Seba Halkı | Ansiklopedik Bilgi |
Seba Halkı İslamiyetten önce Seba ülkesinde (Güneybatı Arabistan) yaşayan halk.
Gerek bu halkın gerek ülkenin adı Tevrat’ta, özellikle Hazreti Süleyman ve Seba melikesi efsanelerinde birçok defa geçer.

Asur tutanaklarında Seba krallarının Asur krallarına yolladığı vergilerle ilgili iki kayıt vardır.
ilk vergiyi yaklaşık olarak M.ö. 715’te İtiamra, İkincisini 30 yıl kadar sonra Karibaibu yollamıştır.
Yunan coğrafyacısı Eratosthenes (M.ö. III. yy.) Sebalıların başkentinin Mariaba (bugünkü Ma’rib) olduğunu, Sebalıların Mina, Katabanya ve Hadramutluların yanı sıra Güneybatı Arabistan’ın başlıca halklarından olduğunu anlatır.
M.ö. 24’te Mısır valisi Marcus Aelius Gallus yönetiminde bir roma ordusu Ma’rib’e bir sefer yaptı ve büyük bir yenilgiye uğradı.
M.S. I. yy.da yunanca olarak yazıldığı sanılan Kızıldeniz ve Hint okyanusunu anlatan Periplus periten Erythras Thalatte adlı belge Sebalılarla Himyerîlerin (Himyer) ortak bir krallığından söz eder.
Krallığın başkenti Güney Yemen tepelerinde Zafar’daydı.
Daha geç bir tarihte Plinius da Sebalıları zengin bir halk olarak anlatır; Himyerilerin ise çok kalabalık olduğunu söyler.
IV. yy.dan sonraki yunanlı yazarlar bu eski halklardan söz etmez, yalnız Himyeri adını bütün Güneybatı Arabistan halkı için kullanırlar.
Sebalıların yazdığı pek çok yazıt da kendi toplulukları hakkında bilgi verecek niteliktedir.
Fakat çözülmesi çok güç olan bu metinler tam olarak aydınlatılamamaktadır.
Gerek yazılara, gerek dil verilerine dayanarak Seba yazıtlarını kabaca üç dönemde toplamak mümkündür.
Bunlardan ancak sonuncusunun tarihi kesinlikle belirtilebilmiştir: M. S. VI. yy .m ikinci yarısı (yaklş. 575’e kadar).
Seba ülkesinin çekirdeğini meydana getiren bölgenin ikiye ayrılmış olduğu bilinmektedir.
Orta Yemen’in dağlık bölgesini kaplayan bir yüksek bölge (bugünkü Seba’nın çevresi), bu yüksek bölgenin doğu ve güneydoğusunda uzanan ve Adhana ırmağı çöküntüsünü içine alan alçak bölge.
Adhana ırmağı önce alçak bir araziden geçer, Cebel Balak kayalarının arasında akar, sonra Rub-el-Hali çölünün batı uzantısı olan Ramlat Sab’atein’de kaybolur.
Irmağın Cebel Balak kayalıklarında açtığı yolun ağzında Seba’nın başkenti Ma’rib yer alır.
Biraz batıda Adhana ırmağının kollarından biri kıyısında Ma’rib’den sonra ülkenin ikinci büyük şehri Sirvah uzanır.
Ma’rib zenginliğini ve verimliliğini bulunduğu yere borçludur.
Irmağın Cebel Balak’a girdiği noktanın baraj yapımına çok uygun olması, hemen gerideki vadinin sulanmasına imkân veriyordu.
Büyük Ma’rib barajı İslâm efsanelerinde önemli bir yer tutar.
Söylentilere göre Güney Arabistan’daki islamöncesi medeni
yetin yıkılmasına bu barajın çökmesi yol açmıştır.
Bu söylentide sebeple sonuç yer değiştirmiş gibidir: çünkü yazıtlardan barajın M.S. V. ve VI. yy.da büyük ölçüde onarıldığı anlaşılmaktadır.
Ancak devlet siyasî alanda zayıfladığı için, barajın onarım masraflarını karşılayamadığı sanılmaktadır.
Gerek Sebalılar, gerek bu bölgede yaşayan öteki topluluklar samî medeniyetine bağlıydılar ve kültürlerinin kuzeyde yaşayan öbür sami halklarının kültürleriyle birçok ortak yanı vardı.
Bu yüzden, Güney Arabistan Samîlerinin asıl yurdu sayılması bile, tarih öncesi dönemlerinde buraya kuzeyden bir veya birkaç defa sami göçmenlerin geldiğini ve burada yaşayanlara kendi kültürlerini aşıladıklarını kabul etmek gerekir.
Tevrat’ta da bu tür kaynaşmalardan söz edilir.
