Sultan İbrahim Kimdir,Hayatı | Biyografi,Osmanlı Tarihi |
Sultan İbrahim Kimdir Sultan İbrahim (1615,İstanbul – 1648,İstanbul) Üç kardeşinin öldürülmesi, kendisinin de boğulurken Valide Kösem Sultan tarafından kurtarılması, sinirlerini etkiledi.
Sultan İbrahim Han Hayatı
Kendisine Murad IV’ün ölümü haber verildiğinde uzun zaman inanamadı, ölen padişahın yüzüne birkaç kere bakmak suretiyle şüphelerini giderdi ve tahta çıktı (1640).
İyi bir öğrenim görmemişti. Sağlığı bozuktu. Ancak tarihlerde ileri sürüldüğü gibi «deli» değildi.
Şuur bozukluğu ile ilgisi yoktu.
Kürke düşkün olduğu için devrine «Samur devri» dendi.
Sultan İbrahim Dönemi Önemli Olayları
Sultanın ilk yıllarında boş yere para harcanmasına karşı çıktı.
İstanbul halkının kıtlık çekmemesi, mâliyenin düzenlenmesi ve vergilerin adaletle alınması için ferman çıkardı.
Bu işlerde ileri görüşlü veziri Kemankeş Kara Mustafa Paşanın yardımını gördü.
İran elçisi Mükan hâkimi İbrahim Han cülus tebriki için geldiğinde (12 haziran 1641) Kasrışirin antlaşmasının hükümleri gözden geçirildi.
Elçinin dönüşünde Yedikule’deki esirlerin iran’a verilmesi kararlaştırıldı.
Eski Revan hâkimi Emirgûne’nin öldürülmesinden sonra Iran-Türk dostluğu gelişti.
Batı devletleriyle de yeni barış antlaşmaları imzalandı.
Avusturya ile yapılmış olan Szöny (Son) ve Zitvatorok antlaşmasına dokuz madde eklendi (15 mart 1642).
Kazakların elinde bulunan Azak kalesinin alınması için çalışmalara girişildi.
Kale kaptanıderya Siyavuş Paşa tarafından denizden, Kırım hanı Bahadır Giray ve Silistre valisi Deli Hüseyin Paşa tarafından karadan kuşatıldı (1641).
Ertesi yıl yapılan ikinci kuşatmada Azak kalesi alındı.
Dış durumlarda olduğu gibi içte de devlet otoritesi sultan İbrahim’den daha çok Kara Mustafa Paşanın elindeydi.
Padişaha etki etmesinden korkarak, Sultan’ın silâhtarı ve en yakın müsahibi Mustafa Paşayı Timişoara’ya tayin ettirdi. Sonra da Kıbrıs sâliyanesini zimmetine geçirdiği için idam ettirdi.
Silâhtar Mustafa Paşanın tarafını tutarak Aydın ve Teke’de isyan eden Kınaoğlu ortadan kaldırıldı.
Bursa kadısı Hocazade Mes’ud Efendinin izinsiz olarak bazı kiliseleri yıktırması sebebiyle suçlu görülenler cezalandırıldı.
Yıkılan kiliseler yeniden yaptırıldı.
İstanbul üzerine büyük bir kuvvetle yürüyen Erzurum beylerbeyi Nasuhpaşazade Hüseyin Paşanın isyanını bastırdı (1643).
Ancak onun bu başarıları, Kara Mustafa Paşa aleyhine bir grubun meydana gelmesine sebep oldu.
Bu grubun başında Cinci Hoca diye tanınan Safranbolulu Hüseyin Eendi ile Silâhtar Yusuf Paşa ve Sultanzade Mehmed Paşa vardı.
Cinci Hoca, padişahın şehzadeliğinde müptelâ olduğu kalp ve sinir hastalıklarına hekimlerin ilâç bulamaması üzerine nefesi ile onu iyileştirmeye çalışmıştı.
Kısa zamanda sarayın teveccüh ve iltifatını kazandı.
Padişah iki defa makamından ayrılmak isteyen Kara Mustafa Paşayı azletti.
Yerine Mehmed Paşayı getirdi.
Yeni sadrazam, padişahın istediği şekilde hareket ediyordu.
Sultan ise Çırağan âlemleri düzenliyordu.
