Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Kalenderiye Tarikatı Nedir,Mezhebi,Tarihi | Tarikatlar Tarihi |

Kalenderiye Tarikatı Kimin tarafından, ne amaçla kurulduğu kesin olarak bilinmeyen Kalenderiye tarikatını XII. yy. sonlarında şeyh Cemaleddin-i Sâvî’nin belli bir düzene koyduğu, genel kurallarını ortaya attığı ileri sürülür.

Bazı kaynaklar daha önce Ebu Hafs el-Haddad, Hamdûn-i Kassar, Ebu Said E-bülhayr gibi melâmi sofilerinin «her türlü kural ve bağlantıdan kopmuş, canının istediği gibi yaşayan, gösterişe, giyim kuşama önem vermeyen» anlamına gelen kalenderce yaşayışlarından dolayı bu adı aldığını ileri sürerler.

Tarikata belli bir düzen veren, şeyh Cemaleddin-i Sâvî, ardında giden dervişlerin aracılığıyla, tarikatın Hindistan Mısır, Suriye, Irak, İran, Orta Asya gibi ülkelerde yayılmasını sağladı.

Kalenderiye tarikatına, daha sonra şeyh Bahaeddin Zekeriyya-yi Multanî, Fahreddin-i Irakî ve Kalender name adlı bir eser yazan Seyyid Hüseynî, felsefî ve tasavvufî nitelik verdiler.

Kalenderiye tarikatı Selçuklular zamanında Anadolu’da tutunmaya, gelişmeye başladı, kısa zamanda gezici dervişler geniş bir alana yayıldı.

Derin bir alevi inancı taşıyan, bıyık, saç, sakal ve kaşlarını tıraş eden (çâr darb), Mu-hammed, Fatıma, Ali, Hasan, Hüseyn diyerek zikr eden kalenderîler, gezici dervişlerdi.

Geçimlerini dilenerek sağlarlardı.

Bunlara abdâlan, tâife-i cevalika, kalenderiye gibi değişik adlar verilir.

Kalenderilere göre, insanın yüzü Tanrının özüne (zatına), yüzdeki «hutut» denen hatlar da niteliklerine (sıfatına) benzer.

İnsanın, her şeyde, her varlık türünde Tanrı’yı gördüğü, onun «zat»ını kendi özünde yaşadığı için «sıfat»lardan sıyrılması gerekir.

Bu amaçla, saç, sakal, bıyık, kaş kesilir.

Gerçek «zat» olan insan yüzü, geçici birer nitelik taşıyan «sıfat»lardan kurulur.

Bıyık,sakal, kaş, «zat»ı temsil eden yüzü örttüğünden kesilmelidir.

Yüzü örtmesi dolayısıyla sakal, bıyık, kaş gibi hatlara (hudut), örten, gizleyen anlamında «küfr» denir.

Eski edebiyatta «küfr-i zülf», «hatt-ı kâfir» deyimleriyle nitelenen zülüf, sakal, kaş, bıyık gibi hatlar, Kalenderiye’nin bu ana inancını dile getirir.

Kalenderiye inançlarına göre, insanın her türlü dünya malından gönlünü arıtması, her nefes alış verişte «Allah» demesi gerekir.

Allah’ın bütün varlık türlerini kapladığını, her şeyde «tezahür» ettiğini, göründüğünü benimseyen bir kimse için güzele tapmakla Tanrı’ya tapmak arasında bir ayrılık, aykırılık yoktur.

Güzele tapan gerçekte Tanrı’ya tapar.

Bu inanç, Kalenderiye’de «mahbub-perestî» denen ve dişi erkek farkı gözetmeyen «güzel»e tapma geleneğini doğurmuştur.

Yalnız bıyık ve kaşlarını bırakan, saçını, sakalını kesen hayderî, şemşî, bektaşî gibi tarikatlar bu konuda kalenderiye inançlarını benimsemişlerdir.

Kalenderi inançları mevlevîler tarafından da benimsenmiştir.

Simaî Divane Mehmed Efendi, Yusuf-i Sîne-çâk, Gülşenî Hayreti Baba gibi mevlevîler ve Ismail-i Ma’şûkî birer kalenderiydiler.

Bazı kaynaklara göre İran mazdek’çilerinin inançlarını benimseyen kalenderîlerin İstanbul’da bir tekkeleri vardı.

Kanunî Sultan Süleyman zamanında «men-i taife-i kalenderiyan-i rafiziyan» adı verilen hareket sırasında kalenderîler osmanlı ülkesinden sürüldüler.

Ancak bu olay, Kalenderîliğin Anadolu’da yayılmasını önleyemedi.

Bir yanıt yazın