Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Biyografi

Rene Descartes Kimdir,Eserleri | Filozof Biyografileri |

Rene Descartes Kimdir,Fransız filozof ve matematikçisi (La Haye, Touraine 1596 -Stockholm 1650).

Rene Descartes Hayatı ve Felsefi Görüşleri

Zengin bir burjuva ailesindendi.

Cizvitlerin yönettiği La Gleche kolejinde okudu (1604-1612).

Rene Descartes Kimdir
Rene Descartes ,Fransız filozof ve matematikçisi (La Haye, Touraine 1596 -Stockholm 1650).

Uzun süre meslek seçmede kararsız kaldı: askerliği denedi, kibar çevrelerinde dolaştı, bazen de köşesine çekilerek felsefeyle uğraştı.

Gönüllü olarak 1617’de Moritz von Nassau’nun, 1619’da Bavyera seçicisinin, 1621’de de Bucquoy kontunun ordusuna girdi.

Macaristan, Almanya, Polonya, Hollanda, İsviçre ve İtalya’yı dolaştı; zaman zaman Paris’e döndü veya Rennes’e ailesinin yanına gitti.

1628’de La Rochelle kuşatmasında bulundu.

1629’da Hollanda’ya gitti ve orada 20 yıl kaldı.

Amsterdam, Leiden, Endegeest ve özellikle Alkmaar yakınında Egmond’da yaşadı.

Bu arada bir defa Danimarka’ya, 3 defa da Fransa’ya gitti.

Descartes’a büyük hayranlık duyan İsveç kraliçesi Kristina eylül 1649’da onu Stockholm’e çağırdı.

Descartes 11 şubat 1650’de burada zatürreeden öldü.

Rene Descartes Eserleri

Compendium Musicae (Müziğin özü) [1618]; Aklın İdaresi için Kurallar (Regulae ad Directionem Ingenii) [1628]; Traite du Monde ou de la Lumiere (Dünya veya Işık Üstüne İnceleme Kitabı) [1633] adlı eserin bir bölümü olan Traiti de l’Homme (İnsan Üstüne İnceleme Kitabı); Dioptrique (Işık Kırılması).

Rene Descartes Bilgi Felsefesi

Meteores (Göktaşları); Gâometrie (Discours de la Methode) [1637]; önce latince (1641), sonra da Luynes dükünün çevirisiyle fransızca basılan (1647) Metafizik Düşünceler (Maditations M6taptıysiques); rahip Picot tarafından fransızcaya çevrilen Principia Philosophiae (Felsefenin İlkeleri) [1644]; Les Passions de l’Ame (Ruhun Tutkuları) [1649]; çağının ünlü bilgin, filozof ve ilâhiyatçılarına yazdığı sayısız Mektuplar.

İkicilik in (düalizm) ve çelişkilerin pek belirgin olduğu Descartes’ın felsefesi aynı zamanda metafizik ve bilimsel, idealist ve maddecidir; hem Ortaçağın damgasını taşır, hem de moderndir.

1. Descartes metafizik bakımdan idealisttir, metodik bir şüpheden yola çıkar.

Bu metot, yanılgı ve önyargıları önlemek, eleme yoluyla şüphe edilemez bir gerçeğe ulaşmak için, her şeyden şüphe etmeye dayanır.

Descartes, bu yolla şüphe ettiğinden şüphe edemeyeceği gerçeğine varır.

Oysa ona göre, «şüphe etmek düşünmektir». Şu halde düşündüğünden şüphe edemez.

Düşüncesinin varlığı ona ilk gerçek olarak görünür; bundan hareket ederek «düşüncenin ne olduğunu öğrenmek, bedenini tanımaktan daha kolaydır» sonucuna varır.

Bu, idealist, ruhçu ve hattâ geçici olarak «solipsist» bir tutumdur.

Descartes, kendinin düşünen varlık olmasından hareket ederek kusursuz bir varlık fikrine varır ve bu varlığın (Tanrı) var olduğu sonucunu çıkarır.

Bunu ontolojik tanıtla, tanıtı da mükemmellik kavramı ile ispatlar.

Daha sonra, Tanrı’nın bizi kandırmak istemeyeceği düşüncesinden hareket eden Descartes, bu tanrısal doğruluk sayesinde dış dünyanın ve özellikle kendi vücudunun var olduğu sonucuna varıyor.

Bu metafizik tutum sonradan Berkeley’in de benimsediği tamamıyla idealist bir tutumdur (ruhun maddeye göre önceliği, «var olmak, algılanmak demektir» fikri).

