Sıkıyönetim Nedir,Komutanı,Mahkemeleri | Siyaset |
Sıkıyönetim Hakkında Bilgi,Sıkıyönetim Nedir,olağanüstü bir polis rejimi olmakla birlikte, öteki olağanüstü hal rejimlerinden farklı niteliktedir.
Sıkıyönetim, esas bakımından kamu düzeni ve güvenliğiyle doğrudan doğruya ilgili olduğu için 1961 Anayasası, olağanüstü yönetim usullerini belirlerken bu rejime ayrı bir önem ve yer vermiştir, öteki olağanüstü haller, daha çok İktisadi ve sosyal düzenle ilgilidir.
Bu gibi durumlarda vatandaşlar için bazı para, mal ve çalışma yükümleri konulabilir.
Amaçlar arasındaki bu farkın sonucu olarak da sıkıyönetimle öteki olağanüstü haller arasında bazı farklar belirir.
Sıkıyönetim, geçici ve kısa sürelidir.
Toplumda maddi sükun ve güvenliğin sağlanmasını gerçekleştirecek yeterli bir süre sonunda sıkıyönetim kalkar.
Savaş sebebiyle uygulanan sıkıyönetim, sebebin ortadan kalkmasına kadar sürer; fakat, toplumun içinde bulunduğu İktisadi ve sosyal güçlükler yüzünden olağanüstü hal ilan edilmişse bunun ne kadar süreceği genellikle önceden kestirilebilecek bir husus değildir.
Bu tür durumlarda önceden belli bir süre gösterilemez ve karar, genellikle yürütme organının takdirine bırakılır.
Nitekim, Milli Korunma kanununun öngördüğü hukuki rejim bu niteliktedir.
Sıkıyönetim, maddi sükun ve güvenlik amacına yöneldiğinden, bir ülkenin her yerinde değil, yalnız kamu düzeni bozulan bir Yeya birkaç bölgesinde ilan edilebilir.
Buna karşılık öteki olağanüstü hallerde, bölgesel ayırımlar yapılması güçtür.
Sıkıyönetim, olağanüstü bir polis rejimi olmakla birlikte, önceden tespit edilmiş kurallar uyarınca, Anayasa sınırları içinde uygulanan bir hukuk rejimidir.
Bu bakımdan, «hukuk devleti» ilkesine uymayan polis devletiyle hiç bir ilgisi yoktur; sıkıyönetim döneminde, temel hak ve hürriyetlere getirilen normalin üstündeki kısıtlamalara rağmen keyfiliğe, ayırımlara yer verilemez.
Bütün işlemler yargı denetimine bağlıdır.
Yalnız, alınacak İdari tedbir ve kararlarda takdir yetkisinin genişlediği kabul edilir.
Sıkıyönetim, valilerin askeri makamlardan yardım istemeleri durumundan da farklıdır.
Çünkü, sıkıyönetimde askeri makamlann mülki makamlara yardımı değil, onların yerine geçmesi söz konusudur.
Sıkıyönetim, 1876 Anayasasıyla birlikte türk kamu hukukuna girmiştir (idarei örfiye).
1876 Anayasasının 113. maddesi, devletin bir bölgesinde ihtilâl olacağının anlaşılması halinde, hükümetçe o bölgeye mahsus olmak üzere sıkıyönetim ilan edileceğini belirtmiş ve sıkıyönetimin, kanun ve nizamlann geçici tatili olduğu şeklinde bir de tanımlama yapmıştır.
Türkiye cumhuriyetinin ilk Anayasasında (1924) sıkıyönetime, yine idarei örfiye terimiyle, fakat daha geniş bir kapsamla yer verilmştir.
1924 Anayasasında, yalnız isyan veya vatan ve cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli kalkışma değil, savaş veya savaşı gerektirecek bir durumun belirmesi halinde de sıkıyönetim ilanı öngörülmüştür.
Ayrıca, 1876 Anayasasmdakinden farklı olarak yalnız bölgesel değil, genel sıkıyönetim ilan edilebileceği, bunun süresinin bir ayı geçemeyeceği; durumun hemen meclisin onayına sunulacağı ve uzatmanın ancak meclis kararıyla mümkün olduğu belirtilmiştir.
Bu Anayasada da idarei örfiye «kişi ve mesken dokunulmazlıklarının, basın, haberleşme, dernek ve şirket hürriyetlerinin geçici olarak kısıtlanması veya ertelenmesi» olarak tanımlanmıştır.
1961 Anayasasında genellikle aynı ilkeler, «sıkıyönetim» terimi kullanılarak tekrar edilmiştir; ancak, bir tanımlama yapılmamış, ayrıca 1971’de yapılan değişiklikle yeni ilkeler getirilmiştir.
