Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Tarih

Muvahhidler Devleti,Sanatı,Tarihi,Eserleri | Tarih Bilgileri |

Muvahhidler Devleti,Sanatı,Tarihi,Eserleri veya Muvahhid veya Muvahhidun, Muvahhidler Kimdir,Magrıp’ta, İfrikiye’de, Endülüs’te, Balear adalarında hüküm sürmüş hanedan ve bu hanedanın kurduğu devlet.( Muvahhid devletini Ebu Abdullah Muhammed bin Tumert kurdu.

Muvahhid Devleti

Mesmude kabilesi ve ona bağlı berberî kollarından sadakat yemini aldı (1121). Murabıtlara cihat açtı.

Birinci Marakeş kuşatmasında öldü (1128 veya 1130).

Yerine geçen Abdülmümin bin Ali, Magrıp’taki Murabıt devletine son verdi (1147).

Normanları karada ve denizde yenilgiye uğrattıktan (1160).

2 sonra oğlu Ebu Yakub Yusuf ile birlikte Endülüs’e sefer açtı (1161). Bace (Beja), ‘ Yabura (Evora) gibi bazı şehir ve kaleleri alarak Marakeş’e döndü.

Yerine, oğlu Yakub Yusuf geçti.

Yusuf iki yıl süreyle iç ve dış güvenliği sağlamaya çalıştı.

Bu sırada başkaldıran Balansiya (Valencia) emîri Muhammed bin Sad üstüne yürümek için Ispanya’ya geçti (1165).

Sad, Mayurka (Majorka) adasına kaçınca onun oğullarıyla anlaştı.

Yeniden İspanya’ya geçti (1184). îşbiliye valisi olan oğlu Ebu îshak’ı, Uşbuna (Lizbon) üstüne gönderdi; fakat muvahhidler ordusu Şanlarin’de (Santarem) yenildi.

Ebu Yakub Yusuf, savaşta aldığı yaralardan öldü.

Yerine geçen oğlu Abdullah, Magrıp’a dönerek devlet yönetimine elkoydu.

Şantarîn yenilgisinden cesaret alan Murabıtlar Balear adalarında isyan ettiler, Bace’yi aldılar.

Abdullah, Fas ve Fatımîlerden sağladığı yardımla Murabıtları yendikten (1188) sonra Ispanya’ya geçebildi. (1189).

Şantarîn ve Uşbuna üstüne yürüdü.

Ancak, bu sırada Magrıp’tan isyan haberleri geldi.

Magrıp’a dönen Abdullah, Kurtuba valisi Muhammed’in yardımıyla isyanları bastırdı (1191).

Bu isyanlar onun hastalanmasından sonra arttı.

Bu durumdan , yararlanan Castilla kralı Alfonso III, isyancıları kışkırttı.

İyileşen Abdullah, hıristiyanlarla savaşmak üzere Ispanya’ya geçti ; (30 haziran 1195).

El-Arak meydan savaşını (19 temmuz 1195) kazandı.

Tercale, , Talamanka gibi birçok kale alındıktan sonra Castilla ile on yıllık barış antlaşması yapıldı.

1199’da ölen Abdullah’tan sonra Muvahhid tahtına Ebu Abdullah Muhammed el-Nâsır geçti.

Zamanında Murabıtların son kalıntıları da temizlendi (1208).

Muhammed, Ispanya’ya geçti; fakat bir kale kuşatması yüzünden Ispanya’da kışladığı için yıpranan ordusu, İkab’da (veya Ukab) hıristiyanlara yenildi.

Bu savaşın kaybedilmesi Muvahhidlerin İspanya ve Magrıp’taki durumunu tehlikeye düşürdü.

Magrıp’a dönen Muhammed, yerine, oğlu Ebu Yakut Yusuf II’yi bırakarak tahttan vaz geçti, bir süre sonra da öldü (1212).

Ebu Yakub Yusuf II henüz çocuk olduğundan, ülkenin yönetimi amcaları ve vezirlerinin elinde kaldı.

Bu arada çıkan isyanlarda bastırılamadı.

1224’te Ebu Yakub Yusuf II ölünce Muvahhidler arasında taht kavgası başladı.

Abdülvahid ve Âdil’den sonra Âdil’in kardeşi Mansur, Memun adıyla işbaşına geldi (1227).

Memun, Muvahhidlerin siyasî ve İdarî bünyesinde büyük değişiklikler yaptı.

Memun zamanında Muvahhidler Ispanya’daki topraklarını hızla kaybetmeye başladılar.

