Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Osmanlı Macar İlişkileri,Savaşları | Osmanlı Tarihi |

Osmanlı Macar İlişkileri Macaristanda Başkumandanlığa Büyük Macaristan kralı Lajos I (Layoş) getirildi.

İlerleyen haçlı ordusu, Hacı İlbey’in kumandasındaki türk akıncılarına Sırpsındığı’nda yenildi (1364).

Bundan sonra Macarlar, Bulgarlardan Vidin şehriyle çevresini aldılar.

Osmanlı Macar İlişkileriLajos, 200 000 Bulgar a zorla Katolikliği kabul ettirdi.

Bulgarlar, macar yönetimine karşı ayaklandılar (4369); fakat Lajos, Vidin’e gelerek şehri yeniden aldı (1370); ayaklananların binlercesini öldürttü.

Bu son durum, Güney Bulgaristan’ı ellerinde bulunduran Osmanlıların Balkanlar’da kDİayca yayılmasını sağladı.

Osmanlı Macaristan İlişkileri

Ayrıca Sultan Murad I, Venedik-Macaristan savasında (1373), Venedik’e yardımcı olarak 5 000 okçu gönderdi.

Amacı, Macarları denizde de etkisiz bir duruma getirmekti.

Macaristan ve Erdel, Birinci Kosova savasından sonra türk akıncılarının hücumlarına uğradı (1391).

Osmanlı Macaristan Savaşları

Bunun üzerine Macarlar, Zsigmond’un (Sigismond) emrinde, kuzeyden osmanlı sınırını geçtiler (1392); Tuna’yı aşarak Niğbolu’ya (bugün Nikopol) kadar geldiler ve anî bir baskınla kaleyi aldılar.

Buna rağmen türk akıncıları, Eflak beyi Mircea (Mirça) ile işbirliği yapan macar ordusunu yendi.

Niğbolu’ya bırakan Zsigmond, Macaristan’a çekildi ve Osmanlılara karşı düzenlenen haçlı seferinin hazırlıklarına girişti.

Hemen bütün avrupa devletlerinin katılmasıyla büyük bir ordu meydana getirdi.

Büyük savaş kurultayı, Zsigmond’un başkanlığında Budin’de (Ofen) toplandı.

Zsigmond, sınırın geçilmemesini, macar topraklarında Osmanlıların beklenmesini, Türk ordusunun yıpratılmasının zaferi kazanmak için gerekli olduğunu ileri sürdü.

Fakat bu görüşe kimse katılmadı, öte yandan bu hazırlıklardan haberli olan Yıldırım Bayezid, şubatta Macaristan’a resmen savaş açtı.

Zsigmond ve Korkusuz Jean’ın kumandasındaki ordu, iki koldan osmanlı topraklarına girdi.

Niğbolu önüne gelerek kaleyi kuşattı.

Yıldırım Bayezid de İstanbul kuşatmasını kaldırarak hızla Balkanlar’a geçti.

İki ordu, 25 eylül 1396’da Niğbolu önlerinde karşılaştı.

Yapılan savaş, kral Zsigmond’un ve Korkusuz jean’ın kesin yenilgileriyle sonuçlandı.

Jean ile yanındaki soylular, Türklere esir düştüler; Zsigmond ise yanındakilerle, Tuna ağzında venedik donanmasına sığındı, Karadeniz’e açıldı, oradan İstanbul’a geldi; Çanakkale boğazından geçerek Mora’nın güneyinde venedik üssü Modon’da dinlendikten sonra Dalmaçya’da macar topraklarına çıktı.

Esir düşen Macarlardan bir kısmı Kodor adlı beyleriyle birlikte hediye olarak memlûk sultanı Berkuk’a gönderildi.

Niğbolu’dan sonra türk akıncıları Macaristan’ı, Eflak ve Bosna’yı taradılar.

Ancak savunmasız kalan Macaristan’ı fethe girişmediler.

Fakat Fetret devrinden (1402-1412) sonra Mehmed I zamanında Macaristan’a sefere çıkmaya ve Eflak’ı almağa hazırlandılar.