Son duruma göre, Anayasanın 124. maddesi, «Sıkıyönetim ve Savaş Hali» kenar başlığını taşır.
Savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi, ayaklanma olması veya vatan ve cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren ya da Anayasanın tanıdığı hür demokratik düzeni veya temel hak ve hüniyetleri ortadan kaldırmaya yönelen yaygın şiddet hareketleri sıkıyönetim ilânına imkan verir.
Anayasa, bu tür hareketlere dair kesin belirtilerin ortaya çıkmasını yeterli görmektedir.
Anayasa, sıkıyönetim veya genel olarak savaş halinde hangi hükümlerin uygulanacağını ve işlemlerin nasıl yürütüleceğini, hürriyetlerin nasıl kayıtlanacağını veya durdurulacağını, savaş veya savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi üzerine vatandaşlar için konulabilecek yükümleri gösterecek bir kanun çıkanlmasını öngörmüştür.
Bu kanun, 3832 sayılı örfi İdare kanununu yürürlükten kaldıran 13 mayıs 1971 tarihli ve 1402 sayılı Sıkıyönetim kanunudur.
Anayasanın, sıkıyönetimi gerektiren şartlan ve öteki ilkeleri açıkça belirleyerek konuyu bir kanunun düzenlemesine bırakması, sıkıyönetimin bir hukuki rejim olduğunu gösterir.
Bu hukuki rejimin doğal bir sonucu olarak sıkıyönetim işlemlerinin ve sıkıyönetim ilanı kararının yargı denetimine bağlı olması gerekir.
Sıkıyönetim işlemlerinin Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik gibi mevzuata ve hukukun genel ilkelerine uygunluğunun denetimi konusunda genellikle bu İdari işlemlerin yargı denetimine bağlı olacağı kabul edilir.
Sıkıyönetim ilanını gerektiren hallerin başında gelen «savaş ve savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi» hali ayrı bir önem taşır, özellikle savaş hali, normal yollardan sıkıyönetim ilanına bile imkan vermeyebilir.
Bu sebeple, genel hükümlerde önemli farklar bulunmamakla birlikte, Sıkıyönetim kanunu, savaş hali için bazı ayrı hükümler de getirmiştir.
Kanuna göre, savaş halinde, sıkıyönetim ilan edilmemiş olsa bile, genelkurmay başkanının teklifi üzerine Bakanlar kurulunca tespit ve ilan edilen bölgedeki kumandanlardan biri, genelkurmay başkanı tarafından sıkıyönetim kumandanının bütün yetkilerini kullanabilmek üzere görevlendirilir.
Bu bölge kumandanının vereceği emirlere ve aldığı tedbirlere uymayanlar veya yerine getirmeyenler hakkında, sıkıyönetim kumandanlığı emirlerine uymayanlar hakkındaki cezalar uygulanır.
Savaş halinde, Genelkurmay başkanlığının gerekli görmesi halinde, sıkıyönetim ilan edilmişse sıkıyönetim bölgeleri, ilan edilmemişse harekat bölgeleri içindeki askeri mahkemeler, sıkıyönetim Askeri mahkemesi görevini de yaparlar.
Bu durumda askeri mahkemelerin yetki alanları ve birden çok askeri mahkeme bulunan yerlerde bunlardan hangilerinin sıkıyönetim kumandanlığı askeri mahkemesi görevini yapacağı hususu Milli Savunma bakanlığınca tayin ve tespit edilir.
Savaşta, Sıkıyönetim kanunu kapsamındaki suçları işleyenlerle bu suçlara katılanlar, sıkıyönetim kurallarının uygulandığı bölgenin yetkili kumandanının isteğiyle askeri mahkemelerde yargılanırlar.
Kovuşturma bakımından, savaş halinde bir farklılık yoktur; belli nitelikteki görevliler için yine izin şartı aranır.
Yargılama usulü konusunda, savaş hali sebebiyle ilan edilen sıkıyönetimin doğurduğu tek önemli sonuç vardır: Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü kanununun, savaş halinde kanun yollarına başvurmaya ve yerine getirmeye ilişkin hükümleri uygulanır.
Savaş halinde, sıkıyönetimle ilgili mali meseleler de savaş ekonomisi çerçevesinde çözümlenir.
Bu bakımdan Sıkıyönetim kanununun ayrı hükümler getirmesi gerekli görülmemiştir.
Buna karşılık, barışta mali konular, kullanılan araç ve görevlendirilen personelin önemli oranda genişlemesi yüzünden önem kazanır.