2. Bununla birlikte, Descartes’in hareket noktasındaki şüphe, sadece metodik bir Şüpheydi.

Berkeley’in «maddesizcilik»i gibi dıs dünyayı kesin olarak reddetmiyordu.

Ona göre, çok dolaylı yoldan da olsa, ispatlandı mı, dış dünyanın varlığı, «düşünüyorum»un varlığı kadar kesinlik kazanır.

Descartes geçici idealizminden ayrılır ayrılmaz gerçekçiliğe (yani kendi düşüncesinin dışında bir şeylerin var olduğu düşüncesine) varır.

Bu gerçekçilik ikicildir; çünkü, varlığı iki cevherden oluşmuş kabul eder.

Ruh ile madde (veya düşünce ile uzam; veya ruh ile beden); yani yarı maddeci, yarı ruhçudur.

Maddî cevherle, yani bedenle ilgili şeylerin tamamen maddî, hattâ mekanik bir yoldan açıklanabileceği düşüncesi buradan gelir.

Bedenimiz, bütün hayvanlardaki gibi, bir «hayvan-makine», ustaca yapılmış bir çeşit otomattır; onun canlılığı ruhun varlığına bağlı değildir.

Bu noktada Descartes Leukippos ve Demokritos tarzında mekanist maddecidir.

Her türlü metafizik postulat’tan sıyrılmış olan modern bilimin temelleri işte bu cüretli görüşe dayanır.

Madde, Descartes fiziğinde tek cevher, ve hareket, tek varolma tarzı ve tek açıklama kaynağı olacaktır.

Descartes felsefesinin bu iki yönü, onun ardından gidenlerin neden ikiye ayrıldığını açıklar.

Onun yolunda gidenlerden bazıları idealizmini ve spiritualizmini (Malebranche, Maine de Biran, Bergson, Husserl), bazıları da maddeciliğini (Diderot, Helvetius, Marx) benimsedi.

Hiçbir filozof Descartes kadar çeşitli yollardan yorumlanamamıştır.

Descartes’taki bu birkaç anlama çekilebilirlik ve derin çelişme, Ortaçağ düşüncesiyle modern çağ düşüncesinin kavşak noktasında olan dönemin özelliğini yansıtır.

Descartes, filozof olarak ne kadar büyükse, bilgin olarak da o kadar büyüktür.

Bilgin olarak Descartes, cebir işaretlerini basitleştirdi, analitik geometriyi icat etti, fizik ve biyolojik gerekirciliği ortaya attı, fizyolojik psikolojinin öncülüğünü yaptı.

Bununla birlikte birçok noktayı aydınlatamadı; çünkü, ruh ve bedeni, kökten ayrı iki varlık kabul etmişti.

Bu ikicilik ise ruhun beden üzerindeki etkisini açıklamaktan uzaktı.

Descartes, gerek Metot Üzerine Konuşma adlı eserinde açıkladığı metodu ile (analiz ve sentez, metotlu ve yapıcı şüphe) gerek ilim üzerine ileri sürdüğü ve sonradan doğrulanan düşünceler ile (anlıkçılık [entellektüalizm], pratiğin verimine, bizleri tabiatın hâkimi yapacak olan ilmin sonsuz ilerlemesine karşı beslediği inanç) modem bir bilim adamı niteliğini hak etmiştir.

Descartes’ın ahlâk’ı, bir yandan, davranışlarını doğru temellere dayatıncaya kadar benimsenen bir çeşit oportünizm ile yumuşamış, Stoa’cılığa kaçan geçici bir ahlâk, bir yandan da son şeklini bulmuş, kesin bir ahlâk tasarısını içerir.

Bu kesin ahlâk, doğru bir yargıya ve onun gerektirdiği hürriyete dayanmaktadır: «iyi yapmak için, iyi düşünmek elverir.»

Descartes’ın en iyi portresi Louvre’dadır; bunun, Frans Hals’in kaybolan orijinal bir tablosunun kopyası olduğu sanılmaktadır.

Bir başka portresi Sebastien Bourdon’un fırçasından çıkmıştır.

G. Guerin’in bir kabartmasıyla süslü olan Descartes’ın mezarı (Sainte-Genevieve kilisesi, Paris) yalnız gravürleri bakımından değer taşır; Ama J.T. Sergel tarafından yapılmış olan (Stockholm’de Adolf-Frederik kilisesinde) güzel bir heykeli vardır.

Bir yanıt yazın