Rumeli beylerbeyi İshak Bey, 14.15’te Sava’yı geçti, Hırvatistan’a girdi; Bosna’yı Macaristan’a katmak isteyen Zsigmond’u büyük bir bozguna uğrattı; Macarlar Hırvatistan’ı da kaybettiler.

Ertesi yıl Erdel’e ve Macaristan’a küçük bir akın yapıldı. Asıl büyük akın, 1420’de oldu.

Hatsek meydan savaşında, voyvoda Csaky Laszlo yenildi ve bu macar eyaleti de ele geçirildi.

Osmanlı Venedik savaşı başlayınca (1425) kral Zsigmond da Venedik’in yanında Osmanlılara karşı savaşa girdi.

1426’da general Pippo kumandasındaki macar ordusu, Murad II tarafından büyük” bir bozguna uğratıldı.

Aynı yıl türk akıncıları, Hırvatistan’a kadar bütün Bosna’yı yağmaladı.

1427’de Sırbistan despotu Stefan Lazaroviç’in (Lazareviç) yerine geçen oğlu Georgi Vulkeriç, Macarlarla anlaştı. Murad II bu olayı kendi haklarına karşı bir saldırı kabul ederek Sırbistan’a girdi, macar kuvvetlerini dağıttı; bu son durum osmanlı-macar savaşının başlamasına yolaçtı.

19 Haziran 1437’de macar ordusu, daha önceki yenilginin öcünü almak için Osmanlıların koruduğu Sırbistan’ı alarak osmanlı topraklarına girdi; Vidin sancakbeyi Ali Beyi yendi.

Bunun üstüne Murad II, Sırbistan’a yürüdü; Semendire’yi (Smederevo) aldı (18 ağustos 1439). Despot Georgi, Macaristan’a kaçtı.

1439’da Evrenosoğlu Ali Bey, 6 ay süreyle Macaristan’ın, hattâ Avrupa’nın kilit noktası olan Belgrad’ı kuşattı. Ancak kışın yaklaşması üzerine, kuşatma kaldırıldı.

Albert’in ölümünden sonra (1439) Lehistan kralı olan Wladislaw (Vladislav), Macaristan ve Bohemta tahtına oturdu; Almanya ve Macaristan ayrıldı.

Buna karşılık, Lehistan ile Macaristan birleşti.

Bu durum, Osmanlılar için büyiik bir tehlikeydi: Kral Wladislaw, Zsigmond I zamanında uğranılan yenilgilerin öcünü almak istiyordu.

Bu sebeple Osmanlılar 1440’ta Voyvodina, 1442’de de Erdel’e akınlar yaptılar.

Fakat macar ordularının başkumandanı Hunyadi Janos (Yanko Hunyad), ordusuyla akıncı beyi Mezid Beyi Hermannstadt önlerinde durdurdu.

Murad II, Şihabeddin Paşayı Macaristan üstüne gönderdi.

Şihabeddin Paşa 80 000 kişiyle Macaristan’a girdi, fakat Vargas savaşında yenildi.

Bu son başarıdan sonra Sırbistan’a giren Hunyadi Janos, Kruşevaç (Alacahisar) ve Niş’ten geçti; 3 kasım 1443’te Mor ava kıyısında Rumeli beylerbeyi Kasım Paşayı yendi.

Karamanlıların Anadolu’da çıkardıkları karışıklıklar yüzünden Murad II, barış isteğinde bulundu.

22 Mayıs 1444’te başlayan görüşmeler sonunda 12 temmuz 1444’te Segedin antlaşması yapıldı.

Wladislaw, antlaşma hükümlerine bağlı kalacağına Incil’e el basarak yemin etti.

Ancak kardinal Cesarini, bu andın «dinsiz müslümanlara karşı» geçerli olmayacağını ileri sürerek, ona yeni bir haçlı seferi düzenletti: 10 kasım 1444’te iki ordu Varna limanı yakınlarında karşı karşıya geldi.

