Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Kurtuluş Savaşında Sakarya | Kurtuluş Savaşı Tarihi |

Kurtuluş Savaşında Sakarya Bugün Sakarya ili’nin merkez ilçesi olan Adapazarı, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi günlerinde İzmit bağımsız sancağının kazalarından biri idi.

Bugün Sakarya ili’ne bağlı olan Geyve, o zaman da kazaydı, ancak doğrudan sancak merkezine bağlıydı.

Bugün yine Sakarya lli’ne bağlı olan Hendek, Akyazı ve Sapanca, Adapazarı kazasının birer nahiyesi idiler.

Bugünkü Karasu ilçesi ise o dönemde Kandıra kazasının nahiyesi idi.

Sakarya bölgesi o dönemde, Sakarya Irmağı ile kollarının suladığı verimli toprakların varlığı sebebiyle bir ölçüde gelişmiş bir ekonomiye sahipti.

Bölgede çok çeşitli tarım yapılırdı.

Ayrıca, zengin orman varlığı sebebiyle kerestecilik de önemli bir geçim kaynağıydı.

Mondros Mütarekesi günlerinde bölgenin etnik yapısı mozaiği andırıyordu.

1856 Kırım Savaşı ile birlikte Kırım ve Kafkasya’dan başlayan göçler 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında da sürmüş ve bölgeye çok sayıda Çerkez ve Abaza yerleştirilmişti.

Bölgedeki etnik yapının önemli bir özelliği Çerkezlerin farklı durumuydu.

Göçmen ve azınlık olmaları sebebiyle korunma içgüdüsüyle hareket eden ve kapalı bir hayat süren Çerkezlerin önde gelenleri Saray ve Babıali çevresinde önemli makamlar edinmişlerdi.

Nitekim, Milli Mücadele yıllarında bölgedeki Çerkez nüfusun, İstanbul hükümetleri yanında yer almasında, bu Çerkez beylerinin tutumunun büyük payı vardı.

Aynı dönemde Sakarya bölgesi XX. Kolordu’nun kontrol alanı içindeydi ve bu Kolordu’nun 24. Tümeni Geyve’de üslenmişti.

4-11 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi ile birlikte İstanbul hükümetlerinin Anadolu üzerindeki otoritesi sarsılınca, padişah ve çevresi bundan rahatsız oldu.

Kuva-yı Milliye’nin gelişmesini önlemek amacıyla bazı tedbirler alındı.

Bu tedbirler, Kuva-yı Milliye’ye karşı silâhlı güçler çıkarmaya kadar vardırıldı.

İstanbul’un bu teşebbüsler sırasında güvendiği bölgelerden biri Adapazarı ve çevresiydi.

Kuva-yı Milliye’nin bastırılmasında bölgedeki Çerkezlerden faydalanma düşünülüyordu.

Adapazarı ve Geyve bölgesine ağırlık veren bir başka güç de ingilizlerdi.

İstanbul-Eskişehir demiryolunu açık ve denetimleri altında tutmak açısından, bölgeye hakim olmak onlar için büvük önem taşıyordu.

İngiliz haberalma teşkilâtının subayları bu gaye ile, Ekim 1919’da bölgeye gelmişlerdi.

İstanbul’daki Damad Ferit 3aşa Hükûmeti’nin yürüttüğü çalışmaların bölgedeki ilk belirtileri, 28 Ekim 1919’da görüldü.

Talustan, Beslân ve Bekir adlarındaki üç Çerkez Beyi, Akyazı ve Sapanca’da harekete geçerek,Saray’a bağlı mahalli bir teşkilât kurmak üzere çevrelerine birkaç kişi topladıktan sonra da bir gün Adapazarı Postanesi’ni basarak padişahla görüşmek istediklerini söylediler..

Ancak Kaymakam Tahir Bey’in faal bir tutum alması sebebiyle, teşebbüslerini sürdüremediler.

Bu olay bölgede daha sonra patlak verecek çatışmaların habercisiydi.

İstanbul Meclis-i Mebusanı’nın 12 Ocak 1920’de başlayan dördüncü dönem toplantıları İstanbul’daki itilâf devletleri yüksek komiserlerini kaygılandırmıştı.

Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun Meclis’te çok büyük bir ağırlığı vardı.

Ote yandan, Ali Rıza Paşa Hükümeti de Ankara’yı merkez edinen Heyet-i Temsiliye ile iyi ilişkiler içindeydi.

ingilizlerin baskısıyla işbaşına getirilen Salih Paşa Hükümeti de aynı tutumu sürdürmüştü.