Bunların gerçekliği şüpheliyse de, o devirde İbranîlerin coğrafî görüşlerini ve o çağ yazarlarının etnoloji bilgilerini yansıtır.
Sebalıların ilk dönemlerinde «Seba krallarının yanında kendilerine «seba mukarribi (yaklaştıran)» sıfatını veren bazı görevlilere de rastlanıyordu.
Eskiden bunların bir rahip hükümdar hanedanından oldukları ve krallardan önce yaşadıkları sanılırdı.
Daha sonraki araştırmalar krallarla mukarriblerin aynı dönemde yaşadığını ortaya çıkardı.
Bugün mukarrib sıfatının belli siyasi görevlerle uğraşanları gösterdiği, bu görevlerin kralınkilere eşit bir yeri olduğu görüşü geçerlidir.
Seba’da ilk dönemlerde büyük bir inşaat hamlesine girişildi.
Hemen bütün büyük tapınak ve anıtlar (Sirvah ve Ma’rib tapınakları dahil) bu dönemde yapıldı.
Ayrıca bu dönemde Sebalılarla Güneybatı Arabistan’daki öbür halklar arasında devamlı savaşlar ve ittifaklar yapılıyordu.
Bu dönemde Kataban (yun. Kattabanoi) ve Hadramut (yun. Hatramonitai) gibi önemli krallıkların dışında birçok daha az önemli, fakat bağımsız krallık ve şehir devleti kuruldu.
En eski Seba yazıtlarının tarihi üstündeki tartışmalar henüz bir sonuca bağlanmamıştır.
Bazı araştırmacılar bunların M.ö. VIII. yy.dan kaldığı görüşünü paylaşır ve bu iddialarına delil olarak M.ö. 700 sıralarında Asurlulara vergi yollayan iki «Seba kralı nın iki Seba mukarribi olan Yithi’amar ve oğlu Karibail ile aynı kimseler olduğunu ileri sürerler.
Fakat bu eski dönemin kral ve mukarriblerin kullandığı adlar altıyı geçmediği ve birçok kimse aynı adı taşıdığı için yalnız adına dayanarak iki kişinin aynı kimse olduğunu iddia etmek yeterli değildir.
Başka bir görüşe göre, yazıtlardan Seba’nın eski döneminin M.ö. V. yy.da başladığı anlaşılır.
Her iki görüş de yazıtlardan önce birkaç yüzyıllık bir kültür birikimi olduğunu kabul eder.
Çünkü ilk yazıtlar oldukça gelişmiş bir medeniyeti yansıtır.
Eski dönem ve orta dönem arasındaki tarihî sınır kesinlikle belli değildir, fakat orta dönemin M.ö. I. yy. sıralarında başladığı sanılmaktadır.
Orta Seba döneminde mukarriblerin adı artık geçmez.
Kral adlarının sayısı da ilk dönemde olduğu gibi sınırlı değildir.
Bazı krallar hâlâ «Seba ve Raydan ülkesi kralı» unvanını taşır.
Başka metinlerde de adı geçen Raydan, coğrafî bir bölgedir ama yeri kesinlikle tespit edilememiştir.
Bazı yazarlar bu bölgenin Zafar yakınındaki Cebel Raydan olduğunu ileri sürer.
Nitekim Periplus’ta da başkenti Zafar olan bir monarşiden söz edilmektedir. «Raydan» Bayhan ırmağı yakınındaki sivri bir tepenin adı da olabilir.
Bu görüş doğruysa Bayhan ırmağı dolaylarındaki eski Kataban toprakları da sonradan Seba’ya katılmıştır.
Orta Seba dönemi krallarının yukarı ülkede yaşayan Hamdan kavmi ile yakın ilişkileri vardı.
Bu bölgedeki ele geçen metin sayısı oldukça fazladır. Anlaşıldığına göre orta dönemde siyasi ağırlık merkezi, aşağı kesimden yukarı kesime doğru kaymıştır.
Güneybatı Arabistan’ın öbür halklarıyla yapılan savaş ve antlaşmalar devam ediyordu, fakat küçük bağımsız şehir devletleri yavaş yavaş ortadan kalkmış ve Himyer kavmi (yun. Homeritai) ortaya çıkmıştı.
«Arap»ların, yani göçebe Bedevilerin adına yazıtlarda ilk olarak bu dönemde rastlanır.
M.S. II. yy.m sonlarına doğru güçlü bir kral olan Şamir Yuhar’iş «Seba ve Raydan ülkeleri ve Hadramut ve Yemen kralı» sıfatını aldı.
Bu sırada Hadramut bağımsızlığını kaybederek Seba’nın hâkimiyetini kabul etmiş, Seba hâkimiyeti Güneybatı Arabistan’da doruğuna ulaşmıştı.