Hunyadi Janos, hemen sağ kanada saldırınca, Türk ordusu çember içine alındı.

Fakat Koca Hızır Ağa da Wladislaw’ın başını kesince macar ordusu bozuldu; Hunyadi Janos, küçük bir birlikle kaçtı (1444).

Bu yenilgiden sonra Macaristan ile Lehistan birbirinden ayrıldı.

Hunyadi Janos, Varna savaşından 4 yıl sonra İkinci Kosova seferini düzenledi.

İki ordu Kosova’da karşılaştı.

Akşama doğru Hunyadi janos yenildi (18 ekim 1448); gece karanlığında kaçmayı başardı.

Bu zafer Macarların Osmanlıları Balkanlar’dan atma düşüncelerine son verdi.

Murad II’nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu Mehmed II nin İstanbul’un fethi ile uğraşması, Macaristan’ın alınmasını geciktirdi.

Mehmed II İstanbul’u aldıktan sonra, Macaristan’ın kilidi sayılan Belgrad’ı fethetmek üzere harekete geçti.

Fakat Hunyadi janos ile fransisken rahibi Giovanni di Capistrano’nun koruduğu bu kaleyi alamadı (1456).

Bayezid II ve Yavuz Sultan Selim devrinde Macaristan ile ilgili önemli bir olay olmadı.

Kanunî Sultan Süleyman, Macaristan’ı Osmanlılara vergi veren tabi bir devlet durumuna getirmek istediğinden, Behram Çavuş’u elçi olarak gönderdi.

Bu elçiyi Lajos II öldürttü. Bunun üzerine Kanunî, Macaristan seferine çıktı.

Belgrad önlerine gelerek kaleyi kuşattı; uzun bir süre dayanan kale, sonunda teslim oldu (29 ağustos 1521).

Macaristan ovasının kilidini açan bu fetih sonunda ovada bulunan Salankamen, Mitroviça (Sremska Mitroviça; Kosovska Mitroviça), Bareş (Bariç), Uylok, Kartofça (Sremski Karlovci) kaleleri de alındı.

Böylece osmanlı-macar sınırı Tuna’ya dayandı.

Bu sırada macar kralı Lajos II nin çok genç olmasından yararlanan Kari V, akrabalık bağlarına dayanarak Macaristan işlerine karışmaya başladı ve Lajos II’yi hükmü altına aldı.

Nitekim, yeni türk tehlikesi karşısında Lajos II, kayınbiraderleri Kari V ile Ferdinand’a başvurdu.

Ferdinand, Avusturya arşidükü olarak Budapeşte’ye yerleşti.

Macar milliyetçileri, bu durumdan tedirgin oldular. Macaristan’da bir alman baskısı duyulmaya başladı.

Alman-ispanyol baskısını azaltmak için Osmanlılarla Fransızlar anlaşmak zorunda kaldılar.

Lehistan da, İmparator Kari V’ten çekindiği için, Osmanlılarla anlaşma yollan aradı.

Estergon (Esztergom) başpiskoposu Varday, Osmanlılara karşı koymanın Macarların zararına olacağını düşünerek Mohaç savaşından sonra şehri Osmanlılara teslim etti.

23 Nisan 1526’da Kanunî, Üçüncü Seferi Hümayun’una çıkmak üzere İstanbul’dan ayrıldı.

Türklerin 1521 Belgrad seferinden 5 yıl sonra Orta Avrupa’ya tekrar sefer açmaları, Kari V’i ürküttü.

Seferin Macaristan üstüne olduğu açıktı. Lajos II, bütün Avrupa’dan yardım istedi.

Fakat gelen yardımlar, umulan ölçüde olmadı.

14 Temmuzda Petervaradin’i (Petrovaradin) Osmanlılar kuşattı. Kuşatmadan bir gün sonra şehir düştü. Fakat içkale direndi.

13 Gün sonra sadrâzam İbrahim Paşa bu kaleyi de aldı.

8 Ağustosta Uylok (Ujlok) kalesi düştü.

Eszek (Osijek [türk Osiyek]) aynı gün kendiliğinden teslim oldu.