İtilâf devletleri Ankara’nın payitahtta bile bu denli etkinlik sağlamış olmasına uzun süre göz yumamazlardı ve yummadılar da. İtilâf askerleri 16 Ma.1 1920’de İstanbul’u işgal ederek Meclis’i bastılar.

Bazı mebusları tutuklayarak Bekirağa Bölüğü’ne kapattılar.

Bu durum karşısında, Mustafa Kemal Paşa, ilk tedbir olarak Geyve Boğazı’nın işgal edilmesini ve demiryolu köprüsünün kullanılmaz duruma getirilmesini, demiryolu hattına el konulmasını emretti.

Böylece Geyve, Anadolu ile İstanbul arasında bir sınır kapısı oldu.

Sivas Kongresi sonrasında Batı Cephesi Komutanlığı’na getirilen ve İstanbul’un işgali üzerine harekâtı idare etmek üzere Geyve’ye gelen Ali Fuat (Cebesoy) Paşa o günleri şöyle anlatır:

“…İstanbul’dan Anadolu’ya geçecek kimseleri sıfat ve yetkileri ne olursa olsun Geyve’de karşılıyor ve bunları koruma altında Ankara’ya getiriyorduk.

Eğer zararlı kişilerse, Geyve’den geri gönderiyorduk.

27-28 Mart gecesi, İtilâf devletleri ve İstanbul Hükümeti adına bir öğüt kurulu da Geyve’ye gelmişti.

Kurul, Yusuf Kemal (Tengirşek), Rıza Nur beylerle Abdullah Azmi ve Konya mebusu Hoca Vehbi efendilerden meydana geliyordu.

Bunlardan ayrı olarak Harbiye Nezareti Başyaveri Salih (Omurtak) Bey de gelmişti.

İstanbul ile anlaşmak imkânsız bir duruma gelmişti. Yusuf Kemal Bey ve arkadaşlarına mebus sıfatı taşıdıkları ve yakında açılacak olan Millet Meclisi’ne bu sıfatla katılabilecekleri anlatıldı.

Bu zatlar artık İstanbul’a dönmemişler, Ankara’da kalarak 23 Nisanda açılacak Millet Meclisi’nde yasama görevlerini sürdürmüşlerdir.

Başyaver Salih Bey’e gelince, kendisine Millî Müdafaa’da görev verilmiştir.” İstanbul’dan Ankara’ya giderken Geyve’den geçenler yalnız yukarda belirtilenler değildi.

İstanbul Meclis-i Mebusanı’nın dağıtılmasından sonra, Mustafa Kemal’in daveti üzerine, birçok mebus ve aydın Ankara’ya doğru yola çıkmıştı.

Ancak, Düzce yolu güvenlikte olmadığı için, hepsine Geyve üzerinden gelmeleri bildirilmişti.

İstanbul’dan yola çıkan mebusları, Adapazarı yakınlarında, Kuva-yı Milliye önderlerinden Kaymakam Çerkez Fuat Bey karşılıyor, Arifiye üzerinden Doğançay’a götürüp orada Kaymakam Hamdi Bey’e teslim ediyordu.

Bunlar arasında Dr. Adnan (Adıvar) Bey, Halide Edip ‘Adıvar) Hanım, Yunus Nadi Bey gibi ünlü adlar vardı.

Kuva-yı İnzibatiye’nin Kurulması

İstanbul’un işgalini Damad Ferit Paşa’nın yeniden hükümeti kurmakla görevlendirilmesi takip etti.

Yeni hükümetin ilk işi, Kuva-yı Milliye’ye karşı daha sert ve köklü tedbirler almaya çalışmak oldu.

Bu amaçla, Kuva-yı İnzibatiye adı verilen bir teşkilât kuruldu ve bu gücün Kuva-yı Milliye’nin karşısına çıkarılması uygun görüldü.

Öte yandan, daha önce iki defa ayaklanan Anzavur Ahmet, yeniden Kuva-yı Milliye benzeri bir hareket düzenlemekle görevlendirildi.

İstanbul’da bu hazırlıklar yapılırken, padişah yanlısı mahalli bazı güçler, harekete geçmişti.

İşte Adapazarı ve Hendek dolaylarını da büyük ölçüde etkileyen I.Düzce Ayaklanması bu şartlarda patlak verdi.

Düzce’nin Çerkez ileri gelenlerinden birkaçı 13 Nisan 1920’de çevrelerine çok sayıda adam toplayarak Düzce’yi işgal ettiler, yanlarına çağırdıkları Bolu Mutasarrıfı Haydar Bey’i de tutsak aldılar.