Anayasada ve sıkıyönetimi düzenleyen 1402 sayılı Sıkıyönetim kanununda, sıkıyönetimin nasıl sona ereceğine dair hüküm yoktur.
Yalnız Anayasa, meclisin sıkıyönetim süresini kısaltabileceği veya tamamen kaldırabileceğini belirtir.
Sıkıyönetimin sona erme süresinin ayrıca düzenlenmemesi, buna ihtiyaç bulunmadığı içindir.
Çünkü sıkıyönetim, savaş hali dışında, ancak belli bir süreyle ilan edilebilir.
Türkiye Büyük Millet meclisi bu süreyi azaltabilirse de, önceden iki aydan fazla bir süre kabul edemez.
Uzatmak gerekiyorsa, her defasında iki ayı aşmamak üzere uzatılabilir.
Herhangi bir uzatma olmadan süre sona ererse sıkıyönetim kendiliğinden kalkar; ayrıca bir karar almak gerekli değildir.
Sıkıyönetim, Bakanlar kurulu kararıyla ilan edilerek yürürlüğe konulduğu için, Meclisin bu kararı onaylamaması, ikinci bir sona erme şekli olarak ortaya çıkar.
Sıkıyönetimin ilânını gerektiren sebeplerin ortadan kalkması veya kaldırılması halinde, sürenin bitiminden önce sıkıyönetimin sona ermesi isteniyorsa bu konuda bir karar almak gerekir.
Anayasada ve Sıkıyönetim kanununda bu durumu öngören bir hüküm bulunmamakla birlikte, böyle bir kararı almak veya Bakanlar kurulu tarafından karar verilmişse bunu onaylamak yetkisinin Türkiye Büyük Millet meclisine ait olacağı kesindir.
Savaş hali yüzünden sıkıyönetim, sona erme bakımından da farklı niteliktedir.
Çünkü savaş halinde sıkıyönetim ilan edilmemiş olsa bile, bunun gerektirdiği hukuki rejim, temel ilkelerde önemli bir değişiklik olmadan uygulanır.
Nitekim, Anayasa da, genel olarak savaş hali dediği bu durumla sıkıyönetimi eşdeğerde tutmaktadır.
Savaş hali sebebiyle sıkıyönetim düzeni ancak savaş halinin sona ermesiyle, bir süre daha devamı için ayrı bir karar verilmezse, son bulur.
Savaş hali devam ettikçe, ayrıca uzatma kararına da gerek yoktur.
Sıkıyönetim ilanı yetkisi
Bakanlar kurulunundur.
Anayasada belirtilen sebeplerin varlığı halinde Bakanlar kurulu, süresi iki ayı geçmemek üzere sıkıyönetim ilan edebilir.
1924 ve 1961 Anayasasının ilk şeklinde bir ay olan bu süre, 1971 değişikliğiyle iki aya çıkarılmıştır.
Bakanlar kurulu yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya her yerinde sıkıyönetim ilan edebilir.
Sıkıyönetim ilanı yetkisi Bakanlar kuruluna ait olmakla birlikte, kararın hemen Türkiye Büyük Millet meclisinin onayına sunulması gerekir.
Meclisler toplantı halinde değilse, derhal toplantıya çağırılır.
Meclis, birleşik toplantısında sıkıyönetim süresini kısaltabileceği gibi, bütünüyle de kaldırabilir.
Sıkıyönetimin her defasında iki ayı aşmamak üzere uzatılması yine Türkiye Büyük Millet meclisinin kararına bağlıdır.
1402 Sayılı Sıkıyönetim kanununa göre, Bakanlar kurulu tarafından, bütün Bakanlar kurulu kararlarının bağlı olduğu şekil ve usul uyarınca alınan sıkıyönetim ilanı kararıyla sıkıyönetimin bölge ve süresi üstünde yapılacak değişiklikler, İçişleri bakanlığınca uygun görülecek araçlarla ilan olunur.
Sıkıyönetim ilanı kararı organik bakımdan idari olmakla birlikte ayrıca Türkiye Büyük Millet meclisinin onayına da sunulur. Böylece meclis, sıkıyönetimi gerektiren sebeplerin varlığını araştırabilir ve Bakanlar kurulunun değerlendirmelerini onaylar.
Meclisin onaylamasını, sıkıyönetim kararının bir yasama işlemine dönüştüğü yolunda anlamak mümkün olduğu gibi, onaylamanın bir dış denetimden ibaret olduğu, asıl işlemi yine yürütme organının yaptığı da kabul edilebilir.
