Balıklı Rum Hastanesi Tarihi | Ansiklopedik Bilgi |
Balıklı Rum Hastanesi Tarihi Silivrikapısı’ndan 200 metre uzakta, surlar dışındadır.
Evvelce buraya, “Zoodohos Piyi Ayazması” denirdi.
Aynı adı taşıyan kilisesi de buradadır.
Bizans İmparatoru I. Leon (457-474) zamanında burası Zood Haspik adlı bir papaz tarafından yönetilirdi.
Şifalı suyunun çeşitli hastalıklan iyileştirdiği söylentileriyle ünü sınırları aştı.
Bu yüzden imparatorluğun heryanından şifâ bulmaya koşan hastalarla dolup taşmaya başladı.
Şifa bulmak ümidiyle gelenler için, çevrede çadırlar kurulur ve hiç bir ücret verilmeyen bu yerde çok defa aylarca kalınırdı.
Halkın ağzında adı, “Hayatı bağışlayan su” olarak tanınan ayazmanın bir özelliği de, ılık suyunun içinde balıkların bulunmasıydı.
Pek çok kimsenin görmediği ve görenlerin de mutlaka iyileşeceğine inanıldığı Ayazma, günün her saatinde ve hattâ sabahlara dek dolup taşar, hastalar ellerinde mumlarla burada balık ararlardı.
Ayazmanın adı da, “Balıklı” olarak tanındı.
Evvelce süslü kemerlerle donatılmış olan “Balıklı Ayazma” âdeta bir panayır haline gelirdi.
Burası aylarca etrafı çevreleyen yeşilliklerin güzelliğiyle ve ağaçların sıldığıyla bir mesire yeri olarak da tanınırdı.
Yine bazı söylentilere göre, burası Hıristiyanlıktan önce de biliniyor ve şifâ bulmak isteyenler buraya geliyordu.
XIV. yüzyılda yaşamış olan tarihçi Kallistos Nikoforos’un verdiği bilgilere göre, çok eski çağlarda, burada Asklepion mabedi ve hastane vardı.
Leon devrinde 25 mermer basamakla inilen ayazma bugün 19 basamaklıdır.
Altın yaldızla kaplı kubbe altında dört dehliz vardır.
Burası asıl kaynaktır; kırmızı mermerle döşenmiş olup, etrafında somaki mermerden bir leğen yardır.
Bu ayazmanın ikinci banisi, I. Jüştinianüs’tür.
Ayazmanın kendisini iyileştirmesi üzerine 560 yılında burada tesisler kurmuş, âdeta yeniden canlandırmış ve yakınında bulunan “Kadınlar Manastın”na da koğuşlar ve çevresinde köşkler yaptırmıştır.
Balıklı Ayazması’nın halk ağzında şöyle bir hikâyesi vardır:
Gençliğinde Leon’un bir yaz günü yolu buralara düşer.
Rastladığı ihtiyar bir köre selam verir, hatırının sorar. Yaşlı âmâ, ondan kendisini gölgelik ve sulak bir yere götürmesini ister.
Leon, böyle bir yer bilmemekle beraber ihtiyarın koluna girerek, birlikte belirsiz bir yöne doğru yürümeye başlarlar.
O sırada semâdan kulağına şöyle bir ses gelir:
“Sağdaki bataklığa doğru ilerle! Oradaki çamurdan ihtiyarın gözlerine sür, ayrıca orada bir pınar da göreceksin, onunla yüzlerinizi yıkayın, ihtiyarın gözleri açılacak sen de İmparator olacaksın. ”
Söylentiye göre bu mucizevî olaydan sonra 457 yılında İmparator olan Leon, burasını imâr ve inşa ettirmiştir.
Karısı Theodora ve Theodora’nın kardeşi Evdoksia da buraya önemli bağışlarda bulunmuşlardır.
Ne var ki, buranın parlak dönemi, 705 e kadar sürdü.
Bulgar istilâsında yağma edildi, eşyalar parçalandı.
741 zelzelesinde de tesisler yıkıldı.
767’de İmparatoriçe İrini yenilediyse de, ikinci büyük zelzelede yine yıkıldı.
İmparator Filozof Leon, devrinde yeniden tamir edildi.
Bulgar Kralı Simeon’un oğlu Petro ile Bizans Prensesi Maria’nın nikâhları burada kıyıldı Latin istilası, ayazmanın durumunu tehlikeye soktuysa da daha sonraki devirlerde yeniden eski ününe kavuştu.
