Fransa karşısında yenik düştü.
Mondros mütarekesi imzalanarak savaşlara son verildi (30 Ekim 1918).
Mütarekenin imzalanmasından önce 5. Mehmet ölmüş ve yerine 6. Mehmet (Vahideddin) padişah olmuştu (4 Temmuz 1918).
Mütarekeden sonra İttihat ve Terakki ileri gelenleri ülkeyi terk etti.
İtilaf devletleri İstanbul’a girdi.
Kars, Ermeniler (19Nisan 1919); Ardahan, Gürcüler (20 Nisan 1919); Antalya, İtalyanlar (24 Nisan 1919); İzmir, Yunanlılar (15 Mayıs 1919); Urfa, Antep, Maraş ve Adana ise Fransızlar tarafından işgal edildi.
İzmir’in işgalinden kısa bir süre önce Damat Ferit Paşa sadrazamlığa getirildi.
İstanbul’daki Osmanlı hükümeti düşmanlarla işbirliğine girişti.
Bu durum karşısında Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Kurtuluş savaşını başlattı.
Erzurum (23 Temmuz 1919), Sivas (4 Eylül 1919) kongreleri toplandı.
23 Nisan 1920’de de Büyük Millet Meclisi açıldı.
İstanbul hükümeti 10 Ağustos 1920’de Sevr antlaşmasını imzaladı; fakat antlaşmayı takdik etmeyen Büyük Millet meclisi bunu imzalayanları vatan haini ilan etti.
Büyük Millet meclisi açıldıktan sonra işgalcilerle re mücadele kesin olarak başladı.
İlkin Ermeniler yenilgiye uğratılarak Kars, Sarıkamış ve Gümrü alındı. Ardahan ve Batum Gürcülerden kurtarıldı; böylece yeni Türkiye devletinin doğu sınırları kesin olarak çizildi.
Ankara hükümeti. S.S.C.B. tarafından tanındı.
Bundan sonra Batı Anadolu’yu işgal eden Yunanlılarla Büyük Millet Meclisi orduları arasında çarpışmalar başladı.
Yunanlılara karşı Birinci İnönü zaferi kazanıldı (11 Ocak 1921).
İtilaf devletleri İstanbul hükümeti ile Büyük Millet Meclisi hükümetini Londra’da yeni bir konferansa çağırdılar.
27 Şubat – 12 Mart 1921 tarihleri arasında devam eden bu kongrede batılı devletler Sevr antlaşması hükümlerini değişik bir tarzda kabul ettirmek istediler.
Konferansta Büyük Millet meclisini temsil eden Bekir Sami Bey İtilaf devletlerinin tekliflerini kabul ettiyse de, bunlar Büyük Millet Meclisi tarafından reddedildi.
Yunanlılar yeniden saldırıya geçti; fakat İkinci İnönü savaşında tekrar yenildiler.
Bu yenilgiden sonra ordularını daha kuvvetlendirerek tekrar saldırıya geçtiler. Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal’i başkumandan tayin etti.
Yunanlılar Sakarya savaşında yenilerek geri atıldı (13 Eylül 1921). Sakarya zaferi Büyük Millet Meclisi hükümetinin durumunu kuvvetlendirdi. Fransa ile Ankara itilaf namesi imzalandı (20 Ekim 1921). Buna göre Fransa ile savaş sona erdi.
Fransa, işgali altında bulunan Anadolu şehirlerini boşaltmayı kabul etti.
26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, Türk Kurtuluş savaşını başarıya ulaştıran son hareket oldu.
Yunanlılar Başkumandanlık Meydan muharebesinde (30 Ağustos 1922) yenildikten sonra Türklerin karşısında tutunamadılar.
Türk ordularının 9 Eylül 1922’de İzmir’e girmesiyle Anadolu, Yunanlılardan temizlendi.
Bundan sonra İtilaf devletleri savaşa son verilmesini bir barış konferansının toplanmasını teklif ettiler (23 Eylül 1922).
Konferans 3 Ekim 1922’de başladı.
Türkiye Büyük Millet meclisini konferansta İsmet Paşa temsil etti.
Mudanya’da imzalanan mütarekede yunan ordularının 15 gün içinde Meriç ırmağının öte yakasına çekilerek, Trakya’nın İtilaf devletleri tarafından Büyük Millet meclisi kuvvetlerine teslim edilmesi kararlaştırıldı.
1Kasım 1922’de Büyük Millet meclisi Osmanlı saltanatının kaldırdı.
17 Kasım 1922’de 6. Mehmet (Vahideddin) bir İngiliz zırhlısıyla İstanbul’u terk etti.
Böylece Osmanlı devleti sona erdi.