Türk hukukunda uzun yıllar tartışılmış olan bu konu, 1961 Anayasasının getirdiği düzen içinde Danıştay tarafından şu şekilde çözümlenmiştir: sıkıyönetim ilanı idari bir işlem olmakla birlikte, meclisin onayı bu işlemin hukukî niteliğini değiştirmekte, bir yasama işlemi durumuna getirmektedir.
Durum böyle olunca da idari işlem ve eylemler ilişkin uyuşmazlıkları çözmekle görevli Danıştay, sıkıyönetim ilanı kararının iptali istemiyle açılan davayı görevli bulunmadığı gerekçesiyle reddetmektedir.
Meclisin onaylama kararının şekli bakımından bir kanun olduğu kabul edilirse de, Anayasa mahkemesine başvurmak mümkündür.
Anayasa mahkemesinin kararlarından da anlaşıldığı gibi, Anayasa, devletin bütün faaliyetlerinin yargı denetimine bağlı olmasını sağlayan bir hukuk devleti sistemi getirmiştir.
Böyle bir sistem içinde yargı denetimi dışında kalacak işlemler bulunamaz.
Sıkıyönetim Komutanı
Sıkıyönetimin ilan edildiği bölgede, kanun hükümlerini uygulamak üzere, en az kolordu veya eşiti kıta kumandanlığı görevini yapmış veya yapmakta olan bir kumandan, Genelkurmay başkanlığının teklifi üzerine milli savunma bakanının inhası, başbakanın imzalayacağı ve cumhurbaşkanının onaylayacağı bir kararnameyle sıkıyönetim kumandanı olarak görevlendirilir.
Bu kumandan, askeri hizmetlerin yürütülmesinden dolayı bağlı bulunduğu genel hükümler yanında, Sıkıyönetim kanunuyla kendisine verilen görev ve yetkilerden dolayı başbakana karşı sorumludur.
Kanun, bu sorumluluklan göz önünde tutarak, sıkıyönetim kumandanına, sıkıyönetimin ilan edildiği bölge ve ilanı gerektiren olayın genişliğine göre yeteri kadar yardımcı verilir.
Kumandan yardımcılarının
tayinleri sıkıyönetim kumandanının tayinindeki usule uygun olarak yapılır.
Tayin kararlarında kumandan ve yardımcılarının eski görevleriyle ilişkilerinin kesilip kesilmediği de belirtilir.
Sıkıyönetim kumandanı, hizmetin gereklerini göz önünde tutarak, kendisine ait yetkilerin tamamını veya bir kısmını yardımcılarına devredebilir.
Çeşitli bölgelerde veya bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmişse, kumandanlıklar arasında işbirliği ve uyumun sağlanması önem kazanır.
Bu sebeple kanun işbirliğini sağlamak bakımından Başbakanlığı görevlendirmiştir.
Sıkıyönetim kumandanının yardımcıları bulunmakla birlikte, onun sıkıyönetim bölgesinden uzaklaşması veya hizmet edemeyecek derecede mazeretinin çıkması halinde kendisine vekalet edecek kimse Genelkurmay başkanlığınca tespit olunur.
Ancak vekaletin on beş günden fazla uzaması gerekiyorsa, en kısa zamanda yeni bir tayin yapılması zorunludur.
Sıkıyönetim komutanlığı
Sıkıyönetim ilanıyle birlikte sıkıyönetimin amaçlarına uygun olarak Sıkıyönetim komutanlığı karargahı kurulur. Komutanlığın kadroları Genelkurmay başkanlığınca önceden hazırlanır.
Bu kadrolara uygun olarak, yeteri kadar subay, astsubay ve sivil personel tayin edilir.
Bu şekilde tayin edilen personel, tayin emrinin kendilerine tebliğinden sonraki yirmi dört saat içinde hareketle yol süresi sonunda yeni görevlerine katılma zorundadır.
Sıkıyönetim kumandanlığı, kanunun kendisine verdiği görev ve yetkileri, sıkıyönetim bölgesinde esasen bulunan zabıta kuvvetleri ve ayrıca görevlendirilecek askeri birliklerle yürütür.
Askeri birliklerin verilmesi Genelkurmay başkanlığının emriyle olur.
Bununla birlikte, Sıkıyönetim kumandanlığı, barışta ve zorunlu hallerde sıkıyönetim bölgesindeki veya bu bölgeye en yakın yerdeki garnizon kumandanlarından yeteri kadar birliğin emrine verilmesini isteyebilir.
Böyle bir isteğin hemen yerine getirilmesi zorunludur.
