Osmanlıda Silahtar Nedir | Osmanlı Tarihi |
Osmanlıda Silahtar Nedir,Ne Demek
Silahtar ağa
Osmanlı saraylarında padişahı korumakla görevlendirilenlerin başında bulunan kimse. (Silahdarı şehriyâri de denirdi.)

Silahtar bölüğü
Yeniçerilerde altı bölükten kurulan süvari birliklerinin ikinci bölüğü. (İlk kurulan süvari bölüğü bu bölüktü. Görevi sefer zamanında ordunun gideceği yolu güvenlik altına almaktı.)
Silahtar hâzinesi
Topkapı sarayında, Hırkai Şerif dairesine bitişik Arzhane dairesinin içindeki değerli silahların ve eşyaların saklandığı yer. (Buranın yönetim ve gözetimine silahtar ağa bakardı.
Silâh ve eşya sır kâtibiyle hazine başyardımcısı tarafından bir deftere kaydedilir; defter padişaha teslim edilirdi.
Buranın anahtarı silahtar ağa tarafından taşınırdı.
Her saltanat değişikliğinde Silahtar hâzinesinin sayımı yapılırdı.)
Osmanlıda Silahtar Nedir
Padişahın yakınlarından olduğu için önemi büyüktü.
Görevleri, Hırkai Saadet dairesini süpürmek, tozunu almak, kutsal günlerde güzel kokular yakmak ve Kur’an okumaktı.
Tören ve alaylarda padişahın kılıcını omuzunda taşırdı.
Başına zülüf ve kırmızı kadifeli üsküf takar, hükümdarın sağ gerisinde yürürdü.
Sarayda hükümdara ait kılıç, tüfek, ok, yay, zırh gibi eşyaları muhafaza ederdi.
Resmi derecesi has odabaşından küçük olduğu halde itibarı daha yüksekti.
Padişahın daima yanında bulunurdu.
Genellikle, bilgili kişilerden seçilirdi.
Bunlardan 20 kadarı sadrazam oldu.
Silahtarlık, Yıldırım Bayezid devrinde kuruldu.
Fatih kanunnamesinde, padişahın yakınlarından olmakla birlikte derecesi çaşnıgirbaşı ve bölükbaşıdan daha küçüktü.
Bunlar Hasoda’daki acemileri de yetiştirirlerdi.
Padişah avlanırken, bahçede gezerken yanında bulunur, av sırasında sofra kurardı.
Silahtarın önemi, daha sonraki tarihlerde yavaş yavaş arttı.
XVII. yy.da hükümdarlar, silahtarlığa tayin ettikleri kimseye, hattı hümayun gönderirlerdi.
Bu hat, Silahtar Ağa dairesinde, arz ağaları ve hasodalılar önünde, hazine başyazıcısı tarafından okunurdu.
Dua edildikten sonra silahtara, padişah huzurunda kürk giydirilirdi.
İlk defa silahtar olan kimseye acemilik adı altında bir para verilirdi.
Bu para XVIII. yy. ortalarında 11 600 akçeydi.
Silahtar ağalığa, hasodalı olan ve silahtarlıktan bir önceki görevde bulunan çuhadar ağa tayin edilirdi.
Bazen de hükümdarın isteğiyle başka saray görevlilerinden birisi getirilirdi.
Silahtar ağalar terfi ederek saray dışında bir göreve çıkarlarsa vezir, beylerbeyi, yeniçeri ağası, kaptanpaşa gibi yüksek görevlere tayin edilirlerdi.
Kendilerine, padişah huzurunda kürk giydirilir, 10 gün kadar sarayda misafir edilir, sonra veda hil’ati denilen bir kürk daha giydirilerek evi varsa evine, yoksa sadrazama misafir giderdi.
Saraydan çıkış, ceza ile olursa silahtara kapıcıbaşılık verilirdi.
Bunların gündelikleri zamanla değişti.
XVIII. yy.da gündelik 60 akçeydi.
XVI. yy.da kendisine dört kat camei hassa denilen bir kumaş verilirdi.
Bunların, gündeliklerinden başka hasları da vardı.
Silahtarların sarayda, sarık sarıp kürk giymesine izin verilirdi.
XVIII. yy.dan sonra hasodabaşının önemi azaldığı için, silahtarlar değer kazandı.
Mustafa II’nin silahtarı Çorlulu Ali Paşa devrinde babüssaade ağaları aracılığıyla Paşakapısı’na gönderilen hattı hümayunlar, sonra silahtar ağalarla gönderilmeye başlandı.
Enderuna ait bütün işlerin sorumluluğu da silahtara bırakıldı.
Ayrıca hükümdarla sarayda birlikte bulunmak, hattı hümayunları götürmek, telhis ve tahrirleri alıp vermek, iradeleri gerekenlere bildirmekle görevlendirildi.
Enderun ağalarının yetişmesi, enderun nizam ve geleneklerinin tam uygulanması da silahtara aitti.
Ramazanın on ikinci gecesi, Hırkai Saadet odasında yapılan törene silahtar da katılır, yeniçerilere ulufe dağıtma gününde yapılan töreni yönetildi.
Cebi hümayundan yapılacak masraflar onun sorumluluğu altındaydı.
Silahtar ağanın emrinde Has odadaki ağalardan beş lala ile okuryazar bir kaftancı, bir kilerci, bir tütüncü, yedi çakarsalan, kilercibaşı baltacısı, üç zülüflü baltacı, yedekçi, heybeci gibi kimseler bulunurdu.
Sarayda Hırkai Şerif dairesi yanında Arzhane denilen dairenin içinde ve silahtar ağanın sorumluluğu altında bir Silahtar hâzinesi vardı.
Değerli eşya ve silahlar burada korunurdu.
Buranın anahtarı, silahtar ağada durur; sır kâtibi ve hazine başyardımcısı tarafından yazılarak mühürlenen defter de padişahta bulunurdu.
Padişahın izni olmadıkça Silahtar hâzinesinden bir şey çıkarılmazdı.
Mahmud II devrinde saray ve devlet kuruluşunda yapılan değişiklikler sırasında silahtarlık da kaldırıldı (1830).
Silahtarların görevi hazine kethüdasına verildi.