Osmanlıda Müzecilik Hareketleri,Tarihi
Osmanlıda Müzecilik Hareketleri,XIX. yy.ın ortalarında başlar.
Daha önce bu konuda çalışma yapılmaması yüzünden birçok tarihî eser yabancı ülkelere kaçırıldı veya kayboldu.
Osmanlıda Müzecilik Tarihi
Ancak 1846’da Sultan Abdülmecid’in Tophanei Âmire müşiri Damat Ahmed Fethi Paşa tarafından eski silâhların İstanbul’da Ayasofya camiinin arkasındaki Ayairini (Hagia Eirene) kilisesinde Mecmuai Eslihaı Atika ve Mecmuai Âsur-ı Atika adı altında toplanmasıyle ilk müze binası meydana getirildi.
Fakat burası ziyaretçilere açık değildi.
Kazılardan çıkarılan eserleri toplayarak bir müze kurulması fikri Tanzimat devrinde Âli Paşanın sadrazamlığı zamanında ortaya atıldı ve 1868’den önce kurulan teşkilât ilk defa Müzei Hümayun adını aldı.
Âli Paşa sadrazamlıktan uzaklaştırılınca yerine gelen Mahmud Nedim Paşa zamanında (187}) müze müdürlüğü kaldırıldı ve 1868’den beri müzenin başında bulunan Gold bu görevinden uzaklaştırıldı.
Eserlerin korunması Avusturyalı Trentzio’ya verildi.
Ahmed Vefik Paşanın sadrazamlığı sırasında Müzei Hümayun yeniden kuruldu ve müdürlüğüne Dethier getirildi.
Eserlerin toplandığı Ayairini kilisesinin fazla rutubetli oluşu ve herkes tarafından ziyaret edilememesi yüzünden müze için, yeni bir bina arandı.
Çinili köşkte Mirontiano adında bir mimar gerekli değişikliği yaptı ve Ayairini’deki arkeolojik eserler Çiniliköşk’e getirildi (1876), böylece Askerî müze ile Arkeoloji müzesi birbirinden ayrıldı.
Dethier’in ölümünden (1881) sonra Osman Hamdi Bey müzenin başına getirildi.
Bu tarihten itibaren türk müzeciliği için yeni bir devir açıldı.
Osman Hamdi Bey, yeni bir Âsar-ı Atîka nizamnamesi hazırladı.
Bu nizamname 1883’ten itibaren uygulandı. Anadolunun her köşesindeki eski eserler İstanbul’a gönderilmeye başlandı.
Yeni arkeoloji araştırmaları sonunda elde edilen eserler müzeyi zenginleştirdi, özellikle Sayda lahitlerinin İstanbul’a getirilmesinden sonra, müzede yer sıkıntısı başgösterdi.
Çiniliköşk karşısında mimar Valaury’nin klasik mimarîden alınmış motiflerle yaptığı müze 1891’de açıldı.
Mezopotamya. Suriye, Filistin ve Anadolu’da yapılan ve önemli sonuçlar sağlayan kazılardan elde edilen eserlerin sergilenmesi için binanın doğu tarafına mimar Bello tarafından yeni bir ek yapıldı (1903).
Bir yıl sonra ilk müzenin güney tarafına aynı plana uyan bir ek daha yapıldı (1908).
Osman Hamdi Beyin ölümü üzerine (1910) yerine kardeşi Halil Edhem (Eldem) Bey getirildi.
Bu dönemde Didima, Miletos, Priene. Efes ve Sardeis’te yapılan kazılardan elde edilen eserler müze salonlarına taşındı.
1918’de müze binalarıyla birlikte bir bütün meydana getirecek şekilde yapılmış olan Sanayii Nefise mektebi binası değişme ve eklerle müze durumuna getirildi.
Mezopotamya, Mısır, Hitit eserleri bu bölüme nakledilerek, Şark Eserleri müzesi kuruldu.
Sonraki yıllarda müzecilik faaliyeti daha da genişledi: İstanbul’da eserleri koruma ve göstermede ortaya çıkan güçlükler göz önünde tutularak, buluntuların çıkarıldığı yerlerde de değerlendirilmesi yoluna gidildi; yurdun çeşitli köşelerinde eserler toplanarak yeni müze çekirdekleri meydana getirildi.
Cumhuriyetin ilânından sonra, türk müzeciliğinde yeni bir dönem başladı.
Anadolu’nun birçok tarihî şehrinde yeni müzeler açıldı.
Tarihî anıtlardan bazıları müze durumuna getirildi.