Sıkıyönetim kanununa göre, sıkıyönetim altına alınan yerlerde genel güvenlik ve asayişe ilişkin zabıta kuvvetlerine ait görev ve yetkiler Sıkıyönetim kumandanlığına geçer ve zabıta kuvvetleri bütün teşkilatıyla onun emrine girer.
Sıkıyönetim bölgesindeki zabıta kuvvetleri, bir yandan sıkıyönetim hizmetlerinin yapılmasından dolayı Sıkıyönetim kumandanlığına, bir yandan da, bu hizmetler dışında kalan işlerin yürütülmesinden dolayı adli ve idari makamlara karşı sorumludur.
Ayrıca MİT de (Milli İstihbarat teşkilatı) bu kumandanlıkla işbirliği yapmak zorundadır.
Sıkıyönetim kumandanı, bölgesi içinde zabıta kuvvetlerinin ve askeri personelin görev yerlerini değiştirebilir; hizmet gereklerini dikkate alarak zabıta kuvvetlerinde askeri personel kullanabilir.
Müdür seviyesindeki personel, sıkıyönetim kumandanı emrinde müşavir olarak görevlerine devam eder.
Kumandanlığın emrinde görev alan personel yalnız bunlar değildir.
Gerektiğinde kumandanlık, sıkıyönetim bölgesindeki hazine, özel idare ve belediyelere ait personelden, bina ve araçlardan yararlanabilir.
Sıkıyönetim bölgesindeki devlet kurum ve organları, hizmetlerin yürütülmesiyle ilgili işlemleri yerine getirmek zorundadır.
Kumandanlık emrine verilen veya görev alan bütün personelin, sıkıyönetim süresince, kumandanın izni olmadıkça istifa veya emeklilik işlemleri yürütülemez veya başka bir göreve tayini yapılamaz.
Sıkıyönetim kumandanlığı emrinde görevli askerle polis ve jandarma, kendilerine verilen görevlerin yerine getirilmesi sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet kanun ve yönetmeliği, Polis Vazife ve Salahiyet kanunu ile Jandarma Teşkilat ve Vazife nizamnamesinde silah kullanmayı gerektiren durum ve şartlardan herhangi biriyle karşılaşılması halinde silah kullanma yetkisine sahiptir.
Silah kullanmayı gerektiren durumlarda, tek tek hizmet görenler kendi başlarına, topluca hizmet görenler de olay yerinde başlarında bulunan amirin emriyle silah kullanırlar.
Sıkıyönetim makamlarının, temel hak ve hürriyetleri sınırlama bakımından sahip bulunduğu yetkilerin iki istisnası vardır:
a)milletlerarası hukukun diplomatik temsilcilikler ve mensuplarına tanıdıkları ayrıcalık ve dokunulmazlıklar;
b) yasama dokunulmazlıkları.
Bu konudaki anayasa hükümleri, Sıkıyönetim kanunuyla saklı tutulmuştur.
Sıkıyönetim kumandanlığının, hukuk ve yargı hizmetlerinin yürütülmesi için gerekli personel ve teşkilâtı da vardır.
Bunlar adli müşavirler ve sıkıyönetim askeri mahkemeleridir.
Adli müşavir ve yardımcıları, özel kanunlarındaki görevlerinden ayrı olarak kumandanlığın hukuk müşavirliği görevini de yerine getirirler. Sıkıyönetim kumandanı, bölgesinde genel güvenlik ve kamu düzeninin gerektirdiği durumlarda olağanüstü tedbirler alabilir.
