Hakkında Bilgi

Hakkında Bilgi,Ansiklopedik Bilgi

Coğrafya

Nevşehir,Tarihi,Eserleri,Coğrafi Özellikleri | Coğrafya |

Nevşehir hakkında ansiklopedik bilgi,İç Anadolu bölgesinde (Orta Kızılırmak bölümü, Ürgüp yaylası yöresi) il merkezi şehir;282.337nüf.Güvercinlik dağından Kızılırmak’a inen kuçük bir akarsu boyunda; Kahveci dağı yamacında kurulmuştur: yüksl. 1 150 m. Şehir önceleri tepenin yamacında toplanmıştı; bugün vâdi boyunca Nar köyüne doğru gelişti.

Kayseri (105 km), Niğde (83 km), Konya (225 km), Kırşehir (92 km) ve Ankara’ya yollarla bağlanır.

Bütünüyle İç Anadolu’nun Orta Kızılırmak bölümünde yer alan Nevşehir ili kuzeyden Kırşehir, batıdan ve güneyden Niğde, doğudan Kayseri ve kuzeydoğudan Yozgat illeriyle kuşatılmıştır

Nevşehir

Nevşehir Coğrafi Özellikleri

Nevşehir ili, toprakları ortasından doğu-batı doğrultusunda geçen ve yer tabanı alüvyonlu ova görünüşü olan Kızılırmak vâdisiyle ikiye bölünür.

Güneyde, Üçüncü zaman sonundan Dördüncü zaman başına kadar etkinlik gösteren volkanlaşmanın yaydığı lâv ve tüflerden oluşmuş bir yayla görünüşündedir (Ürgüp yaylası).

Yayla üzerinde aynı yapıda dağlar (Nevşehir’in güneydoğusunda Oğla) dağı, 1 622 m; Derin-Kuyu-Acıgöl arasında Erdaş dağı. I 966 m) yer alır; araya dibi alüvyonlu küçük ova çanakları girer.

Kızılırmak kuzeyinde de devam eden yaylanın, tabanında İkinci ve Birinci zaman şist ve kalkerlerinin yer aldığı temel elemanları da bulunur.

Bu kesimde 1 500 m’ye varan basık tepeler görülür, ilin en alçak kesimi Kızılırmak vâdisidir; taban yükseltisi 800-900 m arasında değişir.

Arasında tortul kireçli tabakaların da görüldüğü tüf alanı aşınımın etkisiyle iyice kazılmış ve oyulmuş, ünlü peribacaları meydana gelmiştir. Yörenin yeraltı şehirler ve kilise kalıntıları bu türler içinde açılmıştır.

Nevşehir İklimi

İklim bakımından yöre sert step iklimi karakteri gösterir.

Yazlar sıcak ve kurak, kışlar sürekli ve yağışlıdır. yapılan gözlemlerine göre en soğuk ayın ortalama sıcaklığı 0°,1C, en sıcak ayınki 21°,3C, en düşük ve en yüksek sıcaklıklar —23°,6C ve 37°,6C, yıllık ortalama yağış 386 mm, yağışlı günler sayısı 97’dir.

Yağışların mevsimlere dağılışı şöyledir (yüzde olarak); kış 35, ilkbahar 39,5, yaz 12,5, sonbahar 13, karlı günler sayısı 17,7, yerin karla örtülü olduğu günler sayısı 35,4’tür.

Yağış gözlemleri yapılan iki istasyondan Gülşehir’in ortalama yıllık yağışı 348 mm, Avanos’unki 313 mm’dir.

Gülşehir’de yağışların mevsimlere dağılışı şöyledir (yüzde olarak): kış 34,5, ilkbahar 36, yaz, 11, sonbahar 18.

Nevşehir Tarihi

Şehir, eski çağlarda Nyssa; Orta ve Yeni çağlarda Muşkara diye bilinirdi.

Nevşehir’de yapılan kazılardan elde edilen buluntulara göre şehrin çok eski bir tarihi vardır.

G. Jerphanion. H. Rett ve Tierry, kazdarında, özellikle, geç devre ait kalıntılar ele geçirdiler.

Nevşehir’e yakın eski köylerden biri olan Sinasun’da kayalara oyulmuş bizans tarzında dehlizler bulundu.

Eski Nyssa, Kappadokia’nın ünlü dört şehri arasında yer alır.

Nyssa’dan bugüne sadece Göreme vâdisindeki kilise, mabet ve mağara kalıntıları gelmiştir.

Kızılırmak’ın kollan arasında güçlü bir devlet kuran Hititler, hâkimiyetlerini genişleterek Kızılırmak havzasından çıktılar ve Güney Kappadokia’ya ve Komana havalisine yayıldılar.

Bu arada Nyssa’yı da hâkimiyet alanları içine aldılar.

M. ö. VI. yy.da bütün Anadolu ile birlikte pers hâkimiyetine giren Nyssa.

Büyük İskender tarafından Makedonya devleti sınırları içine alındı. İskender imparatorluğu parçalanınca bu topraklar önce Seleukos, sonra da Kappadokia krallığının eline geçti.

Bölge, merkezi Kayseri olan bu krallıktan sonra Romalıların eline geçti.

M. ö. 395’te Roma imparatorluğu ikiye ayrılınca Nyssa Doğu Roma’nın payına düştü. VI. ve XII. yy.larda dinî bir merkez olan Göreme ile Nyssa 1072’de türk hâkimiyetine girdi.

Bölgede bulunan sanat eserlerinden anlaşıldığına göre; Taraş, Karlı, Karsadur, Kulbak, Caruk, Cuk, Çungarya, Keş, Kaş, Bayıt, Bayındır, Kongur, Büdüz, Kıyan, Özbek, Erbek, Babal ve Yuğu adları ile anılan boylar Nyssa ve Göreme’ye yerleştiler.