II. Mahmud zamanında buranın kerâmeti dikkate alınarak (1753) ilk hastahane tesis edildi ve adı da, Balıklı Hastahanesi olarak tanındı.
Bizans İmparatoru I. Leon’un zamanındaki Balıklı Ayazma, yüzyıllar sonra, I. Mahmud’un kurduğu mükemmel bir hastahane olarak hizmete girdi.
Ancak ne var ki, bu hastahane uzun süre burada faaliyet gösteremedi ve İstanbul’daki veba salgını sırasında bazı kirli eller tarafından “Burada yatanların hepsinde veba var, hastahane doktorları bunları saklıyorlar…” fesadı yayılıverdi ve hastahane cayır cayır yanarken hastalar, hastahane personeli tarafından güçlükle kurtarılıp kaçrıldılar (1793).
Büyük masraflarla tekrar onarılarak hizmete giren Balıklı Hastahanesi, bu defa da dikkatsizlik sonunda, mutfaktan çıkan yangınla kısmen yandı (1835).
Bu defa de Bakkallar Derneği’nce yapılan masraflarla yeniden hizmete açılan (1837), Balıklı Hastahanesi, modern bir tam teşekküllü sağlık merkezi olarak hizmet görmeye başladı.
Yıllarca burada tedâvi gördükten sonra hayata gözlerini yumanların gömülü oldukları mezar sayısının her geçen gün biraz daha artması ve daha önceleri de Ayazma çevresinde gömülü bulunanların da buna katılmasıyla bunlar için tarihî Ayazma avlusunda kabristan tahsis edildi ve bütün mezarlar buraya nakledildi (1933).
Mezar taşları Rumca olup, Türkyazı işiyle yazılmıştır.
Rum Mütevelli Heyeti tarafından yönetilen Balıklı Rum Hastahanesi’nde 650 yatak mevcut olup, aynı zamanda burada düşkünler için de bir huzûr ve dinlenme pavyonu bulunmaktadır.
163 bin metrekarelik bir alam kaplıyan hastahanenin bol ağaçlıklı büyük bir bahçesi de bulunmaktadır.
Balıklı Ayazması’nın yanında geniş bir Ermeni mezarlığı bulunmaktadır.
Balıklı Ermeni Mezarlığı’nda Samatya, Narlıkapı,
Kumkapı, Yenikapı, Gedikpaşa Ermenileri gömülüdür.
Bu mezarlığın yeri Ermenilere XVI. yüzyılda verilmiştir.
P.G. İncicyan’a göre buradaki en eski mezar taşı kitâbesi,
1551 tarihi taşımakla beraber, kitâbesiz daha eski mezarlar vardır.
Martir Komidas’ın mezarı da Balıklıdadır.
Balıklı Ayazma Kilisesi’nin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 1833 yılında yenilendiği bazı kaynaklarda geçmektedir.
1933 yılında da son bir tamir gören kilisenin duvarları aslen Türk olan Karamanlı hıristiyanların mezarlarından sökülen mezar taşlarıyla döşenmiştir.
Selçuklulardan evvel Anadolu’ya gelerek Karaman’a yerleşen bu Oğuz Türkleri, Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra Rumlaşmışlardır.
Yunan Devlet Başkanı Karamanlis de Rumlaşmış Karamanlı Hıristiyan Türklerindendir.
Bunlar Ortodoks olmalarına rağmen, Rumca bilmezler ve Türkçe konuşurlardı.
Karaman’dan gelerek İstanbul’ a yerleşen bu hıristiyan Türklerin Balıklı Ayazması yanında bir mezarları vardır.
Karamanlı Mezarlığındaki taşların bir kısmı da Balıklı Kilisesi’nin taşlığına döşenmiştir.
Bu Türkçe kitâbeli mezar taşlarından biri yakın zamana kadar duruyordu ve şöyleydi:
Niğde sancağında Kıırdonostur vatanım,
İvan torunu Prodomostur zâtım,
Donanma gecesi bir kazaya uğradım.
Gece gittim ateş tâliminin karşısına Taş kışlada bir fişek vurdu başıma,
Yeni girmiştim yirmi beş yaşıma Rahmet çıkarın, okuyan kardaşlar,
Ustam da ah u figan eder akıtır kanlı yaşlar Tarihi bin sekizyüz altmış yediye başlar.