Umman,Tarihi,Coğrafi Özellikleri | Coğrafya Bilgileri |
Umman Hint Okyanusu kıyısında, Arabistan yarımadasının güneyinde devlet. — 2.650.000 nüfus.
Umman Coğrafi Özellikleri
Kuzeybatıda Birleşik Arap Emirlikleri, batıda Suudi Arabistan, güneybatıda ise Yemen ile sınır komşusudur. Güneyde ve doğuda Hint Okyanusu, kuzeydoğuda ise Basra Körfezi ile çevrilidir.
Suudi Arabistan’la 676 km, Birleşik Arap Emirlikleri 410 km ve Yemen’le 288 km boyunca siniri bulunan ülke Orta doğu topraklarına yerleşmiştir.
İç kesimlerde Kuru çöl iklimi, kıyıda sıcak ve nemli, iç kısımlarda sıcak ve kuru iklim görülür.
Arazisi Orta çöl ovası, kuzey ve güneyde engebeli dağlık bölgeden oluşur.
En yüksek noktası 2,980 m ile Jabal Shamstır.
Petrol, Bakır, asbest, mermer, kireçtaşı, krom, alçıtaşı, doğal gaz ülkedeki başlıca doğal zenginliklerdir.
Umman dünyânın en sıcak ülkelerinden birisidir. Sıcaklıklar ekseriya 54°C’ye kadar ulaşır.
Yıllık yağış ortalaması 76 mm ile 101 mm arasında değişmekte olup, Batinah Ovası bundan müstesnâdır. Rubûlhâli Çölüne hemen hemen hiç yağmur düşmez.
Umman, sultan tarafından yönetilen bir ülke olup, idâri yönden bir eyâlete ve çok sayıda kazalara ayrılmıştır.
Sultan, devlet işlerini kendinin seçtiği bir kabineyle yürütür.
Çeşitli meslek kesimlerini ve bölgeleri temsil etmek üzere Sultan tarafından tâyin edilen 55 üyeli bir Danışma Meclisi de mevcuttur.
Ülkenin yazılı bir anayasası yoktur. Umman 1971’den beri Birleşmiş Milletlere üyedir.
Umman Tarihi
Bugünkü Umman topraklarında insan yerleşiminin izleri en az 10 bin yıl önceye dayanır.
Umman’ın bugünkü kabile sisteminin kökleri Arap Yarımadası’nın güneybatısından MS 2. yüzyılda başlayan göç hareketine kadar uzanır.
Kabile çekişmeleri ve İran’dan gelen saldırılar, bölgenin İslam dinini benimsediği 7. yüzyıla değin sürdü.
Arap Yarımadasının coğrafî kopukluğunun yarattığı elverişli ortamda kolayca yayılma olanağı bulan Hariciliğe bağlı İbadiyye mezhebi, aynı zamanda bölgede siyasi birliğin sağlanmasına zemin hazırladı.
Culende bin Mesud’un 751’de imam seçilmesiyle kabileleri bir araya getiren dinsel bir rejim ortaya çıktı.
Büyük kabileler ve dinsel önderler arasındaki anlaşmayla belirlenen imamların yönetimi, Benu Nabhan’ın başa geçtiği 1154’ten sonra yerini istikrarsız hanedanlara bıraktı.
Deniz ticaretine bağımlılık nedeniyle güçlerini kıyı şeridine kaydıran hanedanlar, imamlık kurumunun 1428’de yeniden ortaya çıkmasıyla iç kesim üzerindeki denetimi büyük ölçüde kaybettiler.
Öte yandan, 1507’de Maskat’a saldıran Portekizliler, kısa sürede bütün kıyı şeridini ele geçirdiler.
1624’te imam seçilen ve kabile çatışmalarına son veren Nasr bin Mürşid, Portekizlileri bölgeden çıkardığı gibi İran ve Doğu Afrika’daki Portekiz kolonilerini de Umman’a bağladı.
18. yüzyılda Hinavi ve Gafiri kabileleri arasında başlayan iç savaş, İran hükümdarı Nadir Şah’ın 1737’de Umman’ı ele geçirmesiyle sonuçlandı.
İran kuvvetlerini yenilgiye uğratan ve tarafların uzlaşmasıyla imamlığa seçilen Ahmed bin Said, güçlü bir yönetim kuran bin Said hanedanının temellerini attı.
Önce Seyyid, daha sonra da, sultan olarak anılan hanedan üyeleri, yeni fetihlerle Umman’ın deniz ticaretini güvence altına aldılar.
İngilizlerle sıkı bir işbirliğine giden Said bin Sultan (1806-56) Zangibar’ı önemli bir gelir kaynağı durumuna getirdi.Onun ölümünden sonra Umman ve Zangibar hanedanın iki ayrı koluna geçti.
Umman’da İbadiyye imamına bağlı kabilelerin saldırılarına karşı koyamayan Teymur bin Faysal (1913-32), İngilizlerin arabuluculuğuyla iç kesimde özerk bir imamlık yönetimi kurulmasını kabul etti.
