Osmanlı Nişanları | Osmanlı Tarihi |
Osmanlı Nişanları,Madalyadan çok daha sonra kullanılmaya başlanan nişan, altın, gümüş ve kıymetli taşlarla süslü veya basit madenden yapılırdı.
Osmanlı Devlet Nişanları
Bazıları boyuna asılır, bazıları da genellikle göğsün sol tarafına veya göğüs hizasına takılır.
Her nişanın özel adı vardır; birkaç rütbesi de olabilir.
Belirli rütbe ve makamlara mahsus olanlar da vardır.
Her nişanla birlikte «berat» da verilir.
Devlet başkanının adı (Osmanlı devletinde padişahın tuğrası), nişanı âlânın adı, rütbesi, görevi, nişanın verilmesi sebebi bu beratta açıklanırdı.
Nişanların çoğu, özel bir yönetmeliğe (nizamname) göre verilirdi.
Osmanlı nişanlarında, ay yıldız, kılıç, çapa, şemse denilen güneş ışınları biçimindeki süs, hıristiyan nişanarında, haç (salip) bulunur.
Mesleklere göre yapılmış nişanlarda ayrıca mesleğin sembolü yer alır.
Nişanlar, özel kişilere, verildiği gibi, tümen, alay, gemi veya kurum gibi tüzel kişilere de verilebilir.
Nişanlan yalnız alan kişi takar, genellikle mirasçılara geçmez.
Bazı nişanların para olarak ödeneği de vardır.
İmparatorluğun son zamanlarında benimsenen nişan verme âdetine osmanlı padişahları büyük önem verdiler ve bu yolda hâzineden önemli harcamalar yaptılar.
Abdülmecid’in sadrazamlarından Hüsrev Paşa için yaptırılan sadrazamlık nişanı, altın, gümüş ve pırlanta bedeliyle elemeği karşılığı olarak hâzineye 710 liraya mal olmuştu; bu miktar, devrin rayicine göre iki köşk parasıydı.
Nişan verme, bir ara kötüye kullanıldı.
Sonunda rastgele nişan verilmemesi karar altına alındı (1848).
1850’de de, para darlığı yüzünden, o zamana kadar verilmiş madalyalar ve nişanlar sahiplerinden geri alınarak eritilmek, kıymetli taşları ayrıca değerlendirilmek üzere darphaneye gönderildi.
Bu yüzden birçok eski nişan bugüne kalmadı.
Osmanlı padişahları yabancılara nişan verir, fakat onlardan nişan kabul etmezdi.
Abdülmecid’e Portekiz kralından gelen nişan, özür dilenerek geri gönderildi.
Buna karşılık Fransa’nın sunduğu ligion d’honneur nişanını Abdülmecid, bu ülkeyle dostça ilişkileri göz önünde tutarak kabul etti.
Ondan sonra da İngiltere kraliçesinin Lorel Stratford eliyle sunduğu dizbağı nişanı kabul edildi (1856).
Yine kraliçe Victoria, 1868’de Londra’da bulunan Abdülaziz’e aynı dizbağı nişanını kendi eliyle sundu.
Cumhuriyetin ilânından sonra 2 590 Sayılı kanunla sivil rütbe ve nişanlar kaldırıldı; nişan ve madalyaların kullanılması, Türklerin yabancı devletlerin nişanlarını taşıması da yasaklandı.
Savaş madalyaları bu yasağın dışında tutuldu.