Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Siyasi Partiler Tarihi | Tarih Bilgileri |

Siyasi Partiler Tarihi Bugünkü anlam ve görünüşlerinden farklı şekillerde olmakla beraber, siyasî partilerin tarihi eski devirlere kadar gider.

Siyasi partileri belli bir siyaseti gütmek ve ülke meseleleri hakkında belirli bir yönden hareket etmek isteyen kişilerin birleşmesi meydana getirdi.

Siyasi Partiler TarihiAncak tarihte, siyasi partilerin çok çeşitli, çoğunlukla gizli; teşkilâtlı veya teşkilatsız; programları etkili veya efsaneleştirilmiş kişilerin isteklerine göre yapılmış olduğu görülür.

Bugünkülerin öncüleri niteliğindeki bu partiler, İktisadi ve sosyal farklılıkları olduğu kadar dini ayrılışları da ifade etmiştir.

Eski Yunan ve Roma’da geniş ve ilkel anlamıyla partiler vardı.

Mesela Atina sitesinde, öpatritler (Eupatrides), yani aristokrat zümre karşısında birleşen fakir tabaka ve Paraliyenler (Paralia’lılar); bu iki zümre de, aristokratlarla mücadele etmek gibi siyasi bir amaç güdüyorlardı.

Eski Roma’da patrici ve pleb sınıfları da çok geniş iki parti örneği olarak kabul edilebilir.

Bizans devri İstanbul’unda halkın, kırmızı, beyaz, yeşil ve mavi renklerle ifade edilen dört demes’e, yani partiye ayrıldığı; bunların çeşitli gösterilerle imparatora siyasi eğilimlerini gösterdiği bilinir.

İslamda da, fırka adı verilen ve bugünkü partilere benzetilebilecek siyasi ayrılıklar, gruplaşmalar oldu.

Bunlar çoğunlukla mezhep ve tarikat bölümleriydi.

İslamdaki bellibaşlı fırkalar, Mutezile, Şia, Hariciye, Mürcie, Müşebbihe, Neccariye, Cebriye v.d. idi. Sonradan bu fırkalar çeşitli şubelere ayrıldı.

İslâmdaki bu fırkalaşmayı sırf dini nitelikte görmek mümkün değildir.

Fırkaların doğmasına sebep olan meselelerden, özellikle imamet, yani devlet reisliği, doğrudan doğruya, bir siyasi ve hukuki iktidarın ele geçirilmesi meselesidir.

Mesela Şia fırkasının dayandığı ana fikir, Hz. Muhammed’e halef olma hakkının, yalnız Ali ve Ali’nin haleflerine ait bulunduğu; bu sebeple birer gasıp olan daha önceki halifelerin bütün işlemlerinin ve koyduğu ilkelerin iptalinin gerektiği yolundadır.

Osmanlı döneminde bugünkü siyasi partilerin öncülerinin ortaya çıkmaya başlaması Tanzimattan sonra oldu. Aslında imparatorluğun, iç ve dış sebeplerle çöküntüye uğradığı özellikle hürriyetçi gözüken dış baskıların arttığı bu devrede, siyasi amaçlarla birleşmelerin başlaması ve çoğalması normaldir.

Siyasi birleşmelerin ilk şekilleri, imparatorluk içindeki milliyet hareketlerinin ortaya koyduğu siyasi dernekler oldu.

Yunanlıların Etniki Eterya derneği, Ermenilerin kurduğu çeşitli komiteler, bulgar komiteleri bunlardandır.

Türkiye bakımından önemli olan siyasi birleşmelerse 1859’da Kuleli vakasıyla başlar.

Gerçekte, sınırlı ve geçici nitelikte bir amaç güden bu birleşmenin önemi daha sonrakilere öncülük etmiş olmasındadır.

Bundan sonra «Hürriyetin ilanı»na (1908) kadar, Yeni Osmanlılar, Üsküdar cemiyetleri, Skalyeri – Aziz Bey komitesi, Birinci Jöntürk hareketi ve buna bağlı olarak yapılan kongreler, önce, Asker, Tıbbiye okulunda, İttihadı Osman, adıyla kurulan (1889), sonra İttihat ve Terakki cemiyeti olarak ismi değiştirilen kuruluş, merkezi Paris’te şubeleri Türkiye’de bulunan Teşebbüsü Şahsi ve Ademi Merkeziyet cemiyeti (1902), Cenevre’de kurulan Osmanlı İttihat ve İnkılap cemiyeti (1902), Cemiyeti inkılabiye (1902), Şam’da kurulan Vatan ve Hürriyet cemiyeti (1902).