Böylece Esklavonya’nın (Slovanya) güneyde Sava, kuzeybatıda Drava ile çevrilen bölgeleri ele geçirildi.

Osmanlı ordusu, Büyük Macar ovasından Mohaç’a geldi.

Yapılan savaşta büyük macar ordusu bataklığa sürüldü.

Lajos II de kendini kurtaramadı; atıyla birlikte bataklıkta boğuldu.

   Bölünme dönemi (1526-1699)

Mohaç’tan sonra Macarların elinde, Transilvanya (Erdel) genel valisi Zapolya’nın otuz bin askerinden başka bir kuvvet kalmadı.

Kanunî savaştan sonra Budin’e girdi (11 eylül 1526).

Budin’de (1526) Macaristan’ın genel statüsü hazırlandı.

Macaristan üç kısma ayrıldı: Osmanlı dostu Zapolya (Szapolyai) bugünkü Macaristan ile Transilvanya ve Banat eyaletlerine hâkim oldu; Esklavonya, doğrudan doğruya Osmanlılara bağlandı; Hırvatistan ve Slovenya birer uydu durumuna getirildi.

Büyük Macar krallığının Bohemya tacına bağlı olan ülkeleri: (bugünkü Çekoslovakya [Bohemya, Moravya, Slovakya] ve Silezya).

Avusturya arşidükü ve Kari V’in kardeşi Ferdinand’ın eline geçti.

Çünkü son Macaristan ve Bohemya kralı Lajos II’nin çocuğu yoktu; karısı da, Ferdinand’ın kızkardeşiydi.

Bu yüzden veraset yoluyla macar tahtında hak iddia etti.

5 Ekim 1526’da son macar direnişini de kıran Kanunî, 16 ekimde, Macaristan tacını Zapolya’ya veren tarihî fermanını imzaladı.

Bunun üstüne Kuzeydoğu Macaristan’da Tokay şehrinde macar diyet’i (soylular meclisi) macar milliyetçilerinin dileğine uyarak Zapolya’yı kral olarak tanıdı.

Macaristan’da Almanları tutanlar azınlıktaydı.

Buna rağmen Ferdinand, 16 aralık 1526’da Macarların «Poz-sony», Almanların «Pressburg» dedikleri şehirde ayrı bir diyet topladı ve kendini «Macaristan ve Bohemya kıralı» ilân ettirdi.

Ancak üunun hiç bir hukukî değeri yoktu.

Ferdinand, Zapolya’ya sık sık saldırdı.

Onu Tokay’da yendi ve Zapolya, Erdel’e çekilerek Kanunî’den yardım istedi. Bunun üstüne Kanunî yeni bir sefere çıktı.

18 Ağustosta Mohaç’a geldi ve burada durdu.

Ertesi gün Kanunî tarafından kabul edilen Zapolya, padişahın elini öptü ve onun emriyle otağın dışında 4 tane çok değerli hilat giydi (bu, osmanlı geleneklerine göre, bir sevgi belirtisiydi).

Seferin amacı Almanları Macaristan’dan ve Budin’den çıkartmaktı.

Fakat alman ordusu Kanunî’nin karşısına çıkarak savaşmak cesaretini gösteremedi.

Kanunî 3 eylül 1529’da daha önce (20 ağustos 1527’de) Ferdinand tarafından geri alman Budin’i kuşattı.

Osmanlı ordusu, kuşatmadan beş gün sonra ikinci defa Budin’e girdi (8 eylül).

14 Eylülde, krallık sarayında kral Zapolya’nın taç giyme töreni yapıldı.

Korona (macar krallık tacı), yeniçeri sekbanbaşısı tarafından, Zapolya’nın başına konuldu.

22 Eylülde ordu, osmanlı-avusturya sınırını geçerek Viyana önlerine geldi, fakat şehri alamadı.

Viyana kuşatmasını bırakan Kanunî, İstanbul’a geldikten sonra alman elçisini kabul etti.

Barış isteyen elçinin teklifi olumlu karşılanmadı.