Kanunun belirttiği yetki ve görevler şunlardır: meskenler ve her türlü demek, siyasi parti, sendika, kulüp gibi kuruluşlara ait binaları, işyeriyle özel ve tüzel kişilikleri olan kurumlar ve bunlara ait ek binalarla her türlü kapalı ve açık yerleri, mektup, telgraf ve diğer haberleşme araçlarını ve kişilerin üzerlerini herhangi bir başvurma, istem ve kararı gerekmeden aramak ve bunlardan delil niteliğindekileri veya müsadereye bağlı bulunanlan ele geçirmek; Tv yayınları da dahil olmak üzere, telefon, telsiz, radyo, televizyon gibi her çeşit araçlarla yapılan yayın ve haberleşmeye sansür koymak, bu yayınları kayıtlamak veya durdurmak; hizmetin gerektirdiği durumlarda bu yayım ve haberleşme araçlarından öncelikle yararlanmak; söz, yazı, resim, film ve sesle yapılan her türlü yayım, haberleşme, mektup, telgraf v.b.yi denetlemek; gazete, dergi, kitap v.d. yayınların basım ve yayımını kayıtlamak ve bunlara sansür koymak veya bunların sıkıyönetim bölgesine sokulmasını yasaklamak; sıkıyönetim kumandanlığınca basılması veya yayımlanması yasaklanan kitap, dergi, gazete, broşür, afiş v.b. her türlü matbuayı basan matbaaları kapatmak; kamu düzeni, devlet kuvvetleri, kişi hürriyeti, kamu selameti aleyhine işlenen cürümlerle, adam öldürmek veya kişilere karşı müessir fiilde bulunmak suçlarından hükümlülüğü bulunanlardan veya genel güvenlik gözetimi altında olanlardan veya sıkıyönetim bölgesinde belli bir ikametgâhı bulunmadığı anlaşılanlardan v.d. şüpheli görülen kişilerden sıkıyönetim bölgesi içinde kalmaları sakıncalı kabul edilenleri bu bölge dışına çıkarmak veya sıkıyönetim bölgesi içinde belirli yerlere girmelerini veya yerleşmelerini yasaklamak; her türlü silah, cephane, bomba, tahrip maddesi, patlayıcı madde, radyoaktif madde veya gazın veya benzeri maddelerin bulundurulmasını, hazırlanmasını, yapılmasını veya naklini yasaklamak ve bunlarla, bunların hazırlanmasına veya yapılmasına yarayan eşya, alet veya araçların teslimi için gerekli emirleri vermek, arayıp toplamak; grev ve lokavt haklarının kullanılmasını sürekli olarak durdurmak veya izne bağlamak; işgal, fiili durum, boykot ve iş yavaşlatılması gibi davranışları yasaklamak, önlemek veya önleyici tedbirleri almak; kapalı veya açık yerlerde yapılmak istenen her türlü toplantı veya gösteri yürüyüşünü yasaklamak: her türlü dernek ve kuruluşun çalışmalarını durdurmak veya bunları izne bağlamak; yeni dernek kuruluşlarını izne bağlamak; zorunlu ihtiyaç maddelerini yapan, üreten, depolayan, nakleden ve satan ticari ve sınai müesseseleri gerektiği takdirde denetlemek ve ihtiyaçların gerektirdiği tedbirleri almak; gazino, kahvehane, birahane, meyhane, tiyatro, sinema, bar, disko, taverna,v.b. eğlence yerleriyle kulüp v.d. oyun salonlarını denetlemek, kapatmak veya bunların açılma ve kapanma zamanlarını tayin etmek ve sınırlamak; kara, deniz ve hava trafik düzenine ilişkin tedbirleri almak, güvenlik amacıyla ulaştırma araçlarının bölgeye giriş ve çıkışlarını kayıtlamak veya yasaklamak; sıkıyönetim bölgesine girmek ve bu bölgeden çıkmak isteyenler hakkında kayıtlar koymak; sokağa çıkmayı kayıtlamak, yasaklamak ve gerektiğinde sivil savunma tedbirleri olarak kanunların öngördüğü tedbirlerin tümünü veya bir kısmını aldırmak; Bakanlar kurulunun sıkıyönetimle ilgili kararlarını yürütmek.
Kanunun Sıkıyönetim kumandanlığına verdiği bu görev ve yetkiler sebebiyle birçok temel hak ve hürriyet kısıtlanabilir.
Anayasa da, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulamamakla birlikte, devlet bütünlüğünün, cumhuriyetin, milli güvenliğin, kamu düzeninin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amaçlarıyla bu hürriyetlerin sınırlanabileceğini belirtmiştir.
Sıkıyönetim ilanını gerektiren sebeplerin ortadan kaldırılması amacı da, bir sınırlama gerekçesidir.
Sıkıyönetim kanunuyla tanınan yetkilerin bir kısmı, normal zamanlarda da yasaklanmış faaliyetlere ilişkindir (silah ve cephaneler konusundaki yetkiler gibi).
Sıkıyönetim kumandanlığına, ilk bakışta genel güvenlikle doğrudan ilgili sayılamayacak İktisada zabıta tedbirleri alma yetkisi de tanınmıştır.
Zorunlu ihtiyaç maddelerinin yapımı, üretimi, depolanması, satışı gibi işlerde tanınan bu yetkinin sebebi, yine kamu düzeninin bozulmamasını, olağanüstü şartlardan toplum zararına olarak yararlanılmamasını sağlamaktır.
Savaş dolayısıyla sıkıyönetim halindeyse, esasen bu tür yetkilerin tanınması zorunludur.
Kanunun sıkıyönetim sorumlularına yüklediği görevleri yerine getirecek teşkilat, araç ve personel, yine Sıkıyönetim kanunuyla öngörülmüştür.