Olayın daha da büyüme eğilimi taşıdığını gören Heyet-i Temsiliye, hızla tedbir aldı ve Yarbay Mahmut Bey komutasındaki 24. Tümen’in Geyve’den Düzce’ye, Kandıra’da bulunan Binbaşı Çolak İbrahim Bey Müfrezesi’nin de Adapazarı’na gitmesini emretti.

Geyve-Adapazarı doğrultusunda harekete geçmesi istenenlerden biri de Çerkez Ethem Bey’di.

19 Nisanda Adapazarı’na varan Yarbay Mahmut Bey, şehirde bütün dükkânların kapalı olduğunu gördü ve ayaklanmanın burada da başlamak üzere olduğunu sezdi.

Gerekli tedbirleri aldıktan sonra Hendek’e doğru yola çıktı. Hendek’teki hava da, Adapazarı’ndakinden farklı değildi.

Öyle ki, halkı tellallar aracılığıyla hükümet alanına toplamaya çağırdıysa da, çocuklardan başka gelen olmadı.

Yarbay Mahmut Bey’in Öldürülmesi Yarbay Mahmut Bey’in Hendek’e geldiği gün, Kuva-yı Milliye benzeri teşkilât ileri gelenleri de çevre köylere dağılmış ve adam toplamaya başlamışlardı.

22 Nisanda iki taburluk gücünü Düzce’ye doğru yola çıkaran Mahmut Bey, hareketten yarım saat önce tabur komutanından bir rapor aldı.

Raporda,”Hendek’ten çıkılır çıkılmaz karşı tepelerden ateş edildiği ve üç taraftan ateşe devam olunduğu” bildiriliyordu.

Mahmut Bey, raporu okuyunca henüz Hendek’te bulunan tümen karargâhı ile birlikte yola çıktı.

Tümen komutanı, kasabanın dışındaki, köprüye gelindiğinde, topçuların, oldukları yere sıkışıp kaldıklarını gördü.

1 ve 2. Tabur’un askerleri ile ayaklanmacılar arasındaki çatışma ise olanca şiddetiyle sürüyordu.

Bunun üzerine, Yarbay Mahmut Bey, daha fazla kan dökülmesini önlemek amacıyla, karargâhını geride bırakarak çatışmanın ortasına doğru koştu ve askerlerine ateşkes emri verdi.

Ancak, ayaklanmacılar Mahmut Bey’in çatışmaya son verilmesi çağrısına uymadılar ve askerlerin çatışmayı durdurmasından yararlanarak tümen komutanının yanına Kadar yaklaştılar.

Bir anda dört beş silâh birden patladı ve Yarbay Mahmut Bey ateşin devam etmesi emrini vermeye fırsat bulamadan cansız yere serildi.

Tümen komutanının ölümü, askeri birliklerde panik yarattı.

Ayaklanmacılar da, müfrezenin gerisindeki ağırlıklara saldırarak yağmaya başladılar.

Çatışma, kısa sürede ayaklanmacıların üstünlüğüyle sona erdi.

Tümen subaylarının hepsi tutsak alındı. Erler ise silâh ve cephaneleri ellerinden alınarak serbest bırakıldılar.

Hendek ayaklanmacıları, Adapazarı’nı da almak ve oradaki taraftarlarıyla birleşmek için yola çıktıkları sırada, 23 Nisan 1920’de, Adapazarı ileri gelenlerinden Sait Bey başkanlığındaki bir öğüt kurulu, çatışmayı önlemek için Hendek’e gitti. Budaklar Köyü’nde ayaklanmacılarla karşılaşan öğüt kurulu hoşnutsuzlukla karşılandı.

Bu arada Sait Bey ve Kâzım Bey adlı iki öğüt kurulu üyesi, isyancılar tarafından kurşuna dizildi.

Durumun böyle gelişmesi, Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa’yı acele tedbir almaya zorladı.

Cephe komutanı hemen Geyve’ye geldi ve elindeki güçlerle Geyve Boğazı’nı kapatmaya çalıştı.

Taraklı Çatışması

24.Tümen’e bağlı birlikler Hendek yakınlarındaki ayaklanmacılarla çatışırken, Binbaşı Çolak İbrahim Bey Müfrezesi de Kandıra’dan yola çıkmış ve 16 Nisan 1920’de henüz ayaklanmacıların eline geçmemiş bulunan Adapazarı’na gelmişti.

Müfreze burada trene bindirilerek 19 Nisanda Geyve’ye gelindi.

Aynı günlerde Göynük’ten oelen bazı kışkırtıcılar Taraklı’yı da ayaklanmacılara katmaya çalışıyorlardı.