Barıştan ümidini kesen Kari V, bunu Divanı Hümayuna zorla kabul ettirmek için, yeniden Macaristan’a saldırdı ve Budin’i kuşattırdı.

Fakat Von Roggendorf, Mehmed Beyin akıncılarını, İbrahim Paşanın büyük ordusunun öncüleri sanarak Budin’i bırakıp kaçtı.

Bir süre sonra Kanunî, ikinci Alman seferine çıktı.

Bu seferin sonunda Avusturya arşidükü ile anlaşma yapıldı (22 haziran 1533).

Ferdinand, Zapolya’nın ölümünden sonra, Osmanlılara bağlı Macaristan’ın da kralı olacağını düşünüyordu.

Ancak Kanunî’nin emir ve yardımıyla Zapolya, Lehistan kralı Zygmund Tin kızı izabella ile evlendi ve bu evlenmeden bir erkek çocuğu dünyaya geldi; fakat Zapolya da 15 gün sonra öldü (22 ağustos 1540).

Macaristan -Transilvanya (Erdel) tahtına 15 günlük bir bebeğin geçmesi, Avrupa’da yeni kaynaşmalara yolaçtı.

Fırsatı kaçırmak istemeyen Ferdinand, Macaristan’a girdi.

Macaristan’da Kanunî’yi temsil eden Sinan Çavuş, küçük bebeği Transilvanya prensi 1 ilân etti; ayrıca durumu bütün macar ülkelerine yaydı.

Ferdinand’ın Macaristan’ı miras yoluyle kendine bağlamak istemesi ve bu arada Budin’i kuşatması, Kanunî’nin tekrar sefere çıkmasına sebep oldu (20 haziran 1541.) 26 Ağustosta Orduyu Hümayun ile Budin önlerine gelen Kanunî Zapolya’nın bir yaşındaki oğlunu törenle kabul etti.

Janos II adı verilen, Zapolya’nın halefi ve meşru vârisi olan bebek, taç giydirilerek Macaristan kralı ve Transilvanya prensliğini, bütün tabiyet şartlarını yerine getirmek üzere verdiğini; fakat Macaristan krallığını ondan aldığını,Macaristan’ın bir osmanlı eyaleti olarak doğrudan doğruya merkeze bağlanıp başına bir beylerbeyi getirileceğini bildirdi.

Osmanlı imparatorluğu yönetim düzenine giren Macaristan, eyalet durumuna getirilerek Budin beylerbeyliğine bağlandı; yeni eyaletin merkezi de Budin oldu, ilk beylerbeyliğine Ramazanoğlu Uzun Süleyman Paşa getirildi (1541).

Görevde on dokuz ay kalan Uzun Süleyman Paşa, ilk Budin kadılığına Hayreddin Efendiyi getirdi; hıristiyan macar halkın hukukî davalarına bakmak için de Macaristan’ın soylu kişilerinden Verboeczy’i seçti.

Uzun Süleyman Paşadan sonra Budin beylerbeyliğine Sultanzade Bâli Paşa getirildi.

Üç ay bu görevde kalan paşa ölünce, yerine kardeşi Sultanzade Mehmed Paşa tayin edildi; dört buçuk yıl bu görevde kaldı.

Yarine oğlu Arslan Paşa (1565), bir yıl sonra da Vezir Mustafa Paşa tayin edildi ve on iki yıl bu görevde kaldı (1577).

Bu tarihten sonra, Avusturyalıların devamlı saldırısına uğrayan Macaristan’ı, Osmanlı devleti korumak zorunda kaldı.

1595’te macar topraklarında ilerleyen Avusturyalılar, Esztergom (Estergon) kalesini almak istediler.

Bu durum karşısında osmanlı padişahı Mehmed III, ordunun başında harekete geçti.

Avusturyalıları Haçova (Kerstecz) savaşında yendi (1596); Lala Mehmed Paşa, Budin beylerbeyliğine getirildi (1599).

Bununla birlikte AvusturyaJılarla savaş devam ediyordu.