Fakat M.S. IV. yy.da krallık gücünü geçici olarak kaybetti ve «Seba ve Raydan ülkeleri kralı» unvanım Doğu Afrika kıyısındaki Aksum kralları taşımağa başladı.
IV. yy. sonunda Güney Arabistan yeniden bağımsızlığını kazandı ve krallar tekrar «Seba ve Raydan ülkeleri ve Hadramut ve Yemen kralı» sıfatım aldılar.
M.S. III. yy.da Sebalıların dini Güney Arabistan’da yaşayan öbür halklarınki gibi çok-tanrılı bir dindi.
Kuzeydeki sami dinleriyle büyük benzerliği vardı.
Başlıca tanrıları şunlardı: Venüs Yıldızı Athtar (Güney Arabistan’da erkek olan bu tanrı, Sidonia’da Astarte, Kenan ülkesinde Aştoreth ve Mezopotamya’da Iştar adıyla anılırdı, aynı ad altında görüldüğü öbür bütün ülkelerde kadın şeklinde temsil edilirdi), ay tanrısı, güneş tanrıçası.
Ay tanrısının Seba’daki adı llmukah’tı.
Eski Seba döneminde bu tanrının millî bir tanrı olduğu mahallî küçük toplulukların Seba devletiyle bütünleşmesini sağlayan mahallî bir görevi olduğu sanılır, «llmukah çocukları» terimi «Seba yurttaşları» anlamına geliyordu.M.S. II. yy.ın sonlarına doğru güçlü bir kral olan Şamir Yuhar’iş «Seba ve Raydan ülkeleri ve Hadramut ve Yemen kralı» sıfatını aldı.
Bu sırada Hadramut bağımsızlığını kaybederek Seba’nın hâkimiyetini kabul etmiş, Seba hâkimiyeti Güneybatı Arabistan’da doruğuna ulaşmıştı.
Fakat M.S. IV. yy.da krallık gücünü geçici olarak kaybetti ve «Seba ve Raydan ülkeleri kralı» unvanım Doğu Afrika kıyısındaki Aksum kralları taşımağa başladı.
IV. yy. sonunda Güney Arabistan yeniden bağımsızlığını kazandı ve krallar tekrar «Seba ve Raydan ülkeleri ve Hadramut ve Yemen kralı» sıfatım aldılar.
M.S. III. yy.da Sebalıların dini Güney Arabistan’da yaşayan öbür halklarınki gibi çok-tanrılı bir dindi.
Kuzeydeki sami dinleriyle büyük benzerliği vardı.
Başlıca tanrıları şunlardı: Venüs Yıldızı Athtar (Güney Arabistan’da erkek olan bu tanrı, Sidonia’da Astarte, Kenan ülkesinde Aştoreth ve Mezopotamya’da Iştar adıyla anılırdı, aynı ad altında görüldüğü öbür bütün ülkelerde kadın şeklinde temsil edilirdi), ay tanrısı, güneş tanrıçası.
Ay tanrısının Seba’daki adı llmukah’tı.
Eski Seba döneminde bu tanrının millî bir tanrı olduğu mahallî küçük toplulukların Seba devletiyle bütünleşmesini sağlayan mahallî bir görevi olduğu sanılır, «llmukah çocukları» terimi «Seba yurttaşları» anlamına geliyordu.
Buna karşılık Orta Seba döneminde yukarı kesimde yaşayan Hamdan kralları ve bağımlı prensleri Taîlab adlı bir tanrıya tapıyorlardı.
Bu tanrı adına kuzeydoğuya doğru akan Harid ırmağı kıyısında bir tapınak yapılmıştı.
Ayrıca yukarı kesimin güneybatı köşesinde Ümran ve çevresinde llmukah kültü devam ediyordu.
M.S. IV. yy.da Aksum hâkimiyeti sırasında eski çok tanrılı dinin yerini tek tanrılı bir din olan Rahman kültü aldı. Rahman «Lütufkâr» bazen de «Gökyüzünün hâkimi» olarak adlandırılıyordu.
VI. yy.da Musevîlik veya Hıristiyanlık etkisi taşıyan dinler ortaya çıktı.
570’e doğru pers hâkimiyetini benimseyen Sebalılar, kısa süre sonra İslâm dünyasına katıldılar.
Seba Dili
Sami öbeğinden Arapçaya yakın dil; Yemen ve Hicaz’ın kuzeyindeki yazıtlarda eski biçimi görülen bu dil Hadramut ve Umman’da hâlâ konuşulmaktadır.
(Sami alfabesinin orijinal bir türevi olan seba yazısının başlıca özelliği geometrik biçimleridir.)