Binbaşı Çolak İbrahim Bey, bu durumu öğrenince 30 kişilik bir makineli tüfek birliğiyle Taraklı’ya geldi.

Yanında bulunanlardan eski Teşkilat-ı Mahsusacı Kuşçubaşı Eşref Bey’i de Geyve’de bıraktı.

Taraklı’daki ayaklanmacılar ilk ağızda geri çekildiler.

Ancak, iki gün sonra üçyüz dolayında ayaklanmacı Taraklı’yı sararak müfrezenin üstüne saldırdılar.

Bütün gün süren çarpışma sonunda, Çolak İbrahim Bey makineli tüfeklerin verdiği üstünlükle ayaklanmacıları geri püskürttü ve onlara ağır kayıplar verdirdi.

Kasabada üç gün kalarak duruma hakim olan İbrahim Bey, 1 Mayıs 1920’de Göynük’e doğru yola çıktı ve buradaki ayaklanmacıları da gerilere, Mudurnu’ya çekilmek zorunda bıraktı.

Adapazarı’nın İşgali

Adapazarı-Hendek dolaylarını da etkileyen I. Düzce Ayaklanması sürerken, 18 Nisan 1920’de kurulan Süleyman Şefik Paşa komutasındaki Kuva-yı inzibatiye de gemiyle İzmit’e gelmişti.

İzmit’in iki kilometre doğusundaki bataklık bölgede karargâh kuran Süleyman Şefik Paşa, Sapanca’ya da bir birlik çıkarmıştı ve Kuva-yı Milliye’ye saldırmak için hazırlıklara başlamıştı.

Kuva-yı İnzibatiye güçlerinin İzmit’e çıkmasından birkaç gün sonra, Balıkesir-Gönen ayaklanmalarının düzenleyicisi Ahmet Anzavur da, Saray’ca görevlendirilmiş olarak İzmit’e geldi.

Durumu yerinde gördükten sonra “Süleyman Şefik Paşa’nın tembel tembel oturduğu ve herhangi bir şey yapmak niyetinde olmadığı” konusunda Saray’ı uyaran Anzavur, 8 Mayıs 1920’de adamlarıyla birlikte Sapanca üzerinden Adapazarı’na doğru yola çıktı, iki gün sonra, 500 kişilik bir güçle Adapazarı’nı işgal eden Anzavur, daha sonra şehrin kuzeyinde üslenmiş olan Mesut Efe Müfrezesi’ne saldırdı ve onu çekilmek zorunda bıraktı.

Arkasını ve yanlarını güvenceye alan Anzavur Ahmet, Eskişehir yolunu açabilmek için Geyve Boğazı’nı ele geçirmeyi zorunlu görüyordu.

Bu sırada Ali Fuat Paşa komutanlığındaki XX. Kolordu’nun karargâhı da Geyve’ye gelmişti ve kolordu birlikleri Geyve Boğazı’nın kuzey ağzı olan Doğançay-İkramiye geçidine yığınak yapmıştı.

Anzavur, Kandıra’yı da aldıktan sonra 15 Mayıs 1920’de Geyve Boğazı’na doğru saldırıya geçti.

Tik anda Doğançay’ı almayı başaran ve Sakarya’nın batısına geçmeye çalışan Anzavur Ahmet birlikleri yoğun topçu ateşi karşısında bunu başaramadılar ve akşama doğru da geri çekilmek zorunda kaldılar.

Ertesi gün yapılan saldırı da aynı biçimde sonuçlandı.

17 Mayısta, Anzavur Ahmet hiç beklenmedik bir yönden, ikramiye üzerinden yeniden saldırdı ve bu saldırı sırasında Geyve Istasyonu’nu neredeyse ele geçirecekti.

Öyle ki, Ali Fuat Paşa ve yaveri idris Cura, saldırıyı durdurmak amacıyla kendileri de savaşmak zorunda kaldılar, iki saat kadar süren bu saldırıdan sonra, kolordu süvari bölüğü ile Mesut Efe Müfrezesi de çatışma yerine yetişince, ayaklanmacılar büyük kayıplar vererek kaçmak zorunda kaldılar.

Anzavur da üç gün saldırılardan bir sonuç alamayınca, umutsuzluğa kapılarak İstanbul’a döndü.

Adapazarfnın Geri Alınması

Düzce Ayaklanması’nın başladığı günlerde verilen bir emirle Adapazarı bölgesine çağrılan Çerkez Ethem, Balıkesir’de bazı ayaklanmalarla uğraşmak zorunda kaldığı için, verilen emre ancak Mayıs 1920 sonlarında uyabildi.