Selameti Umumiye kulübü ve nihayet, ikinci Meşrutiyetten önce, 1907’de Paris’te başlatlan ikinci jöntürk hareketi ve kongresi belli başlı birleşmeler sayılabilir.

Türk siyasi tarihi bakımından bundan sonraki dönem büyük önem taşır. Zira, siyasi partilerin, bugünkü anlamıyla siyaset sahnesine çıkması İkinci Meşrutiyetin hürriyetçi havası içinde mümkün olmuştur.

İkinci Meşrutiyet aynı zamanda, ilk ciddi fikir akımlarının belirdiği dönemdir. Gapçılık, İslamcılık, Türkçülük akımları şüphesiz siyasi partilerin oluşmasını da etkiledi. Osmanlı İttihat ve Terakki cemiyeti İkinci Meşrutiyet ile birlikte gizli bir demek olmaktan çıktı, açık faaliyet gösteren siyasi bir kuruluş durumuna geldi, gerçek anlamıyla fırkalaştı.

Osmanlı devleti siyasi hayatında, Birinci Dünya savaşı sonuna kadar ortaya çıkan belli başlı fırka ve fırka niteliğindeki cemiyetler şu şekilde sıralanabilir:

Fedakaranı Millet cemiyeti (İstanbul, 1908).

Osmanlı Ahrar fırkası (İstanbul, 14 eylül 1908).

Osmanlı Demokrat fırkası veya diğer adıyla Fırkai İbad (İstanbul, 6 şubat 1909).

İttihadı Muhammedi fırkası veya Fırkai Muhammediye (İstanbul, 5 nisan 1909).

Heyeti Müttefikai Osmaniye (17 nisan 1909) diğer bazı siyasi kuruluşların katıldığı bir siyasi birlik olarak kurulmuştur.

Mutedil Hürriyet-perveran fırkası (İstanbul, 1909).

İslahatı Esasiyei Osmaniye fırkası (Paris, 1909).

Ahali fırkası (İstanbul, 1910).

Osmanlı Sosyalist fırkası (İstanbul, 1910).

Hürriyet ve İtilaf fırkası (İstanbul, 21 kasım 1911).

Halaskar Zabitan grubu (İstanbul, 1912).

Milli Meşrutiyet fırkası (İstanbul, 5 temmuz 1912).

çeşitli fikir akımlarının etkileriyle kurulan, Nesli Cedit kulübü, Türk ocağı, İstihlaki Milli cemiyeti gibi bazı siyasi yönleri de olan dernekler.

Bu siyasi kuruluşlardan, İttihat ve Terakki fırkası İkinci Meşrutiyet döneminde en önemli rolü oynadı, siyasi gelişmelerin sonucu olarak birçok siyasi parti faaliyetini durdurdu, Birinci Dünya savaşı sonunda ve Mütarekeyi izleyen günlerde, bunlardan bir kısmı tekrar faaliyete geçti.

Mütareke devresinde yeniden faaliyete geçen veya yeni kurulan siyasi fırka ve dernekler şöyle sıralanabilir:

Radikal Avam fırkası (İstanbul 5 kasım 1918).

Osmanlı Hürriyetperver Avam fırkası (İstanbul, kasım 1918).

Osmanlı ittihat ve Terakki cemiyeti (14-19 ekim 1918’den sonra kongresini yaptı ve 18 kasım 1918’de kendisini feshetti).

Teceddüt fırkası (İstanbul, 24 kasım 1918).

Osmanlı Sulh ve Selamet cemiyeti (İstanbul’da resmi olarak 3 aralık 1918’de kuruldu ve Mütareke devresinin sesini en fazla duyurabilen Sulh ve Selameti Osmaniye fırkasına öncülük etti).

Milli kongre (İstanbul’da 11 aralık 1918’de kuruldu, fırkalararası, hatta fırkalar üstü nitelikte bir siyasi kuruluştu).

Ahali İktisat fırkası (İstanbul, kasım 1918).

Selameti Osmaniye fırkası (İstanbul, 30 aralık 1918).

Sosyal Demokrat fırkası (İstanbul, 1918).

Sulh ve Selameti Osmaniye fırkası (İstanbul, 1919).

Milli Ahrar fırkası (İstanbul, 1919).

Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist fırkası (İstanbul, 1919).