İstanbul’dan hareket eden sadrazam Yavuz Ali Paşa, Macaristan’a girdi.

Fakat burada ölünce sadrazamlık Lala Mehmed Paşaya verildi (1604).

Paşa, AvusturyalIlar-Zitvatorok antlaşmasını imzaladı (1606).

Bu antlaşmaya göre, avusturya himayesindeki macar topraklarından vergi alınmayacak ve barış sürekli olacaktı.

Küçük sınır anlaşmazlıkları bir yana bırakılırsa bu barış, Fazıl Ahmed Paşanın sadrazamlık zamanına kadar sürdü.

1663’te Avusturyalılar Macaristan’ın batı bölgelerinde kale yaptılar.

Bu durum yeni bir Osmanlı-Avusturya savaşına yolaçtı.

Belgrad’a gelen sadrazam, Kaptan Mustafa Paşayı Tatarlarla birlikte Batı Macaristan beyi Zirinoğlu üzerine gönderdi.

Uyvar kalesini alan Fazıl Ahmed Paşa, Avusturyalıların barış istemeleri sonunda Vasvar barışını imzaladı (29 temmuz 1664).

Bu tarihlerde macar halkı, katolik ve protestan olmak üzere iki ayrı mezhebe bağlıydı.

Katolik olanlar Avusturya taraftarıydı.

Bunlardan Orta Macarlar ve batthyang (battiyani) mezhebine bağlı olanlar protestandılar, Habsburg imparator ailesinin yönetiminde bulunan bu yerlerin başında üç macar beyi vardı.

Bunlar her yılbaşı Viyana’ya giderek imparatoru tebrik ederlerdi.

1668’de bir yılbaşı tebriki sırasında imparator, bunların katolik mezhebini kabul etmelerini istedi.

Onlar da tebaalarına soracaklarını bildirdiler.

Mezhep değiştirmek istemeyen bu üç macar beyi Osmanlı hükümetine başvurmayı tasarladılar; bunun çözümünü de Zirinoğlu’na bıraktılar.

Bunun üzerine Zirinoğlu, Osmanlılara, bir elçi gönderdi.

Ancak elçi, Banaluka’da (Banyaluka) öldü. Zirin’in Osmanlılara başvurduğunu, Batthyany, imparatora bildirdi.

Ertesi yıl Viyana’ya giden Zirin ile Orta Macaristan beyi, imparator tarafından öldürüldü.

Bunların yerlerine Avusturya kumandanları gönderildi.

Bu olay sonunda Avusturya’nın hâkimiyetini kabul etmeyen Orta Macaristan beyinin oğlu Tökeli imre, AvusturyalIlara karşı koydu; Osmanlılara başvurdu.

Ancak Fazıl Ahmed Paşa, Avusturya ile yapılan barışı bozmak istemediğinden Tökeli’ye cevap vermedi.

Fakat bir süre sonra isteği kabul olunarak osmanlı himayesine alındı.

Tökeli imre, Avusturyalıların elinde bulunan : Orta Macaristan’ın merkezi Kaşav (Kassa) ’ [türk Koşice] ile Honad ve Fülek kalelerinin geri alınması için Osmanlılardan yardım istiyordu.

Bu istek Kara Mustafa Paşa tarafından olumlu karşılandı: Tökeli’nin istanbul’a gelen elçisi, padişaha takdim edildi ve ondan yardım sözü aldı (21 temmuz 1681).

Bunun üzerine 1681 ağustosunda Varaî – beylerbeyi Hasan Paşa serasker tayin edildi; Eğri (Eger) ve Tamışvar (Timişoara) beylerbeyleri ve Tökeli İmre harekete geçtiler.

Orta Macaristan topraklarının geri alınarak Tökeli’ye Yerilmesini istemeyen Avusturya imparatoru Leopold, 3 şubat 1682’de kont Albrecht de Capraro adlı elçisini İstanbul’a gönderdi.

Fakat bundan bir sonuç alamadı.

Osmanlı devleti savaş kararı alarak Viyana üstüne yürüdü.