Kanun, sıkıyönetim kumandanının hizmetin gerektirdiği durum ve zamanlara has olmak üzere emrine verilen subay, astsubay ve sivil personelin er tabelasına dahil edilerek erler gibi iaşe edilebileceğini belirtir.
Yine kanuna göre, kumandanlığın emrine verilen veya orada görev alan subay, askeri memur, astsubay ve sivil personelin eski görev yerleriyle ilişkileri kesilmez.
Böylece, özellikle çeşitli kamu idarelerinden geçici olarak alman sivil personel için ayn bir ödeme yapılması zorunluluğu yoktur.
Yalnız, yolluk ve yevmiyeyi gerektiren durumlarda bunlar verilir.
Sıkıyönetim mahkemeleri
Sıkıyönetim bölgelerinde kurulacak mahkemeler konusunda Milli Savunma bakanlığı yetkilidir.
Bakanlıkça gerekli görülen yerlerde yeteri kadar askeri mahkeme kurulur.
Bu mahkemeler, bulunduğu yerin sıkıyönetim askeri mahkemesi olarak adlandırılır ve birden fazla olma halinde numaralandınlır.
Bu mahkemelere, Genelkurmay başkanlığı adli müşaviri, Milli Savunma Bakanlığı Askeri Adalet işleri başkanı ve Milli Savunma Bakanlığı Askeri Adalet Teftiş kurulu başkanından meydana gelen kurulca seçilen yeteri kadar adli müşavir, askeri hakim, askeri savcı ve bunların yardımcıları görevlendirilir.
Mahkemelerin kuruluşu için gerekli subay üyeler, genelkurmay başkanının teklifi üzerine, askeri hakim subayların tayin usulüne göre tayin edilir.
Ancak, Sıkıyönetim askeri mahkemeleri göreve başlayıncaya kadar, suç işlenen yerlerde bulunan askeri savcılar ve bunlar yoksa cumhuriyet savcılan Sıkıyönetim askeri mahkemesi savcılannm görevlerini yaparlar.
Sıkıyönetim mahkemelerinin görev ve yetkileri kanunda sayılmıştır.
Buna göre sıfat, meslek ve memuriyetleri ne olursa olsun, sıkıyönetim altına alınan yerlerde aşağıdaki suçları işleyenler ve bunlara katılanlar, sıkıyönetim kumandanı tarafından istenirse sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanır; Türk Ceza kanununda yazılı, devletin kişiliğine karşı işlenen suçlar; suç işlemeye tahrik için dernek kurma suçları, devlete ait mühür, damga ve diğer alametlerin taklidi suçları; kamunun selameti aleyhine işlenen yakma, ulaşım araçları için tehlike yaratma veya yenecek içecek şeyleri bozma gibi suçlar; yağma, yol kesme, adam kaldırma suçları; haberleşmeyi sağlayan Posta, Telgraf Telefon İşletmesi Genel müdürlüğüne veya Türk Silahlı kuvvetlerine ait her türlü araç, gereç, tesis ve haberleşme tellerine karşı işlenen hırsızlık suçları; kanunun, Türk Ceza kanunu ve Askeri Ceza kanunlarının belli maddelerine atıf yaptığı suçlar; takibi şikayete bağlı olmayan veya şahsi dava yoluyle takibi gerekli bulunmayan, basın yoluyla işlenmiş suçlar; toplantı ve gösteri yürüyüşü hürriyeti hakkında kanuna aykırılıktan doğan suçlarla demeklerin, sendikaların ve mesleki kuruluşların kapatılmasıyla ilgili davalar.
Yalnız, bu gibi kapatma davaları, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davaları kapsamaz.
Kanunun saydığı bu suçlara elkoyan yetkili merciler, hazırlık soruşturması evrakını vakit geçirmeden sıkıyönetim kumandanına göndermekle yükümlüdür.
Kumandan, kendisine gönderilen evrakı ya Sıkıyönetim kumandanlığı nezdindeki askeri mahkemenin savcılığına verir veya genel hükümler gereğince işlem yapılmak üzere yetkili merciye geri gönderir.
Kanunda yazıllı suçlardan sanık kişilerin sıkıyönetim mahkemesine sevk ve tutuklanmaları kumandanın yetkisindedir.
Karar verilinceye kadar sanıkların göz altında tutulması, belli bir süreyi aşmamak şartıyla mümkündür.
Yasama dokunulmazlığına ilişkin anayasa hükümleriyle Yüce Divana sevk konusu ve diplomatik dokunulmazlıklarla ilgili milletlerarası hukuk kuralları bu hükümlerin dışında tutulmuştur.
Sıkıyönetim kanununun özel olarak belirttiği bazı suçlar ve cezalar da vardır.