Suudi Arabistan’dan destek gören İbadiyye imamının bağımsızlık girişimini gene İngilizlerin yardımıyla boşa çıkaran ve 1959’da bütün ülkede denetimi sağlayan Said bin Teymur’un (1932-70) baskıcı politikaları, 1965’te Dofar bölgesinde sol eğilimli Umman Halk Kurtuluş Cephesi’nin bir gerilla mücadelesine yol açtı.
Bir saray darbesiyle babasının yerine geçen Kabus bin Said, 1975’te bu ayaklanmayı bastırdıktan sonra yönetimini sağlamlaştırma yönünde adımlar atarak geniş çaplı bir modernleştirme programına girişti.
1971 sonunda, Dofar asileri Umman ve Arap Körfezi Halk Kurtuluş Cephesi (kısaca Halk Cephesi) bünyesinde birleştiler.
Halk Cephesi çeşitli devrimci arap Örgütleriyle. özellikle Filistin Kurtuluş örgütü’yle ilişkilerini sıkılaştırdı.
1972’de Halk Cephesi’nin giriştiği saldırıların yoğunlaşması, Sultan Kabus bin Said’i önemli siyasi girişimlerde bulunmaya zorladı: Umman, Suudi Arabistan’la ilişkilerini düzeltti ve Büyük Britanya’dan başka Ürdün’den ve İran’dan da askeri yardım istedi.
Ayrıca Umman ordusunun mevcudu arttırıldı.
1973 yılının ikinci yarısında, İran şahının yolladığı birliklerin de katılmasıyla Halk Cephesi gerillalarına karşı saldırıya geçildi.
Amaç, gerillaların destek noktalarını kıskaç içine almaktı.
Dofar’ın batısında, gerillaların Güney Yemen’e (gerillaların destekçisi) geçiş yollan kesilirken şubat 1974’ te doğuda bir savunma hattı kuruldu.
O güne kadar devrimci mücadeleyi Körfez emirliklerinin tümünde birden yürütmekte olan Halk Cephesi, uğradığı başarısızlığı göz Önüne alarak bu ülkelerin her birinde özel gerilla örgütleri kurmaya karar verdi.
Böylece Umman ve Arap Körfezi’nin Kurtuluşu için Halk Cephesi.
Umman Halk Kurtuluş Cephesi’ne (UHKC) dönüştü. UHKC, bu arada gerilla mevcudunu da artırmaya çalıştı (1974’te binlerce savaşçı).
Bütün bu çabalara rağmen, Dofar gerilla hareketi yeni başarısızlıklara uğradı.
Kasım 1974’te İran birliklerinin giriştiği bir harekât sonucunda elindeki toprakların bir kısmını kaybetti.
Ocak 1975’te, altı yıldan beri gerillaların elinde bulunan ve onların «başkentti sayılan Rakyut, İran birliklerinin eline geçti. Ürdün birliklerinin gelişi, asilerin güçlüklerini daha da arttırdı.
Ekim 1975 ortalarında başlatılan büyük bir İran-Umman saldırısından sonra, aralık 1975’te yayımlanan hükümet bildirisinde Dofar isyanının kesinlikle bastırıldığı ilan edildi.
Bununla birlikte, eylül 1975’ten itibaren Ürdün birliği çekildiği halde İran ordusu 1979’a kadar ülkede askeri varlığını sürdürdü.
UHKC. iki yıl süren bir durgunluktan sonra yeniden örgütlenerek silahlı mücadeleye başladı.
Ayrıca eskisinç göre daha büyük destekçiler buldu.
Sovyetler Birliğinden başka «Kararlılık Cephesi» ülkeleri de (Cezayir, Suriye, Libya, Güney Yemen) Cezayir doruğunda (şubat 1978) İran’ın Um-man’a müdahalesini kınadılar ve UHKC’ yi desteklediklerini bildirdiler.
İran’da şahlığın yıkılması üzerine İran ordusu Um-man dan çekildi.
Yeni gelişmeler Umman’ı arap dünyası içinde yalnızlığa itti; çünkü Umman, 26 mart 1979 tarihli Mısır-israil barış antlaşmasını (Sudan’la birlikte) onaylayan ve Bağdat Konferansı’nda (mart 1979) Mısır’a karşı alınan yaptırımlara katılmayan tek arap devletidir.
Umman bu yalnızlıktan kurtulmak için hemen harekete geçti, önce 1980’de Birleşik Arap Emirlikleri’yle birlikte, askerî ve ekonomik yardım karşılığında Amerika Birleşik Devletleri’ne Umman limanlarına ve hava sahasına girme izni verdi.
Sonra 1982’de İran – Irak savaşına ve SSCB’nin Afganistan’ı işgaline karşılık olarak altı körfez ülkesiyle bir bölgesel savunma anlaşması imzaladı.
ABD kuvvetleri 1980’de Hint Okyanusu civârında deniz ve hava üsleri elde etme imkânını buldu.
Kabus bin Said yönetimi İran-Irak Savaşı boyunca ve Irak’ın Kuveyt’i işgali sırasında tarafsız kaldı.