Batı Cephesi Komutanlığı da, aynı günlerde genel bir saldırıyla ayaklanmayı tamamen bastırma kararı almıştı.

Saldırının asıl ağırlığını Çerkez Ethem’in Kuva-yı Seyyaresi çekecekti.

Yüzbaşı Mesut Bey komutasındaki çeteler de ona yardımcı olmak üzere ikramiye üzerinden Sapanca’nın batısına ilerleyecek ve ayaklanmacıları yandan sıkıştıracaktı.

Bu emir üzerine, Çerkez Ethem güçleri 23 Mayıs 1920 akşamı Sapanca ve Adapazarı’nı çatışmasız ele geçirdiler. Ayaklanmacıların önderlerinden üç subay ile kırk dolayında asker tutsak alındı.

24 Mayısı Adapazarı’nda geçiren Çerkez Ethem şehirde duruma hakim olduktan sonra, 25 Mayısta Hendek’e girdi ve oradaki ayaklanmacıları da tutsak aldı.

Anzavur’un Adapazarı saldırısı sırasında tembelliklerinden yakındığı Kuva-yı İnzibatiye güçleri ise, Haziran 1920’de Sapanca bölgesinde harekete geçer gibi oldular.

Ancak Ali Fuat Paşa o güne kadar hazırlıklarını tamamlamış ve bölgeyi hemen hemen kontrolü altına almıştı.

Bu yüzden Kuva-yı İnzibatiye’nin saldırı teşebbüsleri sonuçsuz kaldı.

İzmit’e geri çekilmek zorunda kalan padişah yanlısı güçler oradanda gemilerle İstanbul’a döndüler.

Kısa bir süre sonra Kuva-yı inzibatiye teşkilâtının dağıtıldığı duyuldu.

Şehrin İşgali

1920 yaz aylarından başlayarak Bursa bölgesini işgal altında tutan Yunan birlikleri, II.İnönü Savaşı’nın hemen öncesinde 23 Mart 1921’de üç koldan harekete geçtiler.

Buna İzmit’teki Yunan birlikleri de katıldı ve bu saldırı sırasında, 25 Martta Sapanca, 27 Martta da Adapazarı Yunan işgaline girdi.

Yunanlıların İnönü’de uğradıkları ikinci yenilgi sonrasında, Kocaeli bölgesinde üslendirilecek yeni bir kolordu meydana getirildi.

Mürettip Kolordu adı verilen bu birliğin başına Miralay Kâzım (Özalp) Bey getirildi.

Yunanlıların da Adapazarı-İzmit bölgesinde bir tümenlik güçleri vardı.

Bu birliğin bir bölümü Sakarya Irmağı boyunca, bir bölümü de Geyve Boğazı’na mevzilenmişti.

Bunların karşısında da İpsiz Recep Müfrezesi, Adapazarı Milis Taburu ve Zibooğlu Hüseyin Efendi Müfrezesi gibi Türk Kuva-yı Milliye çeteleri vardı.

Mayıs 1921 başlarında kolordu karargâhını Düzce’den Geyve’ye taşıyan Kâzım Bey bölgede güçlü bir Türk askeri yığınağı bulunduğu fikrini yaratmak maksadıyla Sakarya’nın çeşitli noktalarına keşif kolları çıkarıyordu.

Bu keşifler sırasında Yunanlıların Arifiye ve Sapanca yakınlarında güçlü bir yığınak yaptığı, ancak öbür noktalarda pek de güçlü olmadığı anlaşılmıştı.

Haziran başlarında Yunanlıların bölgeden çekileceğine ilişkin söylentiler dolaşmaya başladı.

Bölgede gelişmeye başlayan elverişli durum üzerine, bir gece baskını yapılarak Adapazarı ve İzmit bölgesindeki Yunan işgalinin kırılması kararlaştırıldı.

Adapazarı Milis Taburu, 20 Haziran gecesi, karanlıktan yararlanarak Sakarya’nın çeşitli noktalarından sallarla karşıya geçti. Kıyıya ulaşır ulaşmaz, Yunan mevzilerine saldıran tabur, buradaki Yunan askerlerini etkisiz duruma getirdi.

Bunu süvari alayının baskını takip etti ve Yunanlıların Adapazarı, Arifiye ve Sapanca’daki mevzileri tek tek düşürülerek, 21 Haziran 1921’de Adapazarı’na girildi.

Yunanlılar çekilmeden önce Adapazarı’nı ateşe vermek istedilerse de bu baskının büyük bir hızla gerçekleştirilmesi bunu başarmalarına mani oldu.

Ateşe verilen birkaç yapıdaki yangın da kısa sürede söndürüldü.

Bir yanıt yazın