26 Ağustos İ644’te bir ay için gittiği Edirne’nin odununu beğenmeyerek İstanbul’dan odun getirtti.
Sultanzade Mehmed Paşanın sadaretinin ilk yıllarında yerli yersiz idamlar, Kırım’da meydana gelen olaylar, devletin güçsüzlüğünü ortaya koydu.
Bu sırada Halep’te Azat beyi ve çöl araplan isyan etti.
O yıllarda görülen en önemli olaylardan biri de Venediklilerle yapılan savaştır.
Azledilen dârüssaade ağası Sünbül Ağa, Mısır’a giderken Girit açıklarında malta korsanlarına esir düştü.
Bu sebeple açılan Girit savaşına kaptanıderya olarak Silâhtar Yusuf Paşa katıldı.
Hanya kalesi uzun bir kuşatmadan sonra ele geçti (17 ağustos 1645).
Kalede bir kısmı asker bırakarak İstanbul’a dönen Yusuf Paşa, sadrazamın gazabına uğradı, iki şahıs arasındaki çekişme sonucunda, sadrazam azledildi.
Çok geçmeden Yusuf Paşa da görevinden alındı (1646).
Salih paşa, sadrazam tayin edildi. Girit serdarlığına da Deli Hüseyin Paşa getirildi.
Resmo’yu (Rethymnon) fethederek Kandiye’yi kuşattı.
Bundan sonra büyük hizmetleri görülen serdarın ünü bütün Avrupa’ya yayıldı.
Venedik savaşları devam ederken, İstanbul’da durum gittikçe bozuldu.
Padişahın sağlığındaki-bozukluk ve dengesiz hareketleri artıyordu.
Verdiği bir emrin tutulmaması üzerine sadrazamı idam ettiren padişah, artık tamamıyla hacminin etkisine girdi.
Haremdeki birçok cariyeden başka yedi hasekiye yıllık gelirleri yÜzbinlerce kuruşluk tahsisat bağlandı.
Bunlara yapılan israf, hazine gelirini hayli azalttı.
Bu yüzden bütün ilmî, İdarî ve askerî mansıplar rüşvet verenlere satılmaya, seçkin sancaklar ve gelirli eyaletler ya musahip ve nedimlere veya haseki ve kethüdarlarına verilmeye başlandı.
Bu durum İstanbul’da huzursuzluğa yolaçtı. Saray, eyaletlerden de kanunsuz isteklerde bulunuyordu.
Sivas beylerbeyi Varvar Ali Paşadan büyük âlçüde para istendi, bu istek reddedildi.
Beylerbeyinin bu hareketi, bir isyan şeklinde yorumlandı.
Üzerine gönderilen kuvvetler tarafından Çerkeş dolaylarında yenildi ve idam ettirildi.
Yeni sadrazam Ahmed Paşa zamanında yolsuzluklar daha da arttı.
Kürk ve amber vergisi adı ile alınan vergi, Galata kadısı, yeniçeri ağası gibi yüksek mevki sahiplerinden alınmaya başlandı.
Sadrazam Ahmed Paşa her şeyi yolunda göstererek padişahı yanıltmakta devam ediyordu.
Durumu gören ocak ağalan (Kara Murad, Muslihiddin, Bektaş Ağa, Kara Çavuş) birleştiler.
Sadrazamın kendilerine karşı suikast hazırladığını öğrenince, onun bu mevkiden alınmasını ve öldürülmesini, padişahın da tahttan indirilmesini kararlaştırdılar.
Durumu ulemaya duyurdular (6 ağustos 1648).
Alman karardan sonra Ahmed Paşa öldürüldü.
Sultan İbrahim Ölümü
Sonra da padişahın tahttan indirilmesi hareketine girişildi.
Bunu haber alan sultan İbrahim, saraydaki bostancılarla tedbir aldı.
Fakat ocak ağaları ve ulema, valide sultan ile anlaşarak, sultan İbrahim’i tahttan indirdiler (8 ağustos).
Bu karara şiddetle karşı koyan padişah durumu kabul etti.
Kapısı örülmüş ve yalnız bir penceresi bulunan bir odaya hapsedildi.
Bir süre sonra şeyhülislâmın fetvası üzerine cellât Kara Ali tarafından boğularak öldürüldü, öldüğü zaman 4 oğlu vardı.
Yerine Hatice Sultandan olan oğlu Mehmed IV geçti.