Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Biyografi

William Faulkner Kimdir,Hayatı | Yazar Biyografileri |

William Faulkner Kimdir,A.B.D’ li yazar (New Albany, Mississippi, 1897-Oxford, Mississippi, 1962).

William Faulkner Hayatı

Güneye ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı bir aileden gelen William Harrison Faulkner (soyadının asıl yazılışı Falkner’dı).

William Faulkner
William Faulkner,A.B.D’ li yazar (New Albany, Mississippi, 1897-Oxford, Mississippi, 1962).

Çok genç yaşlarda yaşamaya başladığı Oxford kentinden hiç ayrılmadı, “evrenin yazılı eşdeğeri” olarak görülen yapıtlarını da burada oluşturdu.

Mitlerden, yükselişten ve çöküşten oluşan Güney efsanesine dayalı dev boyutlu bir söyleşinin sunulduğu bir Yoknapatavvpha kontluğu düşleyerek Oxford’u ölümsüzleştirdi.

İlk şiirlerini topladığı The Marble fa un (Mermer Kır Tanrısı, 1924) adlı kitabını yayımladığı sırada, edebiyat alanında etkisinde kalacağı tek kişi olan Sherwood Anderson’la karşılaştı ve gazetelere yazılar yazmaya başladı.

Bu verimli çalışma döneminde Soldiers’ Pay (Askerin Ücreti, 1926), Mosquitoes (Sivrisinekler, 1927) adlı romanlarını ve ilk “bilinçli” romanı olan Sartoris’i (1929) yazdı (Sartoris’ de, Yoknapatawpha’nın toplumsal kümelerini, ataerkil aileyi [Sartoris’ ler], tepelerin “yoksul Beyazları’nı Siyahları ve Snopes’lan gözler önüne sermiştir).

Aynı yıl, sonradan çağdaş edebiyatın başyapıtlarından biri sayılacak olan ve Güney’in büyük ailelerinden birinin çöküşünü dile getiren Ses ve Öfke (The Sound and the Fury) adlı romanını yayımladı.

1927’de yazılan ve ancak 1929’da yayımlanan söz konusu iki roman, başlangıçta pek ilgi görmedi.

Faulkner, bir elektrik fabrikasında çalıştığı sırada altmış bölümden oluşan ve dağılıp bozulmuş bir ailenin öyküsünü ayrıntılarıyla anlatan Döşeğimde Ölürken (As I Lay Dying, 1930) adlı romanını yazdı.

Daha sonra Fransız yazan Andre Malraux’ nun deyişiyle “Yunan trajedisinin polis romanının içinde beklenmedik bir biçimde yer aldığı” Kutsal Sığınak (Sanctuary, 1931) adlı romanıyla, okur kitlesinin büyük ilgisini kazandı.

Toplumun bilincinde ve ruhunda egemen olduğuna inandığı karmaşayı, öfkeli ve taşkın insanlar ile olaylardan oluşan bir mozaik içinde yansıtmayı amaç alarak bu amacını belirli kişilerden ya da ailelerden hareket ederek ortaya koymaya çalıştı.

Sözgelimi, A.B.D’ndeki yaşam biçiminin burjuva gençliğini dönüştürdüğü içi boş otomatlardan biri olan Kutsal Sığınak’taki’Temple Drake adlı genç kız; Absalom, Absalom (1936) adlı yapıtının ana teması olan Sutpen ailesinin yükselişi ve çöküşü.

Faulkner, Ses ve Öfke’den sonra en önemli yapıtı olan Ağustosta Işık’ta (Light in August, 1932) dinsel dünyayı, yıkımlar, ermişlikler, vahiyler, mahşeri anımsatan sahneler içinde verirken, iç konuşma, süredizimsel (kronolojik) anlatımda değişiklik, zamanın bölünmesi, dolaysız anlatım, roman kişileri tarafından gerçekleştirilen anlatım, vb. teknikleri başarıyla kullandı.

Edebiyat üretiminin ilk dönemindeki Yoknapatawpha günlüğünün geniş yapısı, Unvanquised (Yenilmeyen, 1938) adlı romanla sona erdi.

Sonraki döneminde Faulkner, evrenselleşip, Güneyli geleneğinin yarattığı tiplerden uzaklaştı.

Memphisliayaktakımının acılı yaşamı, Requiem for a Nun (Bir Rahibenin Ruhu İçin Dua, 1951) adlı romanda bir hıristiyan trajedisi biçimine dönüştü.

Gerçekten, bu yapıtla Faulkner kusur, suçsuzluk ve kurtuluş sorununu bir yana bırakmıştır.

Bu eğilim The Wild Palms Yaban Palmiyeleri, 1939), İn Musa, n (Go Down, Moses, 1942), vb. yapıtarında açıkça görülür.

Ama bir yandan da, Yoknapatavvpha’yı ve kişilerini çağdaş dünyanın evrimi içine yerleştirme yollarını aramıştır: The Hamlet (1940): The Town (Kent, 1957); The Mansion (Malikâne, 1959).

Edebiyat üretimini “yalnız bir deha” olarak tamamlayan Faulkner’ın The Hamlet, The Town ve The Mansion adlı romanları Snopes ailesinin romansı destanını oluşturmuş ve sanatçı, bir kalp krizi sonucu 1962’de ölmüştür.

Faulkner’da zaman, bir can çekişmenin, çarpmadan kötürüm bırakan soyut bir lanetlemenin sürüp gitmesi gibidir.

Bu durumda, insan, tarihin ağırlığı altında, yenik biri haline gelir.

Yalnızca, kanın soyaçekimi ve romancının sürekli saplantısı olan

bedenin günah duygusu, insanda cehennem azabı içindeki yolculuğunu sürdürür; böylece, yakın akraba arasında günah ve yasak sayılan cinsel ilişki, insanın düşgücünü doğal olarak durmadan rahatsız eder.

Zaman, Eliot ve joyce için olduğu kadar, Faulkner için de, insanların yaşamları içine kök salan akışkan bir ortamdır.

Öznel zamanın belli bir uzam ve boyutları vardır.

Burada geçmiş kendi kendini katılaştırır,sayısız görüntüyü üst üste yığar ve böylece insanı sürdürür.

İnsan deneyiminin derinlemesine kişisel görüşünü yansıtan ve kişiler imgeler, simgeler açısından zengin olan Faulkner’ın yapıtları, XX. yy dünya edebiyatının doruk noktalarından biridir.

Romanları, Balzac’ın Kafka’nın ya da Powys’un roman dünyalarının bir uzantısı sayıla bilir.

Bir yazı, bir üslup adamı olarak da sanatçı, Flaubert, joyce vı Proust’la aynı çizgidedir.

Bir yanıt yazın