Osmanlı ordusu Eszek sahrasında bulunduğu sırada Orta Macaristan kralı Tökeli imre de sefere katıldı.

Fakat sadrazamın yanlış tutumu yüzünden Viyana alınamadığı gibi, birbirini kovalayan savaşlar başladı.

Avusturya üç koldan Yukarı Macaristan ve Hırvatistan’a girdi.

Bunları durdurmak isteyen Melek İbrahim Paşa başarı kazanamadı.

Budin (mart 1686), Segedin, Peçuy, Kaposvar (türk. Kapoşvar) gibi macar şehirleri Avusturyalıların eline geçti.

Sikloş yenilgisinden sonra (1687), Eğri kalesi de düştü.

Avusturya generali Karaffaya daha da ilerleyerek Solnak, Lip ve Stolny Belgrad’yı (türk. istoli Belgrad) aldı.

Tökeli İmre ve osmanlı ordusu Maximilian kuvvetlerini durduramadı.

Bu durum Belgrad’ın düşmesine yolaçtı (8 eylül 1688).

Bununla birlikte Pançova, Tamışvar, Arad ve Yanova gibi macar ve türk kaleleri, Avusturyalılara karşı savaşı sürdürdüler.

Süleyman II, 1689’da sefere çıkmak ve elden çıkan bazı kaleleri geri almak istedi. Fakat Niş’in düşmesi (26 eylül 1689), onu bu planından vaz geçirdi.

Osmanlı Macaristan Antlaşması

Kanije, Semendire ve Belgrad’ı sadrazam Fazıl Mustafa Paşa geri aldı, fakat Salankamen yenilgisi ve paşanın ölümü üstüne (20 ağustos 1691).

Osmanlılar bu yerleri koruyamadılar.

Karlofça barışına kadar, osmanlı sadrazamları Macaristan’da elde kalan kaleleri korumakla görevlendirildiler.

Bu arada Mustafa II, arka arkaya iki zafer kazandı.

Fakat üçüncü savaş olan Zenta’da (11 eylül 1697) yenilince barış için gerekli çalışmaların yapılmasını emretti.

Yapılan Karlofça antlaşmasına göre, Tamışvar eyaleti Osmanlılarda kaldı.

Erdel dahil Macaristan Avusturya’ya bırakıldı.

Avusturyalılar bir süre sonra Tamışvar’ı da aldılar.

Böylece Macaristan 26 ocak 1699 Karlofça antlaşması ile OsmanlIların elinden çıktı.

Bununla birlikte osmanlı-macar ilişkileri devam etti.

Bazı macarlar osmanlı hizmetine girdiler.

XVIII. yy.ın ilk yarısında macar dönmesi İbrahim Müteferrika, Türkiye’de matbaanın temellerini atarak birçok eser bastı, özellikle 1840’ta AvusturyalIlara isyan eden Macarlar, avusturya-rus işbirliği sonucu yenilince, isyancıların ilerigelenleri Osmanlılara sığındı.

Osmanlılar, bütün tehditlere karşı koyarak mültecileri geri vermedi ve Avrupa’da itibarlarını artırdılar.

Nitekim, İngiliz ve fransız gençleri, ülkelerinde bulunan türk elçilerine büyük sevgi gösterilerinde bulundular, öte yandan İstanbul’a gelen macar büyükleri, türk hizmetine girerek yararlı işler gördüler.

Bunlardan Ömer Paşa, Girit meselesinde etkili olduğu gibi, Abdullah Bey de Türkiye’de jeolojinin temelini attı.

XIX. yy.ın ikinci yarısında Türkiye ve türklük meseleleriyle ilgilenen Macarlardan Vambery Türkistan’a kadar bir sahte derviş kılığıyla seyahat ederek Macaristan’da türkolojinin temellerini attı, öte yandan macar bilginlerinden Karaçun imre, Evliya Çelebinin Seyahatname’ sini yayınladı; daha sonra, Racory ile Nemeth, türklüğe ve türk diline katkılarda bulundular.

Bir yanıt yazın