Milli Türk fırkası (İstanbul, 1919).

Hürriyet ve itilaf fırkası (yeniden faaliyete geçişi: ocak 1919).

Osmanlı Mesai fırkası (İstanbul, 1919).

Türkiye Sosyalist fırkası (İstanbul, 1919).

Amele fırkası (İstanbul, 1920).

Türkiye Zürra fırkası (İstanbul, 1920).

Müstakil Sosyalist fırkası (İstanbul, 1922) ve İngiliz Muhipleri cemiyeti, wilson Prensipleri cemiyeti gibi günün şartları içinde değişik faaliyetler gösteren siyasi nitelikteki bazı demekler.

Mütareke devresinin siyasi fırka ve demekleri en çok, barış, milliyet hareketleri, himaye ve manda meseleleriyle Anadolu hareketi üstünde durdular.

Kurtuluş savaşı hazırlıklarının hemen öncesinde başlayıp gelişen Müdafaai Hukuk hareketi Türkiye cumhuriyetinin kuruluşuna kadar, siyaset sahnesinde başrolü oynadı.

Aslında, Müdafaai Hukuk anlayışı, fırkacılık faaliyetini reddettiği için, Türkiye’ye Büyük Millet meclisi kuruluncaya kadar, hatta ondan sonra da bir süre klasik anlamıyla siyasi partiler ortaya çıkamadı.

Siyaset alanında faaliyet gösterenler, Trakya – Paşa eli Müdafaa Heyeti Osmaniyesi, İzmir Müdafaai Hukuku Osmaniye cemiyeti, lhtilâsı Vatan cemiyeti, Şarki Anadolu Müdafaai Hukuk cemiyeti gibi derneklerle fiili direnme kuruluşlarıydı.

Sivas kongresinin sonunda, Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk cemiyeti kuruldu.

Bu cemiyet aracılığıyla bütün müdafaai hukuk davası bir merkeze bağlandı, fakat cemiyet ısrarla, bir fırka olmadığını ifade etti.

Kurtuluş savaşı döneminin Türkiye Büyük Millet meclisi içinde de bazı gruplaşmalar oldu, çeşitli adlarla siyasi fırka ve dernekler ortaya çıktı: Yeşilordu; Türkiye Komünist fırkası (bu fırka, siyasi düşüncelerle ve Mustafa Kemal’in direktifleriyle kurulmuş, teşkilâtı ve faaliyeti de olmamıştı) gibi.

1920’de bir de gizli ve kanun dışı bir komünist fırkası faaliyete geçti.

Aralık 1920’de ise, bazı milletvekilleri, Yeşilordu ve gizli Komünist fırkası üyelerinden bir kısmının katılmasıyla kurulduğu kabul edilen Halk İştirakiyun fırkası faaliyete geçti.

Bu fırka, 1921’de feshedildi, üyeleri istiklal mahkemesi tarafından ağır hapse mahkum oldular.

Cumhuriyet rejiminin kurulmasından sonra, 1961 Anayasası yürürlüğe girinceye kadar siyasi partiler, sadece Cemiyetler kanunu çerçevesinde kuruldu, yalnız zamanla, Ceza kanunu, Seçim kanunları, Meclis iç tüzükleriyle birtakım düzenlemeler yapıldı.

Cumhuriyetten sonra kurulan ilk siyasi parti, kaynağını Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk cemiyetinden alan Cumhuriyet Halk partisidir, önce Halk fırkası, sonra Cumhuriyet Halk fırkası olarak isimlendirilen bu kuruluş, 1935’te, 4. Büyük kurultayı tarafından kabul edilen değişiklikle Cumhuriyet Halk partisi adını aldı.

Parti terimi bu suretle siyasi terminolojimize girdi.

Bu parti, bazı kısa süren denemeler dışında, çok partili döneme geçiş tarihi olan 1945’e kadar, fiilen, tek parti durumunda kaldı.

Bu tarihe kadar girişilen denemelerin ortaya çıkardığı siyasi partiler, Terakkiperver Cumhuriyet fırkası ile 1930’da kurulan Serbest Cumhuriyet fırkasıdır.

Terakkiperver fırka yedi ay yaşayabildi.

Serbest fırka ise, kuruluşundan beş ay kadar sonra, gelişen siyasi olaylar sebebiyle kendi kendini feshetti.

Bu arada kurulan diğer iki parti faaliyet gösteremedi.

