Osmanlıda Mahya Sanatı,Tarihi,Geleneği
Osmanlıda Mahya Sanatı,Mahya (fars. mâh’tan osmanlıca mâh-iyye > mâhye, mahya).
Mahya Sanatı Nedir,Din. Ramazan ayında birden fazla minareli camilerin minareleri arasında gerilen ipler üzerine kandil veya elektrik ampulleriyle yazılan yazı veya çizilen resim.
Mahyacılık Tarihi
İslâm ülkelerinde, özellikle sünnî müslümanlar arasında yaygın olan mahyanın ne zaman ve nerede başladığı açıkça bilinmiyor.
Selim II zamanında mahya kurulduğunu bildiren Atâ Tarihi de güvenilir belgelere dayanmaz.
İstanbul’da, dolayısıyla Türkiye’de ilk mahyanın 1617’de Sultanahmet camiinde kurulduğunu bildiren kesin belgeler vardır, iki minareli camilerde kurulan mahya, genellikle büyük şehirlerde tutundu.
Osmanlı devletinde iki veya daha fazla minareli camileri (selatin camileri) yalnız sultanlar yaptırabilirdi.
Sadrazamlar, vezirler, devlet ilerigelenleri, zenginler tek minareli camiler yaptırırlardı.
1723’te iki veya daha fazla minareli selatin camilerinde mahya kurulması için padişah fermanı çıktı.
Ondan sonra her yıl ramazan ayında mahya kurmak âdet oldu.
Mahyalar, içinde zeytinyağı veya mum bulunan fenerlerin, yazı yazacak biçimde, yan yana ipe dizilmesiyle kurulurdu.
İki minare arasına gerilen ip veya tele eski harfleri yazabilecek ölçüde belli aralıklarla asılan fenerler, yalnız mahya ustaları tarafından düzenlenirdi.
Mahyalar genellikle ramazan ayının on beşine kadar yazı ile, ondan sonra resimle kurulurdu.
İslâm dininde resim yapmanın yasak olması göz önünde tutulursa mahya kurmada İslâm inançları dışında kalan bazı görüşlerin de etkisi olduğu anlaşılır.
Osmanlıda Mahya Sanatı
Mahya geleneği, daha çok Anadolu Türkleri arasında yayıldı, tutundu.
Mahyaların üzerine yazılan yazılar da aşağı yukarı belliydi.
Bunların çoğu Ya Gani, Ya Kâfi, Ya Mabud, Ya Şefî, Ya Kerim, Ya Settar gibi Tanrı adları, İnna fetahnaleke fethan mübina gibi dinî cümleler veya savaş zamanlarında Hilâl-i Ahmeri unutma, Hübbül vatan min el iman, Muhacirlere yardım ediniz gibi sözlerdi.
Bunların dışında Tebârekâllah, Mâşaallah, Bismillâh gibi dinî sözler de mahyalarda yer aldı.
Mahya kurma, zamanla ayrı bir sanat niteliği kazandı.
Bu alanda birçok ünlü mahyacı ve mahya ustası yetişti.
Mahya Geleneği
Süleymaniye, Sultanahmet, Yenicami, Ayasofya, Fatih ve Şehzadebaşı camilerinde kurulan mahyalar zamana göre bu geleneğin en güzel, en başarılı eserleri sayılırdı.
Bazı büyük camilerin, özel olarak bu işle uğraşan ustaları vardı.
Önceleri mum ve yağ fenerleriyle kurulan mahyalar, camilerin elektrikle aydınlatılmaya başlanması üstüne özellikle renkli ampullerle ve yeni yazılarla düzenlendi.
Eskiden çok güç bir iş olan mahyacılık kolaylaştı, bir usta işi, özel bir sanat olmaktan çıktı.
Bugün de, özellikle ramazan ayında mahya kurma geleneği sürdürülmektedir.
Mahya kurma işlerini genellikle caminin müezzin veya kayyumlarından biri yapardı.
Mahyacı’ların, kendi aralarında özel bir gelenekleri vardı.
Mesleğin çeşitli inceliklerini birbirlerine, özellikle ustalar yerlerini alacak olan çıraklarına öğretirlerdi.
Bunlar güzel ve anlamlı mahyalar yapma konusunda birbirleriyle yarışırlardı.
Mahyaları genellikle zeytinyağ lambacıklarıyla donatan mahyacılar, camilerin elektrikle aydınlatılmaya başlanması üstüne bu işi ampullerle yapmaya başladılar.