Bölgenin eski halkı yerlerini yeni gelenlere bıraktı.

Bu tarihten sonra yöredeki bizans köyleri ve kasabalarına karşı türk köyleri kurulmaya başladı. Gören, Nar, Muşkara yeni kurulan köyler a-rasındaydı.

Büyük Selçuklulann bir kolu olan Anadolu Selçuklu devleti zamanında Muşkara, Doğuya ve İran’a giden kervan yolu üzerinde Ürgüp kazasına bağlı bir köydü.

Zaman zaman Danişmentliler ve Konya Selçuklulan arasında el değiştirdi.

Fakat çoğunlukla Anadolu Selçuklularının elinde kaldı.

Kılıç Arslan II eski bir türk geleneğine uyarak ülkesini on bir oğlu arasında paylaştırınca, Muşkara, Ankara ile birlikte Mesud’un payına düştü (1190).

Ancak Tokat’ta hüküm süren Rükneddin şehri, kısa bir süre sonra kardeşinin elinden aldı (1204).

Kanlı savaşlara sahne olan Nevşehir bu yöre Mengücükoğullarından Muzafferüddin’e verildi.

Anadolu Selçuklu devleti yıkılınca, Moğollar Kırşehir ve yöresiyle birlikte Muşkara’yı da ele geçirdiler ve askerî bir üs olarak kullandılar (1243).

Bu arada Moğollara karşı uzlaştırıcı bir siyaset takip eden Nureddin Caca buraya tayin edildi.

Nureddin’den sonra Nevşehir’e Eretna devletî, Kaıamanoğulları ve Dulkadıroğulları hâkim oldu.

1515’te Dulkadıroğulları beyliğine son veren Yavuz Sultan Selim, bölgeyi kesin olarak Osmanlı devletine bağladı.

Osmanlılar çağında, bölge önemli olaylara sahne olmadı, ancak XVII. yy.da Celâli isyanları yüzünden bölgede karışıklıklar çıktı.

Lâle devrinin ünlü sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa zamanında Muşkara çok gelişti.

Sarayın mimarbaşı Mehmed Ağa ve bina emini Seyit Mustafa Muşkara’ya gönderildi; birçok eser yaptırıldı.

Muşkaralılara görevler verildi. Çoğu derbentçi tayin edildi.

Ayrıca Muşkara halkından vergi alınmadı. Pazartesi günleri şehirde pazar kurulmaya başladı. Şehrin adı da Nevşehir oldu.

Konya, Niğde, Karaman kadılarına hükümler gönderilerek Muşkara adının kullanılması yasaklandı (1725).

Aynı yıl, kurulan medrese için Konevî Çelebi müderris olarak seçildi.

Padişahın hattı hümayunu uyarınca kadılar Nevşehir’e yerleştiler, bütün mahkemeler burada kuruldu.

Kısa bir süre sonra şehrin nüfusu da arttı.

İbrahim Paşa öldürüldükten sonra Nevşehir tekrar önemini kaybetti ve 1870’te sancak haline getirilen Kırşehir, 1902’de Ankara iline bağlı olan 5 sancaktan birinin bucağı oldu.

Birinci Dünya savaşından sonra Kırşehir’de kurulan Müdafaai Hukuk cemiyetine, Nevşehir de üyeler göndererek kurtuluş savaşı fikrini destekledi.

Savaş sırasında Kırşehir bağımsız mutasarrıflığı içinde yer alan Nevşehir, Cumhuriyet döneminde (Kırşehir il haline getirilince) Kırşehir iline bağlandı.

20 Temmuz 1954’te Kırşehir ili ilçe haline getirilirken 6429 Sayılı kanunla, Nevşehir il oldu ve Kırşehir’den aldığı Hacı Bektaş, Avanos ve Mucur ilçeleriyle sınırını genişletti.

Ancak 1 temmuz 1957’de yürürlüğe giren 7001 Sayılı kanunda Kırşehir tekrar il haline getirilince Nevşehir, daha önce kazandığı Mucur ilçesini Kırşehir’e verdi.

Nevşehir Tarihi Eserleri

Kale: Şehrin güneybatısındadır. Selçuklular devrinde yapıldı (XII. yy.). Osmanlılar devrinde Damat İbrahim Paşa zamanında onarıldı. Beşgen planlıdır; 42 mazgalı, 4 burcu, arkada ve önde iki kapısı vardır.

Kaya camii veya Kale camii: Damat İbahim Paşa tarafından yaptırıldı.

Kare planlı ve tek kubbelidir, önünde üç bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Minaresi kuzeybatı köşesindedir.

Damat ibrahim paşa külliyesi: Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırıldı.

Lâle devri osmanlı mimarîsinin İstanbul dışındaki bir örneği olması bakımından önemlidir.

Nevşehir kalesinin eteğinde yer alan külliye, cami, medrese, imaret, sıbyan mektebi, hamam ve kervansaraydan meydana gelir.

Biri cami kapısında, öteki medrese dış kapısmda bulunan kitabelerden külliyenin 1718-1726 arasında tamamlandığı anlaşılır.

Cami (Kurşunlu camii): üç kapısı bulunan kademeli bir avlu içinde yer alır, önünde beş kubbeli bir son cemaat yeri vardır; 44 m yükseklikteki minaresi sağ taraftadır.

Caminin portali iki yanında mihrabiyeler bulunan sivri bir niş içindedir.

Nevşehir’de, bu eserlerden başka Damat İbrahim Paşa zamanında yapılmış birçok çeşme vardır.

Ayrıca iki önemli kaza merkezi olan Ürgüp ve Göreme de eski eserler bakımından zengindir.

Bir yanıt yazın