Sonunda 18 temmuz 1945’te çok partili hayatın gerçekten başlamasına yol açan Milli Kalkınma partisi kuruldu.

Daha sonra, birçok parti siyaset alanında hukuken var olmağa başladı, ancak bunlardan sadece, 7 ocak 1946’da kurulan Demokrat parti ile 20 temmuz 1948’de kurulan Millet partisi etkili olabildi.

1950 Seçimleri sonunda Demokrat parti iktidara geçti.

Siyasi partilerin hukuki statülerinin, çağın modern hukuk anlayışına uygun olarak düzenlenmesi, 1961 Anayasasmdan sonra mümkün olabildi.

1961 Anayasası ve bu Anayasaya uygun bir şekilde yapılan kanuni düzenlemeler, bugünün siyasi partiler hakkında ulaştığı sonuçları büyük ölçüde dikkate aldı.

Türkiye’de, siyasi partilerin gelişimi, zaman zaman çok partili bir sisteme karşı özlem bulunduğunu gösterir.

Nitekim, 1961 Anayasası, siyasi partileri çok partili bir siyasi hayatın unsurları olarak görmüş, Anayasa mahkemesi de, seçim sistemlerinin parti sayısını etkilediği gerçeğinden hareket ederek, iki partili sistemi doğuran çoğunluk sistemini Anayasaya aykırı bulmuştur.

Bununla beraber, Türkiye’de, nispi temsil, hatta bir ara uygulanan milli bakiye sistemlerinin dahi, iki partili rejimin dışına, gerçekten çıkabilmeyi sağlayacak bir uygulamaya yol açtığı söylenemez.

Zira, bir tek parti, parlamento çoğunluğuna sahip olabilir.

Aslında, Türkiye’de iki ana parti devamlı olarak siyasi hayatı etkilemekte, küçük partiler, ana partiler içindeki birtakım bölünmelerle ve çok kere parlamento içinde oluşmaktadır.

Siyasi partilerin, bir toplum içindeki siyasi düşüncelere yön verme ve kadrolar yetiştirme gibi önemli faydalarına karşı, özellikle bugün birtakım sakıncalı sayılabilecek niteliklere de sahip bulunduğu görüldü, buna karşı çeşitli tedbirler alınmaya başlandı.

Bugünün siyasi partileri, parti îçi disiplinin gücü oranında, üyeleri ve milletvekilleri üstünde baskı kurarak aday seçimi ve parlamento çalışmalarında ve kişilerin günlük hayatlarına kadar her alanda söz sahibi olabildi.

Bu gelişmeler karşısında, meclis iç tüzükleri değiştirildi.

Anayasalara hükümler kondu, Anayasa mahkemeleri kuruldu, bazı ülkelerde, referandum, halkın kanun teklifi, parlamentonun feshi gibi hukuki tedbirlere de yer verildi, fakat hepsinden önemlisi, yargı organıyla idareye, tarafsızlıklarını sağlayacak ve hukuki güvenlik getirecek imkanlar tanındı.

Nitekim Türk Anayasası da, bu tedbirlerden önemli bir kısmına yer verdi, siyasi partileri Anayasa da temelini bulan bir hukuki statüye bağladı, memurların ve diğer kamu hizmetlerinin tarafsızlığı ilkesini kabul etti.

1961 Anayasası, siyasi partilere yer verdi.

Anayasaya göre, siyasi partiler, önceden izin almadan kurulur ve serbestçe faaliyette bulunur.

Vatandaşlar, siyasi parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve çıkma hakkına sahiptir.

Anayasa, siyasi partilerin, ister iktidarda, ister muhalefette olsun, demokratik siyasi hayatın vaz geçilmez unsuru olduğunu belirtir, böylece çok partili sistemi kabul eder.

Yine Anayasa, partilerin uyacağı ilkeleri, devletten göreceği mali yardımı ve ne suretle denetleyeceğini genel olarak gösterir, kanunun ayrıntılarıyla düzenlenmesini ise kanuna bırakır.

Bu kanun, 13 temmuz 1965 tarihli ve 548 sayılı Siyasi Partiler kanunudur.

Kanun, siyasi parti niteliğinde dernek kurmayı yasaklayarak siyasi faaliyet alanında partilere özel bir önem kazandırdı.

Sıyası Partiler kanunu, medeni kanun ile Cemiyetler kanununun ve demekler hakkında uygulanan diğer kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin siyasi partiler hakkında da uygulanacağını belirtir.

Bir yanıt yazın