Bunların bir kısmı sıkıyönetim personelinin, sıkıyönetim hizmet ye görevleriyle ilgili olarak veya sıkıyönetim hizmet ve görevlerinin yapılması sırasında işledikleri suçlardır.
Bu suçlara ilişkin davalara da sıkıyönetim askeri mahkemelerinde bakılır.
Söz konusu personelin sıkıyönetim mahkemesi görevine giren suçları hakkında resen kovuşturma yapıhr.
Bunlar hakkında özel kanunlarında gösterilen yargı usulü hükümleri uygulanmaz. (Memurin Muhakematı usulü gibi.) Sıkıyönetim emrindeki asker kişilerin Askeri yargıtaya tabi suçlarına da sıkıyönetim askeri mahkemesinde bakılır.
Bir kısım suçlar da, sıkıyönetim altına alınan yerlerde Sıkıyönetim kumandanbğı tarafından alınan tedbirlere aykırı hareket etme veya emirleri dinlememe, yanlış bilgi verme veya bilgi vermekten çekinme şeklindedir.
Bu suçların cezası bir aydan altı aya kadar hapistir.
Sıkıyönetim bölgesinde belli bir amaç güderek halkın telaş ve heyecanını doğuracak şekilde asılsız, mübalağalı havadis ve haber yayan veya nakledenler altı aydan iki yıla kadar hapis ve beş yüz liradan beş bin liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır Bu fiilin bir yabancıyla anlaşma sonucu işlenmesi cezanın ağırlaştınlmasını gerektirir.
Aynı suçlar basın ve yayın organları tarafından işlenirse sorumlular hakkında verilecek cezalar iki misli arttırılır.
Sıkıyönetim kumandanlığının emirlerine uymama konusuna ilişkin suçlar ayrıca cezalandırılır.
Bu suçlar, sıkıyönetim bölgesinden çıkarılanların veya bölge içinde belirli bir yerde yerleşmesi yasaklananların yasak yerlere izinsiz girmelerinden doğar.
Cezası bir aydan üç aya kadar hapistir.
Tekrarı halinde iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.
Sıkıyönetim mahkemelerince verilen hürriyeti bağlayıcı cezaların para cezasına çevrilmesi imkanı da, Sıkıyönetim kanunuyla önlenmiştir.
Kanunda belirtilen suçlardan dolayı kovuşturma yapılması, hakkında kovuşturma yapılacak kişilerin görev ve niteliklerine göre ayn ayrı usullere bağlanmıştır.
Sıkıyönetim kumandanlığı emrine giren personel hakkında resen kovuşturmaya geçilebilir; fakat general ve amiraller hakkında genelkurmay başkanının; müsteşarlar hakkında başbakanın veya ilgili bakanların; valiler ve kaymakamlar hakkında içişleri bakanının; Anayasa mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Yüksek Hâkimler kurulu, Sayıştay başkan ve üyeleriyle cumhuriyet başsavcısı, başkanın sözcüsü, Askeri yargıtay başsavcısı, hâkimler ve yardımcılarıyla cumhuriyet savcı ve yardımcıları ve bu sınıftan sayılanlar, askeri hakim subaylar hakkında özel kanunlarına göre yetkili kurul ve makamların izni üzerine kovuşturma yapılabilir.
Sıkıyönetim kanunu, normal şartlar altında, suçları öngören kanunların, takibi izne bağlı tuttuğu konularda da izin şartını aramaz.
Sıkıyönetim mahkemelerinin uygulayacağı usul hükümleri, Askera Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulü kanununun «savaş hali» hükümleridir.
Ancak sıkıyönetim, savaş hali sebebiyle ilan edilmemişse, adı geçen kanunun, savaş halinde kanun yollarına başvurmaya ve yerine getirmeye ilişkin hükümleri uygulanmaz.
Olağan zamanlarda nezdinde askeri mahkeme kurulan kıta kumandanının veya askeri kurum amirinin görev Ye yetkilerine sıkıyönetim kumandanı da sahiptir.
Aynı bölge içinde birden fazla sıkıyönetim askeri mahkemesi bulunuyorsa, bu mahkemelerden birinin verdiği ve itiraz olunabilir kararlarının inceleme mercii, kararı veren sıkıyönetim askeri mahkemesine en yakın sıkıyönetim askeri mahkemesi; aynı bölge içinde birden fazla sıkıyönetim askeri mahkemesi yoksa, en yakın askeri mahkemedir.
Sıkıyönetim mahkemelerince verilerek temyiz edilen hükümlere Askeri yargıtayda öncelikle bakılır.