Memun ağır şartlar karşılığında Castilla kralıyla anlaştı; bu davranışı Endülüslüler iyi karşılamadı.

Kardeşi Ebu Musa da ona isyan etti. Magrıp’a dönmek üzere Endülüs’ten ayrılan Memun yolda öldü (17 ekim 1232).

Yerine Abdülvahid el-Raşid adlı oğlu geçti.

Ülke tam bir karışıklık içine düştü.

Abdülvahid kargaşalıklar sırasında öldü (1242).

Kardeşi Ebül Hasan Ali, Muktedirbillah unvanıyla tahta çıktı.

Beni Zeyyan ve Beni Merin gibi kuvvetli muhaliflerle uğraştı.

Hasan, Tlemsen emîri Yahya bin Zeyyan ile yaptığı savaşta öldü (23 haziran 1248).

Muvahhidler ülkesi, Magrıp’ta Sela (Sale) ile Sus arasındaki bölgeyle sınırlanmıştı.

İç ve dış düşmanlarla sarsılan devlet, emîr Ebül Alâ’nın öldürülmesi üzerine son buldu (1269).

Muvahhidler Devleti – Teşkilat

Dinî temellere dayanan Muvahhid devleti, Muhammed bin Tumert’in kurduğu sağlam devlet teşkilâtı sayesinde tutunabildi.

Hükümdar, veliahtını oğulları arasından dilediği gibi seçerdi. Devlet, yönetim bakımından on sınıfa ayrılmıştı.

Onlar, Elliler, Yetmişler adı verilen meclisler yönetim görevini paylaşırlardı.

Hükümdara devlet işlerinde on vezir yardım ederdi; bunların en büyüğüne hâcib unvanı verilmişti.

Adalet ve yargı meseleleriyle fakih’ler meşgul olurdu.

Maliye işlerine bakan vezire de vali el-hizane denirdi. Muvahhid ordusunun büyük kuvveti piyade birliklerine dayanırdı.

Savaşta her kabile, payına düşen ölçüde asker, silâh ve erzak verirdi.

Muvahhidlerin deniz birlikleri de kuvvetliydi.

Devletin, yönetim, hukuk ve askerî alanlarda kullandığı memurlar, birçok şehirde kurulan medreseler dışında, özellikle Marakeş medresesinde yetiştirilirdi.

Her yeni halifenin cülusunda vergi borçları bağışlanır, yoksullara devlet hazînesinden para dağıtılırdı.

Hastahaneler devlet gelirinden pay alırdı.

Devletin geliri, vergilerden başka, Afrika ve Ispanya’da işletilen altın ve gümüş madenleriyle, savaşta alınan ganimetlerden meydana gelirdi.

Muvahhidler Dönemi Eserleri

Muvahhidler Devleti, güzel sanatlarda, daha çok Murabıtların izinden gittiler; büyük saray ve konaklardan çok, cami yapımına önem verdiler; fakat dinî yapılar üstündeki bilgileri çok yeniydi.

Muvahhid camilerinden bugün ancak birkaçı bilinir.

Marakeş’teki Kutubiye camii İslâm mimarîsinin en güzel yapılarındandır.

Tinbel ve Kutubiye camileri, Abdülmümin devrinde (1130-1163) yapıldı; bunların planları birbirine çok benzer; Kurtuba’da gerçekleşmiş ve murabıt camilerinde tekrarlanmış olan cami tipinin devamıdır.

Kurtuba ve Tlemsen’de olduğu gibi kiremit çatılarla örtülen nefler kıbleye yönelmiştir.

İki grup yan nef, sahnın sağında ve solunda uzanır.

Muvahhidler Devleti Sanatı

Yakub el-Mansur zamanında (1164-1198) zirvesine ulaştı.

İşbiliye camii 1171’de yapıldı, Hıristiyanlar tarafından 1235’te kiliseye çevrildi, sonra 1401’de yıkılarak aynı malzemeyle yerine bir kilise yapıldı.

Yine Mansur’un yaptırdığı Hasan camii kerpiçten yüksek duvarlarla çevriliydi.

139 X 183 m’lik dörtgen bir alanı kaplıyordu.

Büyük kenarlarında altı, cephesinde dört kapısı bulunan bu duvarlar, payandalarla takviye edilmişti.

Bu cami de Kutubiye camiine benzer.

Muvahhidlerin askerî yapılarından bazıları Tlemsen’de, Eski Fas’ta, Marakeş veya Rabat’tadır.

Bir yanıt yazın